AK PARTİ’ye bir uyarı
1954’den beri kısmen bilinçsiz (çocukluk yıllarım), kısmen bilinçli olarak seçimleri izlerim...
971’den bu yana da, meslek icabı (gazeteci kimliğimle) yakın plândan izledim...
Kimi liderlerin seçim gezilerine de katıldım...
Meydanları kokladım, stratejileri değerlendirdim...
Rahmetli Özal, “Seçim öncesi zam yapacak kadar enayi miyim?” derken, Sayın Demirel, “Başka partilerin verdiğinden beş fazlasını veriyorum” diyordu...
Tüm iktidarlar bu çerçevede “seçim ekonomisi” uyguluyordu...
Seçime birkaç hafta kala şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, ilk kez bu iktidar “seçim ekonomisi” uygulamıyor.
Zam yapılması gerekiyorsa yapıyor.
Bu, ülkenin geleceği açısından tutarlı bir şey: Ne var ki, oy getirmez!
Hatta biraz götürür...
Çünkü halk ne geçmişi, ne geleceği yaşar: Sadece günü yaşar!
Doğrudur, yanlıştır, ama böyledir ve bu tespit çok tecrübeli bir siyasetçimize aittir.
Bu bakımdan Sayın Erdoğan’ın, “İstanbul’a ikinci boğaz”, “İstanbul’a iki İstanbul daha katma”, “2020’ye odaklanma” şeklindeki uzun vadeli vaadlerinin pratikte önemi yoktur.
Hatırlayalım ki, seçmenin üçte biri elli yaşın üstünde: Bu yaş grubu açısından 2020 bir hedef değil, ölümün adıdır!
İşsiz gençler bakımından ise, “ikinci boğaz”a, “iki İstanbul”a harcanacak meblâğ iş alanları açmakta harcanmalıdır...
Yani onlar için de bu projelerin fazla bir çekiciliği yoktur.
Bir heyecan uyandırır mı? Evet...
O heyecan oya dönüşür mü? Hayır!
Çünkü halkın büyük ekseriyeti, seçimin ertesi günü yürürlüğe girecek vaadlerle ilgilidir...
Bu beklentiye girmiş kitlelere “Hedef 2020” dediğiniz anda “Ölme eşeğim ölme” tekerlemesini mırıldanmaya başlar.
Yapılan hizmetleri tekrarlamak ise ancak bir yere kadar etkilidir, daha ziyade kemikleşmiş seçmenlere hitap eder, onlara malzeme verir...
Övünmek gibi de algılanmaya müsait olduğundan antipati bile doğurabilir.
Yani kararsız seçmen için, geçmişte yapılan hizmetler, “Geçti Bor’un pazarı” deyimine girer: Yeni şeyler söylemek lâzım (Mevlâna).
CHP kendisinden beklenmeyecek şekilde yeni şeyler söylüyor. Kılıçdaroğlu iktidara gelemeyeceğini bilmenin rahatlığı içinde bol keseden saçıp savuruyor.
Bunların tümünün etkisiz olduğunu söylemek zor; çünkü halk “pratik” yaşar. Çalışmadan kazanmak konusunda da bizim millet çok isteklidir: “Her fakir aileye altıyüz lira maaş” vaadi bu yüzden tuttu.
“Kaynak” filan sormak, kimsenin aklının köşesinden bile geçmez. Bu yüzden AK Parti’lilerin “kaynak” diye sorgulaması haklı, ancak zihinlerde iz bırakacak kadar güçlü değil. Böyle zamanlarda halk arzusunu kanaate, kanaatini de inanca dönüştürür: Artık zihninden silemezsiniz.
Daha vakit var. AK Parti, ibresini yüzde ellilere vurdurmak istiyorsa, ileriye dönük projelerin yanı sıra pratik bir şeyler de söylemelidir (Dünyaya gelen her çocuk için aileye “çocuk yardımı”... Çiftçiye “ürün yardımı”... Evlenecek gençlere “evlilik desteği”... İlköğretimi tekrar beş yıla çekme... Üniversite sınavlarını kaldırma gibi)...
Bunların yanı sıra biraz da çevreciler ve hayvan severler gibi örgütlü kitlelere yönelmek lâzım...
Oturduğum yerden ne ahkâm kesmek, ne de slogan üretmek değil niyetim: Anadolu’yu karış karış gezen (Şubat’tan bu yana 250 yerde konferans verdim) ve bu geziler esnasında çeşitli kitlelerle görüşen biri olarak halkın beklentileriyle kişisel izlenimlerimi aktarmak istedim...
Hepsi bu...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.