Devrimden Önce Son Çıkış
Suriye'de Baas rejiminin sözde güvenlik güçleri / özde terör güçleri geçen Cuma'dan bu yana 200'e yakın göstericiyi katlettiler.
Kanlı hadiselerde birçok asker de hayatını kaybetti.
Bunların çoğu, muhtemelen, sivil halka ateş etmeyi reddettikleri için komutanları tarafından vuruldu veya vurduruldu (Böyle infazları gözleriyle gördüklerini -hatta bizzat tecrübe edip yaralı kurtulduklarını- söyleyen askerlerin şahitliklerine itibar ediyoruz, edebiliyoruz, çünkü Mahir Esed gibi cani komutanlara yakıştıramayacağımız bir zulüm kalmadı).
'Cumhurbaşkanı Beşşar Esed özeleştiri yapıyor', 'Muhalefet liderleriyle diyalog süreci başladı', 'Artık göstericilere ateş edilmeyecek' vs, vs, vs denilirken rejimin kör şiddeti artarak devam ediyor.
Diyalog kapısını şimdilik açık tutan muhalefetle kanlı bir oyun oynuyor Baas kadroları.
Halkın haklı öfkesini kan deryasında boğmak için zaman kazandıklarını zannediyorlar.
Halbuki çözümü erteledikçe kendi akıbetlerini korkunçlaştırıyorlar.
O kan deryasında hürriyet ve adalet davası değil, er veya geç Baas kadroları boğulacak!
Yanındaki katilleri ve hırsızları -kendi akrabalarından başlayarak- tasfiye etmezse, halkın istediği bütün köklü reformları süratle hayata geçirmezse, Beşşar Esed de boğulacak.
Doğrusu Beşşar Esed'in bunu görebileceğine pek ihtimal vermiyorum artık.
Baş danışmanı ve sağ kolu Buseyna Şaban'ın görebileceğine de pek ihtimal vermiyorum.
Suriye'yi selamete çıkaracaklarını söyleyip duruyorlar, ama bunun için gerekli olan ferasete maalesef sahip değiller.
Beşşar Esed geçen Ocak ayı sonunda Amerikan The Wall Street Journal gazetesine verdiği mülakatta Suriye'nin Mısır'daki gibi bir ayaklanmaya sahne olmadığını zira Suriye'de halkın hassasiyetlerini paylaşan bir yönetimin bulunduğunu ve dolayısıyla kargaşaya yol açabilecek bir boşluğun oluşmadığını ileri sürmüştü... O konuşmadan birbuçuk ay sonra Der'a ahalisi rejime başkaldırdı ve ayaklanma kısa sürede Suriye sathına yayıldı.
Buseyna Şaban 9 Mayıs'ta Amerikan The New York Times gazetesine verdiği mülakatta, hükümetin göstericilere karşı büyük avantajlar kazandığını ileri sürüp, "En tehlikeli eşiği geçtiğimizi ve hikâyenin sonuna geldiğimizi ümit ediyorum" demişti... O konuşmayı takip eden günlerde gösteriler azalacağı yerde çoğaldı, ayaklanma küçüleceği yerde büyüdü.
Bir adım önünü göremeyen bu zevat Suriye'yi nasıl selamete çıkaracak?
Önlerini görmek şöyle dursun, olup bitenlerin adını doğru koymaktan bile acizler.
Suriye toplumunu oluşturan bütün unsurların temsil edildiği bir devrim dalgası söz konusu; Müslümanların yanında Hıristiyanlar, Sünnilerin yanında Aleviler ve Dürziler, Arapların yanında Kürtler, Türkmenler, Asuriler ve Ermeniler de yürüyor; yürüyüş kolları her gün biraz daha kalabalıklaşıyor ve devrim dalgası büyüdükçe büyüyor...
Gelin görün ki, Beşşar Esed 'mezhep savaşı çıkarmak isteyen bölücü bir hareket'ten filan dem vuruyor.
Reformların gerekli olduğunu söylemeyi de ihmal etmiyor, ama durumun aciliyeti apaçık ortada iken "Değişim için bir neslin geçmesi lazım" gibi laflar ederek milleti çileden çıkarıyor.
Öte yandan, muhaberat teşkilatlarına ve orduya bağlı canavarların silahsız göstericilere reva gördüğü mezalim sayısız video kaydı ile sabit olduğu halde, Buseyna Şaban, gözümüzün içine baka baka, güvenlik güçlerinin sadece "fundamentalistler, aşırılar, kaçakçılar ve eski mahkûmlar"dan oluşan terörist bir güruhu hedef aldığını söyleyebiliyor.
Bunun, hürriyet ve adalet için sokaklara dökülen halka hakaret -ve devletin cinayet şebekelerine destek- anlamına geldiğini idrak edemiyor.
Suriye yönetimi önümüzdeki günlerde yeni bir reform paketi ilan edecekmiş... Sokaklarda katliam, zindanlarda işkenceler ve devletin tepesinde böyle saçma sapan lakırdılar devam ederse, halkın buna itibar etmesi çok zor.
Sokaklara saygı göstermeyenler sokaklardan saygı beklemesinler.
Beşşar Esed ve Buseyna Şaban, ıslahatı temsil eder gibi gözüktükleri için düne kadar muteber oldukları sokaklarda artık kahpe düzenin bekçileri veya en iyi ihtimalle kahpe düzenin zavallı esirleri olarak anılıyorlar.
"Etrafındaki çakalları temizleyip doğru dürüst reform yapma iradesini ortaya koyarsa, daha fazla kan akmaması için Beşşar Esed'li bir çözüm formülüne razı olabiliriz" diyenler hâlâ var; ama sayıları gittikçe azalıyor ve sesleri gittikçe kısılıyor.
Sayın Esed!
Bana öyle geliyor ki, "Devrimden Önce Son Çıkış"ı geçmek üzeresiniz.