Muhsin Başkan yaşasaydı...
Muhsin Başkan'ın MHP'den ayrılmak zorunda bırakıldıktan sonra 'Yeni Oluşum'u başlattığı ve Büyük Birlik Partisi'nin kuruluş hazırlıklarını yürüttüğü günlerden biriydi. Akşam vakti Yeşilköy'den uçağa bindik. Uçak bulutların üzerine çıkınca, pencereyi işaret etti. İstanbul'da hava kararmıştı; ama güneş gökyüzünde turuncu rengiyle pırıl pırıl parlıyordu. Demek güneş battıktan sonra da aydınlatmaya devam ediyormuş. Sadece sizin önünüzde duran karanlığı aşacak bir ufka ihtiyacınız var.
MHP gürültülü şekilde çöküyor. Bu çöküşte kasetlerin veya Gülen Hareketi'ne açılan anlamsız savaşın payı elbette var. Ama daha önemlisi: MHP'nin içinin bomboş olduğu, sevk ve idaresinin ehliyetsiz ellerde durduğu bu vesileyle ortaya çıkmadı mı? Yıllar önce, aklına çok değer verdiğim genç ülkücü akademisyenlerden biri bana bir Devlet Bahçeli tasviri yapmıştı. Biçer-döverlerin bir ayar yeri varmış. Yere yakın ayarlarsanız, ekinleri dibinden kesermiş. 'MHP'de ayar çok yere yakın işliyor, aklı uzunlar orada barınamıyor' diye durumu özetlemişti.
Yıllar önce Ayvaz Gökdemir'in cenaze töreni için Meclis'e gitmiştim. Merdivenlerde iki basamak yukarıda bekliyordum. Devlet Bahçeli önümden 9-10 kişilik maiyeti ile geçti. Çevresindekilerin çoğu eski arkadaşımdı. Hepsi gözlerini kaçırıp, önleri ilikli yollarına devam etti. Biraz sonra Bahçeli tekrar döndü, bu sefer beni görüp elimi sıktı, hal hatır sordu. Anında çevresindekiler kuyruğa girip elimi sıkmaya başladılar. O gün MHP'de neden Ülkücü Hareket'in içinden yetişme aklı başında fikir adamlarının yer bulamadığını anlamıştım. Biçer-döver yere çok yakın biçiyormuş.
MHP, 27 Mayıs darbesini yapan, sonra demokrasiye geçişe karşı oldukları için tasfiye edilen 14'ler içinde yer alan darbecilerin kurduğu bir parti. Başlangıçtan itibaren bu partinin gençlik tabanını, Demokrat Partili babaların çocukları oluşturdu. MHP'nin kurumsal ve tarihsel kimliği ile tabanının kişiliği ve eğilimleri hep farklı oldu. Onları bir arada tutan milliyetçiliğin güçlü yapıştırıcı etkisiydi. Muhsin Başkan 1992'de yakın çevresine yönelik kasıtlı şiddet yüzünden MHP'den ayrılmak zorunda kalmasaydı, Türkeş sonrasında tartışmasız genel başkandı. Ayrılması, MHP'nin darbeci kimliği ile Ülkücü tabanın millî-manevî hamurunun ayrışması anlamına geldi. Büyük Birlik Partisi bu çelişkiyi ortadan kaldırdı, Ülkücü Hareket'i kimyasına uygun bir rotaya soktu. Ne var ki siyaset sadece iyi niyetle ve inançla yürümüyor. Muhsin Başkan, politikanın derin kumpaslarına ayak uyduramayacak kadar mert ve temiz olduğu için basamakları hızlı çıkamadı.
Muhsin Başkan bugün yaşasaydı, MHP'nin hal ü pür melâline ne derdi? Kasetler hakkında hiç konuşmayacağından, ama Gülen Hocaefendi'ye karşı yürütülen savaşın çirkinliğini, zalimliğini deşifre etmek için her şeyi yapacağından eminim. Muhtemelen Bahçeli'ye 'Ergenekon'a neden canla başla hizmet ediyorsun?' diye sorar sonra da eklerdi: 'Kuşatıldın mı, esir mi alındın?'
MHP'nin düştüğü duruma BBP'liler de, benim gibi derinden üzülüyorlar. MHP ve BBP'nin Ülkücü tabanı aynı mayadan geliyor. Çorum'dan arayan Kadir Bey'in serzenişinde bu samimiyeti gördüm. Hangi partiden olursa olsun Ülkücüler MHP Genel Merkezi'nin bu görüntüsünden çok rahatsızlar. Özellikle, Gülen Hareketi'ne açılan savaştan.
Avni Özgürel ve Emre Uslu, bu savaşı MHP'nin Batı illerinde CHP tabanına yönelik stratejisinin eseri olarak yorumluyorlar. MHP ile CHP arasında cemaat ekseninde bir rekabet yok ki? Mehmet Ekici'nin 'kasetlerin kaynağını biliyoruz, ama seçimlerden sonra açıklayacağız' sözü, MHP'nin pozisyonunu içerde kopan fırtınalara göre belirlediğini gösteriyor. Başka türlü neden seçim sonrasına ertelensin? Bir gece yarısı MHP liderinin odasına takım elbiseli üç kişi gelmiş, birkaç saat konuşmuş ve sabaha karşı her şey değişmiş olamaz mı?
Muhsin Başkan yaşasaydı belki bize ne olup bittiğini daha açık anlatırdı