Öğretmenini şikâyet eden öğrenci!
Herhangi bir gazetede, “öğretmenini şikâyet eden öğrenci”den bahseden bir haber gördüğünüzde aklınıza ne gelir? Haberin o şekilde sunulması; öğrencinin öğretmenini haksız yere şikâyet ettiği, vefasız bir öğrenci olduğu ihtimalini akla getirmez mi? Balıkesir’deki bir öğrenci ile bir öğretmen arasında geçen hadise, bir gazetenin internet sitesinde şu başlıkla yer aldı: “Türbanlı lise öğrencisi öğretmenini şikâyet etti.” (www.milliyet.com.tr, 12 Mayıs 2011)
Peki, haberin ayrıntısında ne vardı? İlgili haber ‘tık’landığında karşımıza şu ‘özet’ çıkıyor: “Öğrenciden polise şikâyet: Öğretmenim türbanımı aldı. Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde Atatürk Sağlık Meslek Lisesi öğrencisi, öğretmeninin ‘Türbanını zorla alıp başını duvara vurduğu’ iddiasıyla polise başvurdu.”
Öğretmen ve öğrenci arasında yaşandığı iddia edilen böyle bir hadise, bu şekilde mi aktarılır? Bunun tersini düşünelim ve öğrencinin ‘başörtülü olmadığını’ ve ilâve olarak da öğrenciye müdahale eden, ‘başını duvara vuran’ öğretmenin de “din dersi öğretmeni” olduğunu akla getirelim. Malûm medya, haberi nasıl aktarırdı? “Öğretmenini şikâyet eden öğrenci” mi derdi, yoksa “Din dersi öğretmeni, (meselâ) başını örtmeyen öğrencisinin saçlarını çekti, başını duvara vurdu, şiddet uyguladı” demez miydi?
Üstelik bu hadisede ‘yetkililer’ yaptıkları açıklamada “Bu öğretmenimiz daha önce de benzer olayları sıkça yaşayan birisi. Bu olaylardan dolayı uyarı ve kınama cezaları bulunuyor. Kendisi defalarca bu konularda uyarılmasına rağmen işin sanki bir provokasyon oluşturmak suretiyle böyle bir olaya karışmış. Müfettişlerimiz gerekli soruşturmayı yapacaklar” demiş. (AA, 11 Mayıs 2011)
Yani hadisenin basit bir ‘iddia’dan ibaret olmadığı anlaşılıyor. Yine ‘yetkililer’in ifadelerine göre benzer olaylar daha önce de yaşanmış. Tabiî ki bu noktada şu soru akla geliyor: “Madem böyle problemli ve haksız yere öğrenciye müdahale eden bir öğretmen var, nasıl olmuş da şimdiye kadar o görevde kalabilmiş?”
Suçlanan öğretmen, emniyet çıkışında gazetecilere yaptığı açıklamada, “Ben sadece türbanla okula giremeyeceklerini söyledim” demiş. En başta okullarımızda böyle bir yasak olmaması lâzım. Fiilî olarak yasak var, ama bunun denetleme görevi her halde öğretmende olmamalı.
Öğrenci ve öğretmenlerle ilgili haberlerde çoğunlukla “öğrenciden yana” tavır alan medya, işin içinde başörtüsü olunca hemen “yasaktan yana” tavır almış. Medya bu yanlışını devam ettirdiği sürece hakikatlerin ortaya çıkması mümkün olmaz.
Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde yaşanan bu hadise, kanunsuz başörtüsü yasağının sebep olduğu ‘kriz’leri bir defa daha hatırlatmış oldu. Medyanın yaptığı yayınların da tesiriyle bazı öğretmenler, işleri olmadığı halde “yasak denetçisi” gibi hareket ediyorlar. Neticede de böyle insafsız ve iz’ansız hadiselere imza atılmış oluyor. “Yasak denetçisi” hakkında müfettişler devreye girdiğine göre neticeyi beklemek lâzım.
“Başörtüsü yasakçılığı”nın Türkiye’yi nerelere sürüklediğinin farkında mıyız? Okullarda bunca problem, kavga, kargaşa varken, bir “öğretmen”imiz öğrencilerin başörtüsüyle meşgul. “Böyle şey yapan olmaz” diyemiyoruz, çünkü başörtülü bir öğrencinin başını açmak için uzanan “memur elleri” hâlâ hafızalardaki tazeliğini koruyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.