Ufkunuz geniş olsun
Alemlere Rahmet Hazreti Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem’in doğum haftasındayız.
Bütün salonlar, ekranlar, kürsiler, evler, dershaneler… O’nun adıyla şereflenirken söylediğimiz “Alemlere Rahmet” kelimesi üzerinde fazla durmayız. Yaratılan her şey Allah’a işaret ettiğinden alemdir.
Her gün namazımızda “Alemlerine Rabbi Allah’a hamdolsun” deriz ama ufkumuzu birilerinin çizdiği çizgiden dışarıya çıkarmayız.
Horasan’da doğan, Endülüs’te okuyan, Bağdat’ta kitap yazan, Mısır’da okutan, Mekke’de ulema ile buluşan, Balkanlar’da ölen değerli insanların neslinden geldik.
Sevgili Peygamberimiz, Medine’deki ashabına doğuyu ve batıyı hedef gösterirken İstanbul ile Roma’ya özel işaret koymuştur.(Bak:Müslim, fiten 19, Ahmet, Müsned 5/278, 4/123, Roma’nın fethi için Ahmet, Müsned 2/176)
“Adriyatik’ten çin seddine kadar” diyerek ufkunuzu daraltmayınız. Hedef, dünyanın hazinelerine sahip olmak değildir. Sömürmek hiç değildir. Haram lokmalarla canımızı Cehenneme yakıt olarak hazırlamak için gelmedik biz bu Dünyaya.
Hedefimiz: Allah’a ait olan bu Dünyanın ni’metlerini Allah’ın kulları arasında İslâm adaletine göre hak sahibine hakkını vermektir. Yalnız insanların hakları değil, hayvanların haklarını da korumaktır. Adı adalet tarihine altın harflerle geçen Hz. ömer (r.a.):“Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, Gelir de adl-i İlâhî sorar ömer’den onu!” diyerek Dicle kenarında bir koyunun kurtlar tarafından kapılmasından kendini sorumlu hissediyor.
“Dünya tek çarşıdır ve orada bizim uygun gördüğümüz mallar satılacaktır” diyen çok uluslu şirketlerin başkanı, Dünyayı kedi gözüyle görmektedir. Kedinin gözünde bülbül, bir çiğnemlik etmiş.
Sevgili Peygamberimiz ise “Dünya bana mescid kılındı” buyurmuş (Buhari, teyemmum 1)
Mescidde/camide adam öldürülmez, dövülmez, küfredilmez, rahatsız edilmez.
Terörden, anarşiden, köşe dönücülerden, mafyadan şikayet ediyor ve de kurtulmak istiyorsak, önce Dünya hakkındaki görüşümüzü belirlememiz gerekir. Dünyayı tek çarşı gibi görür ve orada yalnız kendi kartelinin mallarının satılmasını istersen sana zayıf ülkeler de yedirmezler, güçlü devletler de yedirmezler. Dünya Ticaret Merkezini başına geçiriverirler.
çin’in kâselerini Bursa’ya getiren, Bursa’nın ipeğini Yemen’e götüren, Yemen’in kahvesini Hindistan’a taşıyan, Hindistan’ın cevizini Viyana’ya ulaştıran, Viyana’nın çeliğini İstanbul’a getiren, İstanbul’un İslâm ahlâkını, edebini, edebiyatını, nezaketini, nezafetini gittiği her yere nakış nakış işleyen Hassa tacirleri gibi siz de Dünyayı dolaşın, “İlim çin’de de olsa gidin alın.”
İşçisi Kore’den kauçuğu Endonezya’dan, petrolü Venezüela’dan, fabrikası Tayvan’dan, yönetimi İstanbul’dan, pazarlaması Cenevre’den olan Japonya’dan Amerika’ya, Güney Afrika’dan Litvanya’ya kadar her yerde meşru olan her şeyin ticaretini yapın ama gözünüzü, gönlünüzü ve yüzünüzü günde beş defa Ka’be’ye çevirin ki can ve teninizi haramlardan koruyabilesiniz.
Fizik, Kimya, Matematik, Biyoloji, Astronomi, Deniz bilimleri, çiçekler, böcekler..v.s her daldaki ilimler Rabbimizin tabiata koyduğu kanunların okunduğu ilim dalları olması nedeniyle hepsi İslâmi ilimlerdir. Bütün bunlar Rabbimizin Tekvin/Yaratma sıfatındandırlar. Kur’an da Rabbimizin Kelâm sıfatındandır. Biz, her iki kanunu da okuyup tatbikata koyacağız. Bütün bunları yaparken Dünyada kendimizi kaybetmemek için günde beş defa yönümüzü Ka’be’ye dönerek yerimizi belirleyeceğiz.
Rabbimiz şöyle buyurmuş: “Her nereden çıkarsan (namaz da) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. İnsanlardan zulmedenlerin dışında kalanlara, sizin aleyhinize delil olmaması için her nerede olursanız yüzünüzü onun tarafına çeviriniz. İnsanlardan korkmayınız, Benden korkunuz da size olan nimetimi tamamlayayım. Umulur ki, hidayete erersiniz.” (Bakara 150)