Sorun, “Kürt Sorunu” değil... Sorun “Müslüman Kürt-Tür
Gündem o kadar hızlı akıyor ki, “sık sık değişen gündem maddeleri”ne yetişmekte zorlanıyorum... Hani; “Şeytan kovalamaktan salâvat getirmeye fırsat bulamıyoruz” diye bir söz vardır ya; işte ben de bu durumdayım... ABD’yi yazsan, Kılıçdaroğlu açıkta kalıyor!.. Gürsel Tekin’i yazsan, “İzmir’deki 100 trilyonluk yolsuzluk” açıkta kalıyor... “Filistin’de El Fetih ve HAMAS’ın uzlaşma anlaşması”ndan İsrail’in duyduğu rahatsızlığı yazsan, “PKK’nın saldırıları” açıkta kalıyor...
Hasılı kelâm; birini yazsam, öteki konu açıkta kalıyor... Bunun; bazı konuları “görmemek” veya “görmezden gelmek”le bir ilgisi yok!..
Hepsine yetişemiyorum arkadaş!..
Alın işte; bugün, BDP’nin desteklediği adaylardan Aysel Tuğluk’un Diyarbakır’da sarfettiği; “Türkiye’de kötü şeyler olacak!.. Gerekirse seçimlerden çekilebiliriz” sözünden hareketle “BDP’nin tavrı”nı tahlil etmeye çalışacaktım... Ama, “Kılıçdaroğlu’nun gafı” açıkta kalacak!.. Ve tabii; Devlet Bahçeli’nin “agresif” konuşmalarına da yer kalmayacak!..
En iyisi mi; konulara kısa kısa değinip, bir “gündem potpurisi” yapalım.
MÜSLÜMAN MISIN, ATEİST Mİ?
Aysel Tuğluk’un açıklamalarını, “paniğin dışa vurumu” olarak algıladım... İlk zamanlar, “medya rüzgârı”nı da arkasına alan BDP’liler, “39 ilde 61 aday” göstermişler ve “milletvekili sayılarını 30’a çıkarmayı” hesaplamışlardı!..
Ancak, görünen o ki;
Kandil’deki veya İmralı’daki hesap, Türkiye gerçeklerine uymadı... “Dimyat’a pirince giden” BDP’liler, şu anda; “Evdeki bulgurdan da olma” tehlikesiyle karşı karşıya!..
Çünkü Kürt vatandaşlar, “BDP’nin izlediği strateji”den hiç de memnun değil!.. Açıkçası, BDP’ye “şüphe” ile bakıyorlar!..
Haksız da sayılmazlar!..
Öyle ya; BDP’liler, “ne”dir, “neci”dir ve “kimden yana”dır?..
Dağlarda; Apo’yu hâşâ “peygamber” ilân eden, Apoculuğu da “yeni bir din” olarak kakalamaya çalışan PKK’lılar, neyin peşindedir?..
“Müslüman Kürt halkı” bundan rahatsızdır... PKK, “Marksist, Leninist ve hatta Ateist bir örgüt” iken, bu “yeni din”(!) de nereden çıktı?..
BDP’liler, gösterdikleri “61 aday” arasında, “Sağlam Müslüman”lara da yer verdi... Belki, onların da tavsiyesiyle “Meydanlarda Cuma namazı kılmaya” başladılar!.. Böylece, “Müslüman Kürt halkına şirin görünecek”lerdi!.. İyi ama; hem “Marksist-Leninist-Ateist” olmak, hem de “Cuma namazı” kılmak, neyin nesi?..
Bu ne perhiz, bu ne turşu?..
Bu “çelişki”ler ortadayken, Ertuğrul Kürkçü’nün, kalkıp; “Sosyalizm bayrağını Ankara’ya dikeceğiz” sözü, “şüphe”leri daha da yoğunlaştırdı!..
Bölgedeki “Müslüman Kürtler” ister istemez sormaya başladılar:
“PKK ve onun güdümündeki BDP, kimleri temsil ediyor, neyin kavgasını veriyor?.. Kürtleri temsil ediyorlarsa, Kürt halkı Müslümandır!.. O halde; Marksizm, Leninizm, Sosyalizm neyin nesi?..
Meydanlarda İslâm dininin emri olan Cuma namazını kılıyorsan, Apo’nun peygamber ilân edilmesi, Apoculuğun yeni bir din olarak dayatılması neyin nesi?!?”
“Müslüman Kürtler”in bu soruları sormaya başlamasıyla, BDP’li adaylarda bir “panik” başladı!..
Baktılar ki “maske”ler düştü, baktılar ki “oyun”ları deşifre oldu, başladılar “şiddet dili”ni kullanmaya!..
“Türkiye’de kötü şeyler olacak!
Gerekirse seçimden çekiliriz!”
Sen bir “siyasetçi”sin!.. Dolayısıyla, “el”ini değil, “dil”ini kullanırsın!.. Ama, görülüyor ki; sıkıştın ve artık “eylem tehdidi” savurmaya başladın!..
Peki, kim yapacak eylemi?..
Elbette PKK!.
Söyleyin Allah aşkına;
Bir yandan “barış”tan söz ederken, bir yandan “savaş”la tehdit etmek; kime, ne kazandırır?.. Hem, “Türkiye partisi olmaya çalışmak”tan söz edeceksin, hem de “Türkiye’yi kan gölüne çevirecek” eylemlerle tehdit edeceksin!..
Nesin sen?..
“Çağdaş İbrahim”(!) mi,
“Çağdaş Firavun” mu?..
“Yeni bir din”(!) mi icat ediyorsun, yoksa “yeni yeni kin tohumları” mı saçıyorsun?..
Söyle, nesin sen?..
“Müslüman” olsan, Kastamonu’da polis memuru Recep Şahin’i şehit ettiğin gibi “insan”ları öldürmez, eşlerini “dul”, çocuklarını “yetim” bırakmazsın!.. “Marksist, Leninist, Ateist” olsan, meydanlarda “Cuma namazı” kılmazsın!..
“Barışçı” olsan, “savaş”la tehdit etmezsin!.. “Savaşçı” olsan, “düz ovada siyaset” yapmazsın!..
Gerçekten, nesin sen?..
BDP’NİN HESABI TUTMADI!
Bana öyle geliyor ki; sadece “BDP’li adaylar”ın değil, Kandil ve İmralı’nın da kafası karışık!..
Öyle ya;
“Yemiyor Müslüman Kürt halkı!.. Ne şirinlik gösterilerini yiyor, ne de oynanan sinsi oyunları!”
BDP’liler, “maske”lerinin düştüğünü ve “seçimlerden bekledikleri neticeyi alamayacaklarını” anlayınca, başladılar hem kıvranmaya, hem de kıvırmaya;
“Gerekirse, seçimden çekiliriz!”
Bu sözü bir “tehdit” gibi sunsalar da, işin doğrusu; bu bir “acziyet itirafı”dır!..
Başaramayacaklarını anladılar!..
Değil “30-35 milletvekili” çıkarmak, bu gidişle “20 milletvekili” çıkarmaları bile zor!..
Hiç şüpheniz olmasın ki;
Adana ve Yüksekova’da olduğu gibi, Mustazaf-Der binalarına saldırmaya başlamaları ve Yüksekova’da Mustazaf-Der Başkan Yardımcısı Übeydullah Durna’yı şehit etmeleri, dahası, kurulan “taziye çadırı”na saldırmaları, içinde bulundukları “panik” yüzündendir!..
Amaç, “Müslüman Kürt”lerin yüreğine “korku” salıp, onları “sindirmek”tir!..
Açık ve net söylüyorum:
Bugün, Doğu ve Güneydoğu’da, iddia edildiği gibi “Kürt sorunu” yoktur!..
Eğer bir “sorun”dan söz edilecekse, bunun adı “Müslüman Kürt sorunu”dur!..
“Kürtlük”lerinden dolayı, hiç kimseye bir baskı olduğunu düşünmüyorum... Ama, “Müslüman Kürt”ler; hem “Kürt Ergenekonu”, hem de “Türk Ergenekonu” arasında sıkışıp kalmış ve hep “zulme” uğramaktadır!..
TÜRKLERE DE ZULMEDİLİYOR!
Unutmayalım ki;
Zulme uğrayan, sadece “Müslüman Kürtler” değildir... Aynı zulme, “Müslüman Türkler” de uğruyor!.. Hem de hergün ve Türkiye’nin her yerinde!..
İşte, Trakya’dan gelen son haber:
“Başörtüsü zulmü Trakya Üniversitesi’nde devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde yasağın sona erdiği üniversitede kin ve nefret içeren uygulama yeniden başlatıldı. Başörtülü öğrenciler derslere alınmıyor ve öğretim üyelerinin ağır hareketlerine uğruyorlar.”
Sadece bu değil!..
CHP’nin, Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruya ne demeli?.. Malûm, AK Parti iktidarı, “ÖSYM Yasası”nda değişiklik yapıp, aralarında “İHL mezunları”nın da bulunduğu “lise ve dengi okul mezunları”nın, “Polis Meslek Yüksekokulu”na girebilmelerinin önünü açmıştı...
Ama, CHP ne yaptı?..
Seçim meydanlarında;
“Herkes özgür olacak... Onun giyimi böyle, bunun giyimi böyle!.. Bunları kaldıracağım!.. Herkesi kucaklayacağım!” diyen “Benim Adım Kemal”imin CHP’si, “ÖSYM Yasası’nın iptali”ni istedi!..
Ne demektir bu?..
Demektir ki;
“İHL mezunları polis olamasın!”
Söyleyin Allah aşkına;
Bu da bir “zulüm” değil mi?..
Şunu demeye çalışıyorum:
Zulme uğrayan sadece “Müslüman Kürtler” değildir!.. Benzeri zulümlere “Müslüman Türkler” de uğramaktadır!..
“DİN”DEN HABERİ YOK!
Meselâ, yine Kılıçdaroğlu’nun;
“Statükonun Allah’ı Ankara’da” sözü de, sadece “cahillik” değil, aynı zamanda “Müslüman”lara yapılmış “büyük bir zulüm”dür!..
Düşünün hele;
Bay Kılıçdaroğlu, “nüfusunun yüzde 99’u Müslüman” bir ülkede yaşamakta, bu ülke vatandaşlarının ödediği “vergi”lerden “maaş” almakta ama “Allah”ı son derece basite almaktadır!..
Bir defa daha görülmüştür ki;
PKK ve BDP’liler, “Müslüman Kürt halkı”ndan ne kadar “kopuk” ve inançlarından ne kadar “uzak” ise, Bay Kılıçdaroğlu da, “Müslüman Türk halkı”ndan o kadar kopuk ve uzaktır!..
Yok birbirinden farkı!..
Eğer birazcık “din” ve “ahlâk” bilgisi olsaydı; “Ananı!..” diye küfretmez, “Allah” ifadesini olur-olmaz yerde kullanmazdı!.
Herhalde söylemekte bir sakınca yok; Bay Kemal Kılıçdaroğlu, bir “Alevi”dir!.. Ama ben, nice “Alevi” tanırım ki, bazılarıyla “omuz omuza namaz” kıldık, “kıble”ye birlikte yöneldik, “secde”ye birlikte gittik!..
Bay Kılıçdaroğlu, “Alevilerin hangi kolundan”dır acaba?.. Çünkü ben, “dinini bilen bir Alevi”nin; Kılıçdaroğlu gibi “şirk”e girmeyeceğine, Allah’a eş koşmayacağına inanıyorum!..
Ama, Kılıçdaroğlu bilmiyor!..
“Cennetin, anaların ayakları altında” olduğunu da bilmiyor, “Allah” ifadesinin gelişigüzel yerlerde kullanılmayacağını da bilmiyor!..
“Millet”i tanımıyor ki;
“İnanç”larını tanısın!..
İşte bu adamlar;
Şimdi kalkmış, “Müslüman halk”tan oy istiyor!.. Ama o halka; kâh “dil”leriyle, kâh “kurşun”larıyla zulmediyorlar!..
Bir defa daha söylüyorum;
Türkiye’de “Kürt veya Türk sorunu” yoktur!.. Türkiye’de “Müslüman Kürt, Müslüman Türk sorunu” vardır!..
BDP’nin de, CHP’nin de açmazı işte buradadır!.. Hem “taban”larını tanımıyorlar, hem de “oy beklentileri” boşa çıkınca, işi “şirretliğe” döküyorlar!..
BDP’nin de, CHP’nin de yaşamış olduğu “panik” halinin aslı-esası budur!.. Birinin “şiddet”e, diğerinin “küfür”e yönelmesi bu yüzdendir!..
Ben; bunu bilir, bunu söylerim!..
=====================
Katranı kaynatsan da!
Daha önce de yazmıştım... Bay Kemal Kılıçdaroğlu, sık sık AK Parti ile CHP arasındaki farkın “siyah ile beyaz” arasındaki fark kadar olduğunu söylüyordu ya; ben de demiştim ki; fark “süt” ile “katran” kadar!..
Niye böyle dedim?.. Çünkü görüyorum ki; “Katranı kaynatsan da olmaz şeker, cinsini sevdiğim cinsine çeker” anlayışı aynen devam ediyor CHP’de!..
Malûm, CHP’nin ikinci genel başkanı İsmet İnönü, kendisini “Millî Şef” ilân ettirmişti!.. Yani, “tek adam”dı ve “sivil dikta” kurmuştu!..
Y-CHP’nin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, televizyon reklâmlarında “Benim Adım Kemal!.. Ben yaparım!” demesi de; “katranı eritsen de, şeker olmayacağının ifadesi”dir!..
Anlayacağınız, İsmet İnönü ile başlayan “tek adam” anlayışı, aynen devam ediyor!..
Peki, aynı televizyonlarda AK Parti’nin “seçim reklâmları”nı izliyor musunuz?.. O reklâmlarda; “Benim adım Tayyip Erdoğan” diyen bir “lider” var mı?.. Hayır, yok!.. O reklâmlarda; “Ben yaparım” diyen bir Tayyip Erdoğan da yok!.. Reklâmlarda; dün “Bolu’ya tırmanan”, bugün ise “Bolu Tüneli”nden geçen bir “şoför” ve onun “Allah razı olsun” sözleri var!.. Evet, “hayal”lerin “gerçek” olduğunu söyleyen bir şoför!..
İşte bu, CHP ile AK Parti’nin farkıdır!..