Faruk Çakır

Faruk Çakır

İnsanlara eziyet etmek ‘moda’ mıdır?

İnsanlara eziyet etmek ‘moda’ mıdır?

Kâinatın Efendisi, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) doğumu vesilesiyle düzenlenen anma toplantıları her yerde büyük ilgi gördü. Gerek yapılan konuşmalar ve gerekse okunan ilâhiler ve Kur’ân-ı Kerim tilâvetleri anma toplantılarına renk ve güzellik kattı. İnşâallah bu anma toplantıları, Kâinatın Efendisi’nin (asm) insanlığa verdiği mesajı anlamamıza da vesile olur.
Hemen her gün yapılan ‘Kutlu Doğum’ programlarından biri de Günışığı Derneği tarafından düzenlendi. Haliç Kongre Merkezi’ndeki toplantı (İstanbul, 24 Nisan 2011) Kur’ân-ı Kerim okunmasıyla başladı. Ardından şiir, konuşmalar, tiyatro gösterisi, ilâhî konseri, sinevizyon ve çocuk korosunun sunumuyla devam etti. Programa, benzer toplantılarda olduğu gibi yoğun ilgi gösterilmişti. Öyle ki, salon tamamen doldu ve bazı dâvetliler de kalabalık dolayısıyla geri dönmek mecburiyetinde kaldı.
Hatırlanacak olursa, ‘Kutlu Doğum’la ilgili olarak Diyarbakır’da düzenlenen bir açık hava toplantısına da onbinlerce kişi katılmıştı. ‘Kutlu Doğum’ toplantılarına gösterilen ilgi, milletimizin temellerinin sağlam olduğunu gösteriyor. Önemli olan bu ilgiyi doğru kanalize etmek ve insanlara Hz. Peygamberin (asm) ve dolayısı ile Kur’ân’ın mesajlarını ‘doğru’ bir şekilde aktarabilmek olmalı.
İstanbul Haliç Kongre Merkezindeki programda dikkatimizi çeken bir nokta oldu. Çoğu zaman ‘beş yıldızlı’ salonlar yapıyoruz, ama çok önemli bir eksiği oluyor. Böyle büyük mekânlarda, ihtiyacı karşılayacak büyüklükte ‘mescid’ bulunmuyor. Düşünün, 2 bin ya da 3 bin kişinin katıldığı toplantıların yapıldığı mekânlarda 20 ya da 30 kişilik mescid olması yeterli mi?
“Küçük de olsa var ya, ona şükret. Ya olmasaydı ne yapardın?” diyenler de olabilir. Ya da, “Başka mesele mi yok, namazı her yerde kılarsın. Olmazsa kaza edersin” diyen ‘fetva’cılar da olabilir. Ancak şu bilinmeli ki, böyle bir düşünce ‘insan’a, inancına ve özgürlüğüne değer vermemek olur. Bir mekânda, hele hele böyle binlerce kişinin toplandığı mekânlarda ihtiyaca yetecek büyüklükte mescid şarttır ve çok önemlidir.
Olup olmadığını bilmiyoruz, ama böyle mekânlar yapılırken ve buralara ‘ruhsat’ verilirken hadisenin bu ciheti de düşünülmeli. Ruhsat için ihtiyaca uygun mescid şartı aranmalı. Bakınız, 2 ya da 3 bin kişi “Kutlu Doğum” toplantısı için böyle bir mekâna geliyor. Haliyle büyük çoğunluğu namaz kılanlar... Haydi, namaz vakti gelince uygun yer ara... Hatta, problem ‘mescid’den de önce başlıyor. Uygun abdest alma yerleri, uygun lavabolar, şadırvanlar yok. Hiç kimse “Kardeşim, git camide kıl!” diyemez. Çünkü toplantı devam ediyor. Sonra, bu ‘beş yıldızlı’ mekânların bir kenarına ‘hasır’lar serilerek mescid hâline getiriliyor. İyi de, bu mu doğru olanı, yoksa ihtiyaca yetecek kadar büyüklükte mescid açılması mı?
Türkiye’yi idare edenlerin vazifesi, ‘insan’lara eziyet etmek olmamalı. Nüfusun büyük çoğunluğu Müslüman ise ve namaz kılmak da bunların inançlarının gereği ise, bu ihtiyacın uygun şekilde ve ‘insanca’ karşılanması gerek. Hâlâ ‘tek parti devri’nde olduğu gibi insanlar namaz kılabilecek ‘kuytu bir köşe’ aramak mecburiyetinde mi? Ya da, “Bu kuytu köşeyi buldunuz, buna şükredin. ‘Tek parti devri’nde bu da yoktu!” mu denilecek?
Bu durumu, bulabildiğimiz ‘yetkili’ye değil de, ‘alt kat’larda çalışan bir görevliye hatırlattık. “Abi, herkes bunu söylüyor, ama değişen bir şey yok” diye cevap verdi. O zaman talepleri ciddiye almayan yöneticileri ‘ciddî olarak’ ikaz etmek lâzım! İnsanlara eziyet ‘moda’ olmamalı, vesselâm.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi