Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

İkiz Kuleler gibi, Usame’nin infazı da palavra!

İkiz Kuleler gibi, Usame’nin infazı da palavra!

Aslına bakarsanız; bir “USA MUSAMEresi” olan “USAme operasyonu” konusunda uzun uzun yazmak istemiyordum... Ama, ne zaman ki; “ABD kıçı yalamaktan dilleri kahverengileşmiş” insanların çıkardığı gazeteler ve “papyon kravatlı monşer eskileri”nin ipe-sapa gelmez haber ve yorumları, “gerçeği perdelemeye” başladı, mecbur kaldım detaya girmeye...
Adamlar, daha söze başlarken, Usame bin Laden için, “11 Eylül saldırılarının mimarı” ifadesini kullanıyorlar!..
Aradan 10 sene geçtikten sonra, artık her şey o kadar ayan-beyan ortaya çıktı ki; Usame bin Laden veya El Kaide, kesinlikle “11 Eylül saldırılarının mimarı” değildir!..
Bugün, ABD Başkanı Obama ve kurmaylarının; bir “film” izler gibi operasyonu izleyip; “Laden’i öldürdük, cesedini denize attık” demesi ne kadar “palavra” ise, Dünya Ticaret Merkezi’ni vuranların da “El Kaideciler” olduğu, o kadar “palavra”dır!..
Özellikle, son 10-15 yıllık süreç; “Resmi ABD yalanları” ile doludur.
O, BİR HIRİSTİYAN TERÖRİSTTİ!
Buyrun, ilk örneği:
Hatırlarsınız; “Oklahoma City”deki 167 kişinin öldüğü patlamada, “zanlılar” hemen açıklanıvermişti. FBI tarafından:
“Arap teröristlerin işi!”
“Usame bin Laden yaptı!”
Peki, kim çıkmıştı altından...
Timothy McVeigh!
“Moda” tabiriyle;
“Hıristiyan terörist”
Evet, 19 Nisan 1995’te Oklahoma’da “bombalı saldırı” düzenleyip, 168 kişinin ölümüne yol açan, 11 Haziran 2001’de de “zehirli iğne”yle idam edilen “Timothy McVeigh, bir “Arap” ya da “Müslüman” değil, bir “ABD”liydi!..
Evet, “Hıristiyan”dı!..
Ama, hiç kimse onun için “ABD’li terörist” veya “Hıristiyan terörist” ifadesini kullanmadı!..
Adı, “Oklahoma bombacısı” olarak geçti tarihe!..
Bunu da; “İğrenç bir strateji” olarak, yazın hafızanızın bir kenarına!..
İğrenç bir strateji ve iğrenç bir hesap!.
Bu misali, “olayın vahameti”ni anlayasınız ve ABD’nin “neyin peşinde” olduğunu göresiniz diye verdim!
Ve tabiî;
“FBI ve CIA istihbaratı”nın nasıl “sağlam”(!) çalıştığı da böylece çıkmıştı gün yüzüne!..
Şimdi, sorarım size;
Böylesine “laçka” ve böylesine “dökülen” istihbarat kuruluşlarına sahip bir ABD’nin “Ladin’in öldürüldüğü” konusunda yaptığı “resmi açıklamalar” ne kadar güven vericidir, ne kadar inandırıcıdır?..
Ha, şunu da söyleyeyim;
Böylesine “beceriksiz”, böylesine “laçka” bir “istihbarat”a sahip ABD’nin, kalkıp da “Usame Bin Laden”i öldürdüğüne kim inanır?..
Şahsen ben, inanmamıştım...
UÇAKLAR NEREDE?.. ERİDİ!
Gelelim; “İkiz Kuleler”e saldırı olayını gerçekleştirdiği iddia edilen “19 kişilik El Kaideci listesi”ne!..
Liste olayına geçmeden önce; bir ayrıntıya dikkatinizi çekmek istiyorum: Dünya Ticaret Merkezi’ne çarpan 175 sefer sayılı uçak; hadi binaya gömüldü diyelim, peki Pentagon’a çarpan 77 sefer sayılı uçak nerede?..
Olaydan sonra, “minnacık bir parça” bile bulunamamıştı, iyi mi?.. O zaman demişlerdi ki; “Yangın eritti!”
Tam da;
“İnek nerede?.. Dağa kaçtı?.. Dağ nerede?.. Yandı, bitti, kül oldu” türünden bir masal!..
Orada bir “delik” vardı, ama ortada “uçak” yoktu!..
Sonradan anlaşıldı ki;
O delik, “uçağa” ait değil, “ABD derin devleti”nin fırlattığı bir “füze”ye ait!..
ÖLÜ EYLEMCİLER HAYATTA!
Neyse, biz gelelim “liste”ye!.
ABD’nin; “Eylem yapan teröristler” olarak açıkladığı listedeki isimlerin hepsi, “Müslüman” isimleriydi!.. “İslâmi terör” diyecekler ya, kılıfı baştan hazırlamışlar!..
Anlayacağınız;
Adamlar; ne kadar “Arap” varsa, yazmışlar alt alta!.. “Arap yolcu” eşittir “zanlı” olarak!. “Az bile” yazmışlar!.. “Telefon rehberi”ne baksalardı, herhalde daha çok isim bulabilirlerdi!..
Sonra ne oldu, biliyorsunuz.
Suudi Arabistan İçişleri Bakanı Prens Naif, çıktı CNN International ekranlarına, dedi ki;
“Uçaklarla saldırı düzenlediğini iddia ettiğiniz 19 kişiden 7’si şu anda hayattadır ve işlerinin başındadır... Kimi S.Arabistan’da, kimi Fas’ta çalışmaktadır!..
Halen S.Arabistan ve Fas’ta yaşamakta olan bu insanlar, ABD’de nasıl eylem yapabilir ve ölmüş olmaları gerekirken, burada nasıl yaşayabilir!.. Bu liste, düzmecedir!.. Saldırıya katıldığını iddia ettiğiniz isimlerden biri de, geçen yıl meydana gelen bir uçak kazasında ölmüştür!.. Kazada ölen bir adam, nasıl saldırıya katılır?!?”
Bunu böylece belirledikten sonra, gelelim “komedinin son perdesi”ne!..
Efendim;
Malûmlarınız olduğu üzre, DTM ve Pentagon’a yönelik “eylem”in ilk sıradaki zanlıları arasında bulunan isimlerden biri de Muhammed Atta idi!..
Atta’nın babası, her ne kadar “Saldırıdan 24 saat ve 48 saat sonra oğlumla iki defa telefonla görüştüm... Ancak şu anda haber alamıyorum... Hayatından endişeliyim!” dese de, FBI, Muhammed Atta’da hâlâ ısrarlı idi!..
Diyorlardı ki;
“Amerikan Airlines’e ait 11 sefer sayılı Boing 767 uçağını o kullanıyordu!”
Şahsen ben, “FBI dolması”nı yutmadım... Bana öyle geliyor ki, Muhammed Atta, “FBI listesi delinmesin” diyerek, olaydan sonra, gerçekten “atta”ya gönderildi!..
Artık FBI mı bitirdi işini, CIA mı, yoksa MOSSAD mı, orasını bilemem!..
Bildiğim şu ki;
Muhammed Atta’nın, o koskoca “Boeing uçağı”nı kaldırması mümkün değildi!..
Diyeceksiniz ki, niye?
Bir kere; Muhammed Atta ve arkadaşı Mervan El Şehri’nin “Boeing” hakkında bilgileri yoktu!..
Evet yoktu... Çünkü onlar, “Cessna tip uçaklar”da uçuş eğitimi almışlardı!..
Evet;
2000 yılının Eylül ve Ekim aylarında sadece “3 haftalık bir kurs” görmüşlerdi!..
Söyleyin hele;
“3 haftalık kurs” ile ve üstelik “Cessna” tipi uçak üzerinde eğitim alan bir pilot, kaldırabilir mi koskoca “Boeing uçağı”nı?..
Affedersiniz, az kalsın unutuyordum...
Atta ve Şehri, hocalarının verdiği “talimat”ları hep tartıştıkları için, kursa başladıktan 3 hafta sonra “atılmışlar” okuldan iyi mi?..
Şimdi söyleyin hele;
FBI mı “mandepsi”ye bastı, yoksa tüm dünya mı “FBI yalanı”yla uyutuldu?..
Ya da;
“Hıyarım var” diyen FBI sözcülerinin peşine “tuzluğu” kapıp koşan “medya” mı uyuttu milleti?..
LADEN’İN KASETLERİ!
Daha nice “ayrıntı” var ki, hepsini yazmaya kalksam; “ABD’nin Yalanlar Tarihi” adlı “ciltler dolusu bir ansiklopedi” çıkar ortaya!..
Ama, anladınız herhalde;
“11 Eylül 2001 saldırısı”nın Usame bin Laden’le de, El Kaide ile de bir ilgisi yoktur!.. “Peki, kim yaptı?” diyecek olursanız, onu; “Saldırı günü İkiz Kuleler’deki mağazalarına gelmeyen 3 bin Yahudi”ye sormak gerekir!..
Bu işi, en iyi onlar bilir!..
Kaldı ki;
“11 Eylül 2001 saldırısı”ndan sadece 17 gün sonra, yani 28 Eylül 2001’de bir kasedi yayınlanan Usame bin Laden, o “kaset”te diyordu ki;
“Saldırı bizim işimiz değil... Çünkü biz masum insanları öldürmeyiz!”
Usame’nin, saldırıdan 11 gün sonra, yani 3 Kasım 2001’de de bir kasedi yayınlandı... Orada da diyordu ki;
“11 Eylül’ü biz yapmadık... Kâfirlerin başında George W.Bush var!”
Bu iki kaset “orijinal”dir... Ama ondan sonra yayınlanan kasetlerin hepsi “düzmece”dir, “imalat”tır!..
Amerika’nın önde gelen Bin Laden uzmanlarından olan Profesör David Ray Griffin’in, “Yaşıyor mu, Öldü mü” adlı kitabında açıkladığı bilimsel kanıtlar, o günlerde herkesin dikkatini çekmişti... Bin Laden’in 2001-2008 döneminde yayınlanan tüm mesajlarını inceleyen Griffin, tüm kasetlerin ABD ve İngiliz gizli servislerinin işi olduğunu yazıyordu.
Sizin anlayacağınız; görüntülerdeki kişi, “makyaj” yapılarak “Usame bin Laden’e benzetilmiş bir aktör”dür!.. Usame’ye “benzetilmeye” çalışılmış ama “ayrıntı”ların unutulduğu bir “aktör”!..
Çünkü efendim;
¥ Usame bin Laden’in bütün görüntülerini inceleyin; hiçbir görüntüde “altın yüzük” göremezsiniz!.. Çünkü o, “Selefî” idi... Selefîler “altın yüzük” takmazlar... Ama, “Laden” diye yutturulan “aktör”ün parmağında “altın yüzük” vardı!..
¥ Ayrıca, Laden “solak”tı!.. Ama, görüntülerdeki aktör, “sağ eliyle” yazı yazıyordu!..
¥ Daha da önemlisi, Usame, “silahını hiç yanından ayırmaz”dı!.. Ama o görüntülerde, “silah” yoktu!..
¥ “Laden’i oynayan aktör”, o kasette diyordu ki; “11 Eylül’de o demir iskeletli koca binaları yıktık!”
“Çakma Laden”i ekranlara sürenler, belli ki bir “ayrıntı”yı atlamışlardı.
Laden, bir “inşaat mühendisi”ydi!..
Dolayısıyla, hiçbir inşaat mühendisi; “çelik iskeletli” gökdelenlere, kalkıp da “demir iskeletli” demez!..
Herhalde sizler de fark etmişsinizdir; daha sonra ortaya çıkan “sesli kaset”lerin hiçbirinde “güncel bir olay”dan söz edilmiyordu... Belli ki, Laden’in “ses”leri toplanmış, birbirine eklenmiş ve “montaj” yapılıp, ekranlara sürülmüştü!..
13 ARALIK 2007’DE ÖLDÜ!
Ortada “Bin Laden’e benzeyen biri” vardı ama, sadece “benziyordu”, o kadar!..
Çünkü, “Bin Laden ölmüştü!”
Evet, evet, ölmüştü!..
Hem de;
“13 Aralık 2007”de ölmüştü!..
Bir “ABD kurşunu”yla filan da değil, “böbrek yetmezliği”nden ölmüştü!..
Öyle Pakistan’da ve “iki katlı” bir evde değil; “saray”ları ve “milyar dolar”ları elinin tersiyle itip, “savaşmak” için geldiği Tora Bora dağlarında ölmüştü!..
Yıllar önce “sol böbreği çalışmaz” hâle gelen Bin Laden, bir süre sonra “sağ böbreği”nden de sorun yaşamaya başladı ve 13 Aralık 2007 sabahı, hem de “ilkel şartlarda” hayata gözlerini yumdu!.. Bu haber, daha önce bazı gazetelerde de yayınlanmıştı...
Laden’in ölümü, hem El Kaide tarafından, hem de CIA tarafından biliniyordu ama açıklanmadı... El Kaide açıklamadı, çünkü “örgütte moral çöküntüsü” olabilirdi... CIA açıklamadı, çünkü, “Henüz zamanı değil”di!..
“Laden öyle bir zamanda ölmeliydi” ki; hem “seçim”lere etkisi olsun, hem de “ABD’nin başarısı”(!)na herkes hayran kalsın!..
Öyle sanıyorum ki; 3 Mayıs 2011 Çarşamba günü, “zamanın geldiğine” karar verdiler... Öyle ya; “1 yıl sonra, ABD’de Başkanlık seçimi” vardı ve “ikinci defa seçilmek” isteyen Barack Obama, sürekli “kan” kaybediyordu!..
“Popülarite”sini günden güne kaybeden Obama’ya, acilen “kan” lâzımdı!..
“Aranan kan” bulundu!..
“13 Aralık 2007 sabahı”nda böbrek yetmezliğinden ölen Usame bin Laden; Pakistan’daki bir “şato”(!)ya, pardon “villa”(!)ya, yine pardon, bir “malikane”(!)ye düzenlenen operasyonla, başından vurulup(!) öldürüldü!..
Laden zaten ölmüştü de, şimdi ABD, onu, bir defa daha öldürüyordu!..
HANİ CESEDİ NEREDE?
Ama, biliyorlardı ki; dünya kamuoyu soracak; “Hani cesedi nerede?”
Önce “elimizde” dediler, sonra “denize attıklarını” açıkladılar!.. Hem de; “yamyam”lara bile taş çıkartacak vahşilikte, “gözlerini oyarak” atmışlar denize!..
Öyle ya;
Yarın, “çılgın”ın biri okyanusa dalış yapar da, “cesedi” bulursa, “Bu Usame değil!” demesinler diye, gözlerini oymuşlar ki, “tanınmasın!”
Şahsen ben; Pakistan’da böyle bir “operasyon” yapıldığına da inanmıyorum!.. Dolayısıyla, orada birilerinin öldürüldüğüne de ihtimal vermiyorum!..
“İslâmi usullere göre defnedildi” diyorlar!.. İyi de; Hıristiyanlar “cenaze namazı” kılmazlar ki!.. Hadi, “Müslüman gemici”lere kıldırdılar diyelim, peki o kişinin “Usame” olduğu ne malûm?!?
Uzun lâfın kısası;
Bunun adı, bir “psikolojik harekât”tır, bir “propaganda savaşı”dır!.. Amaç da; “ABD yenilmez” dedirtmektir!..
Dediler işte;
“ABD fabrikalarında hazırlanan, üzerine Pentagon sosu dökülen yemek bu!.. Yerseniz!”
Hayır arkadaş;
Ben yemiyorum!..
“11 Eylül saldırısı”nı El Kaide’nin yaptığı palavrasını yemediğim gibi, “Usame’nin operasyonda öldürüldüğü” palavrasını da yemiyorum!..
ABD; “13 Aralık 2007’de ölen” bir adamı, “yeniden öldürmüştür” o kadar!..
“ABD resmi yalanları”na karnımız tok!



CHP’de Sığ-Derin kavgası
Öyle sanıyorum ki; “CHP ile halk arasında kopukluk” olduğu kadar, Bay Kemal Kılıçdaroğlu ile “derin CHP” arasında da bir “kopukluk” var!..
Bay Kılıçdaroğlu, miting meydanlarında “sandığa kement” atıp; “seçmeni tavlamaya” ve dolayısıyla “oy avlamaya” çalışıyor ama “Derin CHP”nin hiç umurunda değil!.. Kılıçdaroğlu “oy almaya” çalışıyor ama “Derin”ler ise, “CHP’nin altını oymaya” gayret ediyor.
Şu hâle bakın: Kılıçdaroğlu, “Ayrımcılığa son vereceğim, herkesi kucaklayacağım” derken, “Derin CHP”nin ağır topları, dün Anayasa Mahkemesi’ne başvurup, “ÖSYM Yasası’nın iptalini” istediler...
Peki, ne vardı o “yasa”da?.. Saadettin Tantan’ın İçişleri Bakanlığı döneminde; “İHL mezunlarının polis olması yasaklanmıştı” ya; AK Parti iktidarı işte bu yasağı kaldırmak için “ÖSYM Yasası”nı değiştirmişti... Yani, bundan böyle; İHL mezunları da dahil, bütün “lise ve dengi okul mezunları” Polis Meslek Yüksekokulu’na girebilecekti... İşte CHP, bunun “iptal” edilmesini istiyor!.. Demek istiyorlar ki; “İHL mezunları polis olamasın!”
Kılıçdaroğlu’nun bu “müracaat”tan haberi var mıdır, bilmiyorum... Meydan meydan dolaşmaktan, herhalde “CHP’nin içine” bakmaya fırsat bulamamıştır!.. Fırsat bulabilseydi, herhalde; “Ben ne yapmaya çalışıyorum, siz nelerle meşgulsünüz?” diye fırça atardı!..
Öyle ya; Kılıçdaroğlu “kucaklamaya” çalıştığını söylüyor, “Derin CHP” ise; “ötelemeye” ve “ötekileştirmeye” devam ediyor!.. Kılıçdaroğlu, “CHP’ye oy” diye yırtınıyor, onlar “CHP’nin altını oyuyor!”
Demek ki, aralarında bir “kopukluk” var... Herhalde, Kılıçdaroğlu “sığ” kalıyor, “derin CHP”nin nazarında!..





Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi