Herkese lazım Molla Kasım
Aşağıda yayınlayacağım iletiyi okuyup da kendisine gücü yetenleri muhasebeye davet ediyorum. Davet ettiğime bakmayın, ben direkt kaybediyorum. Baştan onu söyleyeyim de ukalalık yapmış olmayayım. Allah’a sığınmaktan başka çarem yok, onu da biliyorum.
Dünyalık işlere ve mevzulara öyle dalıyoruz ki, kendimizle baş başa kalmaya, dostlarımızla, akrabalarımızla, çoluk çocuğumuzla hemhal olmaya fırsat bulamıyor ve güya çok iyi şeyler yaptığımızı zannediyoruz.
ülkedeki kargaşa ve kaostan öyle yorulduk, öyle yorulduk ki, gücümüz bazen duaya bazen de bedduaya yetiyor. Beddua etmek iyi Müslüman’a yakışmaz ama ara sıra iyi Müslümanların sınıfından çıkıp, beddua etmeyi de eksik etmiyorum.
Yalnız şimdi okuyacağınız elektronik postayı görünce biraz frene basmam ve öncelikle kendimi bir testten geçirmem gerektiğine inandım ve bu inancımı da sizlerle paylaşmak istedim. Elektronik posta, sevgili doktorum Fahri’den gelmiş ve şöyle:
“ALLAH (CC)
Sadece Allah’a ayıracak zamanınız varsa okuyun. Bu maili aldığımda düşündüm ki, bunun için zamanım yok. Hele de çalışırken. Sonra böyle düşünmenin kesinlikle günümüzde birçok problemin kaynağı olduğunu fark ettim.
Siz okuyunca ne hissedeceksiniz? Okuyalım ve bir tahlil yapalım.
Biz Allah’ı (cc) Cuma günleri mescide sığdırmaya çalışıyoruz. Belki cuma gecesine, çok nadiren kalkılabilirse, yatağın sıcaklığından feragat edilebilirse de sabah namazlarına... Ama hastalıklarımızda, zayıflıklarımızda, doğal afetlerde, kısaca zorda ve çaresiz kaldığımızda hemen etrafımızda olsun isteriz. Ve hiç şüphesiz, en çok da ölümün hatırlandığı cenazelerde aklımıza gelir.
Maalesef biz Allah’tan (cc) bunları beklerken, Allah (cc) için; işte, alışverişte, hayatımızın neredeyse tamamında yerimiz ve zamanımız yoktur. çünkü diğer zamanlar işlerimizi kendimiz halledebiliriz düşüncesi, hayatımıza virüs gibi girmiştir bir kere.
Ya da açıkça söylersek o zamanlar da (haşa) Allah’a (cc) ihtiyacımız yoktur.
Allah’ın (cc) emir ve yasaklarına itaat, sadece namazlarda aklımıza gelir. O da vaktinde ve huşu içerisinde kılabildiğimiz namazlarda gelir.
Karşılıksız alabileceğimiz en iyi hediye namazımızdır. Hem masrafsız hem de ödülleri muhteşemdir. Eğer kazara namazlarımızda dünyalık işlerimizi halletmemiş ve içten gelen bir şekilde ibadet etmişsek, hemen akabinde mükafatını da almak isteriz. Sizi bilmem ama Allah beni affetsin.
Oysa Allah’ın hayatımızda ilk sırada olmaması gerektiğini kabul ettiğimiz yer ve zamanların varlığını, O’na borçlu olduğumuzu bilerek, her zaman O’nun bizim için yaptıklarını daima hatırlayacak zamanlarımız olmalı değil mi?
Bu mesajı idrak edebildiysek dostlarımızla paylaşalım. “Evet, ALLAH’ı (cc) çok seviyorum. O benim var olma ve kurtulma kaynağım. Beni her gün ayakta tutuyor. O’ndan başka sığınılacak kapım yok ve Onsuz hiçbir şeyim” diyebiliyor muyuz?
Eğer Allah’ ı seviyorsak ve O’nun bizim için gerçekleştirdiği muhteşem şeylerden utanmıyorsak, bunu dostlarımızla bilgiçlik taslamadan, tepeden bakmadan, benlik duygularımızdan sıyrılmış bir şekilde paylaşabilir miyiz?
Peki, bunun için zamanınız var mı? Zor soru değil mi? Nefis zoru sevmez, kolay onun ekmeği ve aşıdır ve hemen kolay elde edilir. çünkü nefis, bedel ödetmeden yaşamak ister. Gerçekleri söylemek ne kadar zorsa, yalan söylemek de bir o kadar kolaydır.
Mesela neden namazda uykuluyuzdur da bitince aniden uyanıveririz? Allah’ın bizim için ne düşündüğünden çok, insanların bizim için ne düşündüğüne önem vermemiz, adalet terazimizde ne kadar adil görünüyor acaba? Her şeyden önemlisi, daha ne kadar yaşayacağımızı sanıyoruz?”
Evet mesaj böyle. Zor soru, doğru cevap veremedim ve terledim. Her şeye rağmen O’na sığınmaktan ve af dilemekten başka çarem yok. çare bulanlara ne mutlu!...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.