Hasan Aksay

Hasan Aksay

Mekke ve Medine’de eğitim ve araştırma semineri

Mekke ve Medine’de eğitim ve araştırma semineri

Umre ve Hac, bir eğitim, öğrenim, bakış ufkunu genişletme, ölümsüzlüğü yaşama, düşünce çıtasını yükseklere taşıma hadisesidir. Vakit gazetesi, eğitim ve araştırmaya dikkat çekerek yüz kişilik bir davet yapıyor. Yol önemli, dikkat çekilen nokta önemli.
15 günlük bir seminer. Seminerlere, katılana belge verilir. Genellikle doktorların, meslek ve bilim adamlarının odalarında asılıdır. O seminerler levhalaşmasalar belki de iz bırakmadan unutulup gidecektir. Müslümanın Hac ve Umre eğitimi, tefekkürün hayat oluşu, diplomaya, belgeye gerek bırakmaz. Bu yol, ömer’i, Hazreti ömer yapan sıçrama yoludur… İnsan yüreği, genişliğince rahmet çağlayanından yararlanır…
Kabe ziyareti, en yücenin davetine mahzar olmak, sonsuzluk kervanına katılmaktır. İhram sanki kefen. Ayak yalın, baş açık, makam-mevki, mal-mülk, tüm dünya kaygıları geride kalmıştır. ölüm sınırını aşan bir yüceliğe tırmanmanın, Yaratan'a yönelmenin mutluğu ve eğitimidir bu… Artık kötü söz yok… Kin yok… öfke yok… Basit, geçici dünya hırsları yok… ölüm yok... Yeni bir doğum, yeni bir dünya… Düşünmeye, akletmeye, kendini bilmeye ve insani sorumluluk seminer davetidir bu…
Karıncayı ezmeme, saçının telini koparmama dikkati, iyi şeyler yapma, yardımlaşma, güzel söyleme, iyi ve güzel olana kulak verme, daha iyi yaşama... Tefekkür, irade, gaye hep iyiye, güzele… Yaratan’ın daveti, sonsuzluk kapısıdır… Bu kapı, hayattan da üstün değerlerle buluşmadır... Buluşamıyorsan, kendine bak… Kula kul olmak, çıkara kul olmak yok artık… Müslümana düşmanlık, bu yüceliğe hasetten. Müslümanın, “zalime boyun eğmeme yapısı” kudurtuyor mağrur zalimi. Bir Yunus Emre, bir Yusuf İslâm, bir Mehmet Akif, hangi dünyalık imkanla kuşatılıp tutsak edilebilir?
Zulüm obezite ve cahiliyesinin, en çıldırtan ihtiyacı, zayıf gördüğü kimseye emredip şekillendirmek, bununla kendi üstünlük gururunu şişirmektir. Onun içindir Kureyş Cahiliyesi, Bilal-i Habeşi’lere zulmederken “İslâm’dan dön, seni ödüllendirelim” diyorlardı. Allah Resulüne, “Putlarımıza evet de, seni reisimiz, en zenginimiz yapalım” diyorlardı. “Bir elime Güneş'i, bir elime Ay'ı verseniz imkansız” cevabı çıldırtıyordu onları. çünkü böyle bir imkanın kırıntısına, kendileri çok şey verirlerdi. Başörtülü gencecik kızları ikna edemeyenlerin öfkesi de aynı DNA’dan. İslâm, hayattan da üstün olan değerler kapısıdır. Şehitlik, bu kapının açıldığı bir yüceliktir. Fitne için koşarken ölenlere şehit demek, kavram hırsızlığıdır. Bazı televizyonlar çanakkale’deki Anzak ölüleri için “şehit” diyor. Cehaletten değilse, kafa karıştırmaya yönelik bir değer tahribatıdır. Geçici, basit imkanlarla gururlanarak, insani yücelikten uzaklaşarak “emrettiğim gibi giyinecek, düşünecek, inanacaksın” gibi aptallıklar, artık öfke duymaya dahi değmeyen, bayatlamış, akıl dışı bir gülünçlüğün sembolü haline geliştir…
Bütün insanlar İslâm fıtratı üzerine doğar. Zencisi, İngiliz’i, Japon’u, Rus’u yoktur. Hepimiz insanız ve fıtratta aynı yüceliğe sahibiz. Alçalma ondan sonra başlıyor. Telefonunu kapmak için genci trenden atan insan mı? Hayvandan da aşağı. “İnsanla insan arasında ki fark, yerle gök arasındaki farktan daha büyüktür.”
Müslüman görmek, duymak, bilmek ve haktan yana tavır koymakla sorumludur. Gazete, haberdar olup tavır koymak içindir. Bir taşla iki kuş. 1)Okuyarak bilgileniyoruz. 2) Doğru haber medyasına güç ve imkan veriyoruz. Japonya’da bir tek gazete 14 milyon satıyor. Halimiz? Okumadan güç doğmaz. Mekke ve Medine ziyaretlerinin başarılı bir hayat iklimi doğurmasını Allah’tan niyaz ediyorum.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi