Yazık ki, Hizmet Edemedim...
Büyük iddialarım, ben önemli işler ve hizmetler yaparım havalarım yoktur. Sadece şu kadar söylüyorum: Bendeniz de kendi çapımda bazı küçük hizmetler yapabilirdim ama yaptırmadılar, imkan ve fırsat tanımadılar.
Bazılarının birinci şartı şu: Önce ruhunu bize sat veya kirala...
Ne münasebet!..
Müslümanlıkta şu veya bu gruba, cemaate, tarikata girmek bir nasip meselesidir.
Bendeniz mesela Rufai olsam, bu özelliğim bana hizmet imkanı verilmesine engel teşkil eder mi?
Nakşi, Kadiri, Mevlevi, Bayrami... Nurcu... Şu veya bu tarikate ve cemaate mensup işe yarar bütün Müslümanlar İslami hizmet ve faaliyetlerde kullanılmalıdır.
Ümmet-i Muhammed çeşitlilik içinde sarsılmaz bir birlik oluşturur. Teori böyledir ama realite böyle midir?
Kendime değerli eleman demem ama islami kesimde nice değerli, işe yarar, hizmet edebilecek vasıflı eleman boş oturuyor.
Merhum Necmeddin Erbakan'a, bendenize Millî Gazete'de yazı yazmak imkanını verdiği için minnettar ve müteşekkirim.
Recep Tayyip Erdoğan beyefendiye de, 1995'de Çamlıca Sosyal Tesisleri'nin dekorasyonu ve tanzimi hususunda imkan verdiği için müteşekkirim.
Yüzlerce hizmet projem var. Bunlar hakkında yazılar yazıyorum. Hiçbir ilgi çekmiyor. Şu konudaki projeniz hakkında görüşelim şeklinde hiçbir teklif almadım.
Şöyle bir senaryo düşünelim:
Büyük bir cemaatin başkanı hakkında şu mealde bir kitap yazıyorum: Bu zat çok ama çok büyüktür, çok büyük değil en büyüktür. Onun büyüklüğünü şimdiye kadar anlamamışım. Şimdi kafama dank etti ve anladım. O hazretü'l-hazerattır, muhteremlerin muhteremidir, dünya çapındadır, kendilerine arz-ı hürmet ve biat ederim...
Ne olur biliyor musunuz?..
Bu yazıdan sonra benim de kıymetim bilinir.
Taraftarlar beni tebrik eder, bağırlarına basarlar. Öpücüğün, aferinin bini bir paraya...
Kitabımın ilk baskısı bin adet olur. Kısa zamanda yüz binlerce yeni baskısı yapılır. Bir sene sonra milyona ulaşır. Bendeniz epey telif ücreti toplar, köşeyi dönerim.
Bana hemen hizmet imkanı verilir.
Neye hizmet? Tabii ki, cemaate veya gruba...
Böyle bir şey, benim vicdanımı ve kalemimi satmam ve kiralamam manasına gelmez mi? Bana yakışır mı?
Müslümanlıkta kural şudur:
O zat bizim tarikatımızdan veya cemaatimizden değildir ama Müslüman olarak bizdendir.
Şimdi geçerli kural şudur:
Ya bizi tutarsın, yahut dışlanmaya, ilgisizliğe, gerekirse linç edilmeye razı olursun.
Bahaneleri de yok: Bu adam hizmet etmek için yüklü ücretler istiyor, bunu veremediğimiz için ona hizmet imkanı sağlayamıyoruz... Böyle bir durum yok, çünkü bendeniz bedava, ücretsiz hizmet ederim.
Lakin (onlara göre) büyük suçlarım vardır:
Bendenizde cemaat, tarikat, grup asabiyeti yoktur.
Futbol kulübü tutar gibi hizip, cemaat tutmam.
Çeşitliliği kabul ederim.
Müslüman kesimde özeleştiri yaparım.
Hizmet konusunda bendeniz yine talihli sayılırım. Hiç olmazsa yirmi senedir Millî Gazete'de devamlı yazabiliyorum.
İsmi vermeyeceğim, Ümmetimize mensup çok değerli, çok vasıflı nice şahsiyet hiçbir hizmet edemiyor. Yazıklar olsun!
Az veya çok, kendi çapımda hizmet edebilmek için yalakalık ve yağcılık yapmaktan, meddahlık etmekten (Peygamberimiz salat ve selam olsun ona) "Övücülerin suratlarına toprak saçınız" buyurmuşlardır) Allah'a sığınırım.
Kaç yerden duydum, merhum Silistreli Süleyman Efendi hazretleri, 1940'lı yılların ikinci yarısında zalim tek parti rejimine karşı İslam bayrağını kaldıran merhum üstad Necip Fazıl'ı, Çamlıca'daki bir mülkünü satıp parasını ona vererek desteklemiş.
Bugün gazetesinin yayınlanmasına vesile olan küçük sermayenin ilk bin lirasını, benim haberim yok iken ve gıyabımda (Hacı Nazif Çelebi'nin Süleymaniye'deki konağında bir ziyafet ve sohbet esnasında) merhum Şeyh Muhammed Zahid Kotku hazretleri vermiştir.
Elbette ki beni aşan, yapamayacağım hizmetleri kasd ederek söylemiyorum ama yapabileceğim, becerebileceğim hizmetler konusunda bendenizi çalıştırmayanlara hakkımı helal etmiyorum.
Hem de bedava-ücretsiz hizmet ettiğim halde.
Kendimi harcanmış bir kimse olarak görüyorum.
* (İkinci yazı)
Halk Uyarılmalı, Eğitilmeli, Bilgilendirilmelidir
BİR fetret devrinde yaşıyoruz. Milyonlarca Müslüman doğru dürüst ilmihalini bilmiyor. Toplumda korkunç ahlak fesadı ve zaafları görülüyor. Cahillik ve gaflet çok yaygın. Böyle karanlık bir devirde ne yapmak lazımdır?
(1) Müslümanları gaflet uykusundan uyandırmak lazımdır.
(2) Halka, öğrenilmesi farz olan ilmihal bilgilerini öğretmek lazımdır. Bu ilim olmadan İslam'ı hayata tatbik etmek mümkün olmaz.
(3) İdeolojik Tevhid-i Tedrisat ile aklı karışmış ve sersemletilmiş halkı Tevhidi tedrisatla aydınlatmak gerektir.
(4) Halkın itikadını tashih etmek gerektir.
(5) Halkı, dünya vazifelerini ihmal etmeden ahirete, ebedi hayata yönlendirmek gerektir.
(6) Din ile hayatın birbirinden ayrılması ve kopması manasına gelen sekülerleşme felaketini durdurmak gerektir.
(7) Türkiye çapında beş vakit namazı cemaatle kılma kampanyası açılmalıdır.
(8) Lüks, israf, sefahat beyinsizliği ile etkili şekilde mücadele edilmelidir.
(9) Dini hizmet ve faaliyetleri dejenere eden, Müslüman halkı kaz gibi yolup inek gibi sağan din sömürücüleriyle mücadele etmek gerektir.
(10) Dini hizmet ve faaliyetlerin geri zekalılar ve yetersizler tarafından mıncıklanmasına son verilmelidir. İslami hizmetler Ümmet'in en akıllı, en kültürlü, en ahlaklı ve faziletli, en bilge, en namuslu, en temiz, en becerikli, en başarılı, en iş bilir zümresine verilmelidir.
(11) Müslüman halka Ümmet şuuru aşılanmalı, zararlı hizip ve fırka asabiyetleriyle, sekter zihniyetle mücadele edilmelidir.
(12) Dini hizmet ve faaliyetlerden meşreb taassubu kaldırılmalıdır.
(13) Müslümanların başına ehil bir İmam, Emir seçilmeli ve halkın ona biat ve itaat etmesi sağlanmalıdır.
(14) Ümmet içinde üniter bir hiyerarşi kurulmalıdır.