Rahmani siyasetin ve kardeşliğin ahlaki boyutları
Ahirete imanı inkar eden veya unutan şeytani siyasetin kurbanları bazı siyasetçiler koltuk için o kadar şirazeden çıkmışlar ki, kendi partilerindeki genel başkanlarının ve diğer arkadaşlarının ahlakdışı, rezil görüntülerini kasetlere alıp medyaya servis etmişler. Bu ihanetlerinde de kendilerine hedef olarak “okyanus ötesinde” dini ve vatanı için hicret şerefini tercih etmiş muhterem bir kanaat önderini seçmekten de utanmamışlar.
Bir Müslüman böyle gizli suçları işleyen kişiyi, değil mü’min kardeşi, düşmanı da olsa görüntüleyemez. Görüntü kasetini yayınlayamaz. Bu yolla siyasi bir hesap içine giremez. Çünkü iman ettiğimiz İslam dini ve O’nun yaşayan örneği Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) tecessüsü (ferdi suç araştırmayı ve kişinin şahsi suçunu teşhir edip yaymayı) yasak etmiştir. Toplum ve ülkemizin emniyeti için istihbarat etmek ve tedbir için yalnız ilgili ve yetkili şahıslara bildirmek ise ayrı bir konudur ve yasak değil, bilakis dini bir görevdir.
Asr-ı Saadette şeytanın tuzağına düşüp nefsine uyup zina eden bir genç sahabe, suçunun vicdanındaki ızdırabından dolayı sevgili Peygamberimiz’e (sav) gelir ve “Ben zina ettim ya Resulallah ” der. Önder ve örneğimiz sevgili Peygamberimiz ise “Ey genç, bu suçunu duymamış olayım. Suçunu gizle ve kimseye söyleme” diyerek genci evine gönderir. Ertesi gün genç yine suçunu itiraf eder. Cezasının verilmesi için Peygamberimize gelir, yine geri çevrilir. Üçüncü gün yine gelince Peygamberimiz (sav) “Ey genç, yarın ne olur dördüncü kere suçunu itirafa gelme! Yoksa bundan sonra ben de, zina edenler için Allah’ın koyduğu ceza hükmünü kaldıramam” diyerek geri çevirir. (İslam hukukunda zina cezasının tatbik edilebilmesi için ya dürüst, emin ve adil dört şahit ya da suçlunun suçunu dört kere itirafı gerekiyor.) Bunun üzerine genç sahabe ertesi gün de gelip suçunu itiraf edince, Allah’ın hükmü gereği cezalandırıldı. Cenazesini Peygamber Efendimiz (sav) kıldırdı ve gencin affolunduğunu müjdeledi. Cenaze namazına gelen bir sahabeyi yanına çağırarak “Ey adam, bu gence “Resulullah’a git ve suçunu itiraf et” diye telkinde bulunup neden bana gönderdin? Sen Onun günahını(suçunu) gizleseydin de Allah da senin Ahirette bütün günahlarını örtüp affetseydi daha iyi olmaz mıydı?” buyurarak bize Rahmani siyasetin ve kardeşliğin ahlaki boyutlarını yaşayarak öğretiyordu.
İslam Tarihinden bir başka örneğe daha bakalım: Devlet başkanı Hz. Ömer (r.a) gizlice içki alemi yapan bir eve arka pencereden girer. Sarhoş haldeki ev sahibine “Seni içki alemi yaparken suç üstü yakaladım” deyince, ev sahibi Hz. Ömer’e “Evet ben içki içerek bir günah(suç) işledim ama sen üç günah işledin” diye cevap verince Hz. Ömer şaşırır ve bu günahların ne olduğunu sorar. Sarhoş cevaben; “Allah Kur’an-ı Kerim’de evlere ön kapılardan girin diye emrediyor, sen arka pencereden girerek bu ayetteki emri çiğnedin. Allah konuşmaya selamla başlayın buyuruyor, sense öfkenden selamı unuttun. Ve Allah yüce kitabında “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın…(Hucurat S.12)” diye emrediyor, sense suçları araştırmaya çıkmışsın” diye cevap verince Hz. Ömer; “Bir sarhoşun uyarısıyla dinimi bana hatırlattıran Allah’a hamdolsun” diye ağlıyor.
Yaratıcımız, yaşatıcımız ve yöneticimiz Allah’ın (c.c) güzel isimlerinden biri SETTAR (kullarının suçlarını örterek rezil etmeyen) değil midir? İnanmadığı halde çıkarı için namaza gelen kulunu bile namazda mahcup ettirmiyor. Şeytan namazda aklımıza ne hayaller getiriyor. Hiç namaz kılarken içinden geçeni konuşanı duydunuz mu? Rabbimiz Allah, düşüncelerimizi bir açığa vursa neler konuşmayız ki! Ama Allah kulunu SETTAR ismiyle koruyor. Münafık da olsa toplum içinde rezil etmiyor. Rahmani siyaseti yapan her parti, grup, sivil toplum örgütleri ve medya mensupları olarak hepimiz bu Rahmani ölçülere mutlaka uymalıyız.
Peygamber Efendimiz “Düşmanınızın başına gelen bela ve musibetlere sevinmeyiniz” buyururken parti, mezhep, ırk ve gruplarımız ayrı da olsa insanların kendi nefislerine uyarak başlarına gelen belalara nasıl sevinebiliriz ki?
Daha evvel Ali Kırca ve Deniz Baykal’a ve şimdi de MHP’li milletvekillerine ait olduğu söylenen kasetlerin kamuoyu gündemine düşmesinden dolayı haberin içeriğinin ve görüntülerinin sitelerinde yayınlanıp yayınlanamayacağını fıkhen soran www.habervakti.com’un site yetkililerine cevaben: “Sakın ha! Bu zina sahnelerini içeren ahlaksız kasetleri yayınlamayın. İslam’a davet içeren şeref tacım kasetlerimi yayınlamak suretiyle binlerce mahkeme davasını açtırtarak tam 7 yıl vatan hasreti çekmeme sebep olduysalar da, bize kişilerin suçlarını yaymak ve yayınlamak yakışmaz. Onlara ölüm gelmeden kendilerini hesaba çekme fırsatı verilmeli, suçlarını itiraf edip Allah’a affolmaları için yakarıp yalvarma imkânı verin. Pişman olma imkânı verin. Uğur Dündar’ın gizli kamera komplosu yaparak intiharına sebebiyet vermesi gibi bir vebale ortak olmayın” diyerek İslami ahlakın kurallarını bu şekilde hatırlattım ve onlar da bunun üzerine bu yayınları gerçekleştirmediler…
Her kurum, grup ve partide ahlaksız, hırsız ve çürük insanlar olabilir. Ama bu tipler asla belediye başkanı, milletvekili ve başkan yapılmamalıdır. Partilerde, yerel yönetimlerde, sivil toplum örgütlerinde ve bürokraside asla göreve getirilmemelidir. Şu an olanlar varsa tespit edilip, derhal ihraç edilmelidir. Ferdi suçların affı ve cezası yalnız Allah’a aittir. Dünyada bunu şer’i ölçülere sadık kalarak Allah adına yalnız devletin ilgili kurumları yerine getirebilir.
Ancak günümüz siyasetinde bu ahlak dışı yöntemlerin kullanılması bu ahlaksızları yapanları elbette temize çıkaramaz. Temiz siyaseti şehvetlerine, dünyevi hırs ve makamlarına kurban ederek kirletenler, yaptıkları cürümlerin faturasını elbette toplum vicdanında ödeyeceklerdir.
Bugüne kadar inancımıza, ülkemize, can, mal ve namuslarımıza yapılan ve yapılmakta olan zulüm, baskı ve ihanetlerin patronu Ergenekon Terör Örgütü’nün taşeronları olan CHP, MHP ve BDP gibi, şamanist ve ırkçı partileri başta kendi tabanları olmak üzere bu toplum affetmeyecektir. Geçmişte yaşanan insan hak ve hürriyetlerini yasaklayan acı uygulamalarını asla unutmayacaktır. Bu noktada ise asıl soru şudur: “Kaset skandallarındaki şeytani siyaset taraftarlarının gerçek hedef ve niyetleri nedir?” Bu elzem konuyu da önümüzdeki haftaki yazımızda kaleme alacağız inşallah…
“Allah’ım gözümüzü açıp kapayıncaya kadar bile bizi nefsimizle baş başa bırakma” ve “Rabbim şeytanların (şöhret, servet ve şehvet gibi) tüm hile ve tuzaklarından ve (bize bu tuzakları kurmak için) yanımızda hazır beklemesinden sana sığınırız” Amin.
NOT: Mİ’RAC GECESİ UMRE’DEYİZ! Mi’rac Gecesini ifa etmek için 21 HAZİRAN 2011 tarihinde bizimle UMRE’ye gitmek isteyen kardeşlerimiz, yetkililerden bilgi alabilir!
Tel: 0212 616 92 26