Germe becerisini kaybeden malum medya
Malum medya denilince artık kim ve kimlerin kastedildiği anlaşılıyor sanırım. İsim vererek ciddiye almak hoşuma gitmiyor. İşte bu kişi ya da kişilerin kazancı, ağırlıklı olarak “germe” mesaisinden elde edilir.
Haber, yorum ve yazılarında kargaşa, endişe, anarşi ve benzeri ne kadar gayri insani hal ve hareket varsa, hepsinden de medet umarlar. İnsani ölçülere ait değer yargıları olmayan kişiler, dünyanın neresinde olursa olsun, içinde yaşadıkları toplum için her zaman zararlıdırlar ve halkı gerginliğe ve psikolojik şiddete sevk ederler.
Bu işten rızkını temin eden malum tipler, hangi din olursa olsun, bütün inançlara karşı soğuk davranır ve hiçbir inanca itibar etmez, tabi olmazlar. Olanları da kınarlar, inançlarına sahip çıkan herkes de ayrıca onlar için birer potansiyel suçludur.
Milletimiz de bunlara göre her saniye suç işleyecek potansiyel suçlu konumundadır ve topluma bu gözlükle bakarlar. Sertçe basılan bir halıdan kalkan toz zerresi bile onlar için ülkeyi gerginliğe sürüklemeye yeterli sebeptir.
Müslümanlıkta dua etme tavsiye edilir, beddua etmek reddedilir. Malum kişilerin ve yan ürünlerinin nefret ettiği İslâm dininin, inananlara böyle bir emri vardır. O sebeple Allah, böylelerin şerrinden ülkemizi ve milletimizi korusun.
Beddua etmeyi İslâm dini ve Peygamberimiz yasaklamış olsa da, ben yine bu yasağı delerek beddua etmeye can atıyorum ama beddua edecek cisimler, beddua etmeme ve yasağı delmeme değmiyor. Yoksa tadını çıkara çıkara beddua etmeye hazırım.
Gelelim, belli odakların bugünlerde ülkeyi germelerinin asıl sebebine. Tek nedeni, yaklaşan Kurban Bayramı’dır. Bugünlerdeki tek dertleri, kendilerinin inanmadığı birtakım değerlere, milletin canıyla, parasıyla inanması ve sahip çıkmasıdır.
Onlara göre bu devirde böyle şeyler mi olurmuş! Darwin’e bile rahmet okutacak kadar ileri giden malum zihniyet, her şeyin en iyisini ve en doğrusunu bilir. Toplumun her kesimi, bunlardan öğrenmeye muhtaç varlıklardır. Maddeye tapan her insanda vardır bu hastalık.
Halkın içine girmezler, halkın yediği yerde yemezler, halkın giydiği yerden giymezler, halkın yürüdüğü yollarda yürümezler, halkın paylaştığı, dayanıştığı bütün değer yargılarına küfreder, fitne, fesat çıkarır, ondan sonra halkı yönlendirmeye ve yönetmeye kalkarlar.
Böyle yaratıklarda vicdan müessesesi asla çalışmaz. Vicdanını kendisine adalet bekçisi yapmayan hiçbir insanın da kutsalı olmaz, değer yargısı olmaz, insana ve diğer hiçbir canlıyla barış sağlayamaz, sürekli savaş ilan eder ve savaş yapar.
İşte malum zihniyetin bugün Türkiye’de estirmek istediği fırtına da budur. Elini taşın altına koyarak bu memleket ve millet için parmağını oynatmayan malum güruh, maalesef bugüne kadar devletimiz ve milletimiz üzerinde söz sahibi olmuş, halkın ve ülkenin kaynaklarını sömürmeye ve tüketmeye de devam etmektedir.
Söz konusu kesimin tek geçim kaynağı; “toplumu belirsizliğe sürüklemek, psikolojik bunalım meydana getirmek, içeride ve dışarıda kargaşaya sebep olmak, halkı sindirmek ve çaresiz bırakmaktır.” Yedikleri her lokmada bu anlayış vardır. Böyle beslendikleri için de hareket tarzları bu anlayış çerçevesinde sürer gider.
Dünya kuruldu kurulalı, insanoğlu yaratıldı yaratılalı, böyle mücadeleler hep olmuştur. Kötüler germiş, şeytana yoldaşlık etmiş, iyiler de şeytana yoldaş olmamış, yaşadığı topraklar için, halkın iyiliği için sonsuza dek mücadele etmiştir.
Oysa bu topraklar, Kelime-i Tevhid’le yoğrulmuştur. Yüzyıllardır bu topraklarda dünyaya gelen her Müslüman çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına kaamet okunmuştur. Dolayısıyla kervan yürür. Elbet birileri çıkıp kervanı ürkütecektir. Yoksa mahşer niye var? İman edenler için sözün özü; “Allah mutlak güç sahibidir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.