Evlilikler Azalıyor, Boşanmalar Artıyor!
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) istatistiklerini görünce içim sızladı.
Rakamlara göre, bir önceki yıla kıyasla evlenmelerde düşüş, boşanmalarda artış gözleniyor.
Bu durum, milletimizin en sağlam kurumu olarak bilinen ailenin çöküşe, inişe geçmesi demektir.
***
Rakamlara dikkat eder misiniz?
Yılın ilk üç ayında 96 bin 841 çift evlenmiş ama 30 bin 773 çift de boşanmış!
Neredeyse üç evliden biri boşanıyor.
Üstelik, bir önceki yıla göre evlenme sayısında yüzde 10 civarında bir azalma var.
Çünkü, daha önceki dönemde 107 bin 524 çift evlenmiş.
Bu şu demek:
Gençler, eskiye nazaran evliliğe gereken değeri vermiyor.
Sanki, evlenmeye eskisi gibi ihtiyaç duymuyor!
Bu, geleceğimizi tehdit eden önemli bir göstergedir!
***
TÜİK’in istatistiklerinde dikkat çeken bir nokta daha var.
O da, evlenme yaşı.
İlk evlenme yaşı, erkekler için ortalama 26.1, kadınlar içinse 22.7 olmuş.
Geçmişe baktığımız zaman yaş ortalamasında da önemli bir yükselme var.
Eskiden, kızlarda 18-20 bandında seyreden yaş aralığı, hayli yukarılara tırmanmış.
Bunda, kızlarımızın büyük çoğunluğunun ev hanımlığını tercih etmeyip, üniversite eğitimi alma isteği, iş kadını olma arzusu ve sosyal hayatta aktif rol alma taleplerinin rolü büyük.
Batıda olduğu gibi “Ekonomik bağımsızlığını elde etme” anlayışı, kızlarımızı adeta esir almış durumda.
Böyle olunca da, hem yaşları ilerliyor, hem de evlendiklerinde kocalarından bağımsız ve özgür hareket etme alışkanlıkları, aile yuvasındaki tartışmaları ve arkasından da boşanmaları tetiklemiş oluyor.
***
Bir tarafta evlenme yaşı yükselip evliliklerin sayısı azalırken, diğer tarafta da boşanmaların sayısındaki artış, felaketin bir başka boyutunu oluşturuyor.
Bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla boşanmalarda yüzde 4,8'lik artış görülmüş.
Geçtiğimiz yıllara baktığımızda, boşanma oranlarında periyodik bir yükselme var.
Bazıları kabul etmese de, ailenin manevi değerler ve dini temeller üzerine değil de, dünyevi zevk ve maddi çıkarlar temeline dayandırılmasının bu sonuçta etkisi büyük.
Bunu önlemenin yolu, evlilik öncesi aile eğitimi ve ailenin çocukları üzerindeki etkin terbiyesinden geçiyor.
Burada Milli Eğitim Bakanlığı’na da bir çağrı yapalım.
Gençleri geleceğe hazırlarken onların mutlu bir aile yuvası kurmasını sağlayacak bilgileri okulda vermek, esasen devletin görevidir.
Bunun için yeni bir müfredat mı hazırlanır, özel ders mi konur, kitap mı yazılır, onu uzmanları düşünsün.
Bu konularda Milli Eğitim’in maalesef sınıfta kaldığını söyleyebiliriz.
***
Yeni kurulacağı söylenen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, bu noktada bizi ümitlendirmiştir.
Gençler yuva kurmadan önce nasıl sağlık testinden geçiriliyorsa, bu Bakanlığın rehberlik ve denetiminde iyi bir evlilik testinden geçirilmeli, seminerlere tabi tutup sertifika verilmeli, özel bilgilendirmelerle evliliğin kutsiyyeti ve manevi yönü anlatılmalıdır.
Aksi halde, aileyi kaybetmeye göz yummak; ülkenin geleceğini tarihe gömmektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.