Fitili ateşlemek!
KÜRT meselesinden bahsediyorum. Sadece Öcalan’ın “16 Haziran’dan sonra ya anlaşma olur, ya iç savaş” diyerek ortaya koyduğu tehditten ibaret değil... Bölgedeki gelişmeler de seçimlerden sonra çok sıkıntılı bir döneme girebileceğimizi gösteriyor.
Artık çatışmada ölen PKK’lılar için “matem” eylemleri yapmak bir ‘ajitasyon’ vesilesidir. Zorla kepenk kapattırmak, işyerlerini, parti binalarını, kamu araçlarını molotof bombalarıyla tahrip etmek, polise saldırmak gibi eylemler yeni değildir.
Bugüne kadar en önemli müşterek alanlardan ve birleştirici değerlerden biri olan “cami”yi de “sivil itaatsizlik” adı altında yapılan eylemlerle bölüyorlar.
BDP destekli ‘bağımsız adaylar’ arasında PKK geleneğinden gelmeyen isimlerin harekete ılımlılık getirmesi umulurken, bunların bir kısmı ‘göze girmek’ için daha da tahrikçi konuşuyorlar.
Hülasa, “demokratik açılım” sürecinde bir ölçüde de olsa demokratikleşmesi umulan Kürt milliyetçiliği giderek daha keskinleşiyor. Demokrasi, Kürt milliyetçiliğinin totaliter ve şiddetçi niteliğini yumuşatmadı maalesef!
Seçimler nelere yol açacak?
Kürt milliyetçiliğinin tırmandığı bu süreçte, bölgeden çıkacak seçim sonuçları fevkalade önemli gelişmeleri tetikleyebilecektir.
BDP ciddi bir oy artışı sağlayamazsa, ateşin bir ölçüde düşmesi beklenebilir...
Ama BDP oylarında “niteliksel” bir artış olduğu takdirde, “Demokratik Özerklik” söyleminde ‘coğrafya’ vurgusu artacaktır!.. Dayandıkları taban daha da hareketlenebilecek, “maksimalist” talepleri daha vurgulu hale gelebilecektir!.. Böyle bir gidiş olursa, bu, Öcalan’ın “anlaşma” dediği seçeneği güçlendirmez, çözümü zorlaştırır maalesef.
Demokratik süreçte birçok yasağın kalkmasına rağmen Kürt milliyetçiliğindeki bu tırmanışın derinlerdeki sebebi; çözümün gecikmesiyle biriken sorunların radikalizmi beslemiş olmasıdır.
Seksen yıllık mesele...
Fakat Türkiye’de demokrasi alanındaki büyük gelişmelere rağmen Kürt milliyetçiliğindeki bu tırmanışın konjonktürel sebebi ise, partilerin bu seçimlerdeki hatalarıdır.
Muhafazakâr Kürt oylarının önemi
Meseleye topluca çözüm geliştirilmesinde CHP ve AKP’nin pozisyonu son derece önemlidir.
CHP maalesef ‘sol’ bir parti olduğu halde yakın zamana kadar çözüm üretmeye çok mesafeli durmuş, Kılıçdaroğlu ise bu konuda yeterince aktif davranmamıştır, zaten zamanı da dardı...
Keşke CHP bölgede güçlenebilseydi.
AK Parti ise, bölgede Türkiye’nin bütünlük çimentosu olan “muhafazakâr Kürtler”in partisidir. Bu yönüyle hem ülke bütünlüğünün siyasi temsili hem demokrasinin gelişmesi açısından tarihi bir işleve sahiptir.
Bu nitelikleri sebebiyle AKP’nin bölgede başarılı olmasını yürekten temenni ediyorum. Fakat iki hatası beni endişelendiriyor: Biri AKP adaylarının bu defa bölgede ‘zayıf’ bulunması... Öbürü Başbakan Erdoğan’ın “artık Kürt sorunu yoktur” diyerek muhafazakâr Kürtlerde hayal kırıklığı yaratması.
Muhafazakâr Kürt dostlarımdan aldığım bilgilerdir bunlar.
Bülent Arınç’ın “Kürt meselesi vardır” demesi ve gönül okşayıcı sözler etmesi iyi oldu ama etkisi ne olur, kestirmek zor.
Özetle, Kürt meselesinin gidişatında en kritik seçimleri yaşayacağız. İnşallah endişelerimde yanılıyorumdur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.