Komşudan ödünç istenen ekmeğin faizi
Neredeyse benim yedi sülalem, CHP zihniyetinden çok çekmiş. Haliyle ben de bu çekilen dertleri dinleye dinleye çocukluğumu ve gençliğimi tamamladım.
Tabii her anlatılan olay, akla hayale gelmeyecek, oturup düşünülse kırk yılda ancak yazılabilecek acayip beddualarla biterdi.
Duanın ve bedduanın ne anlama geldiğini bilmediğim yıllarda herkes “âmin” derdi, ben de “âmin” derdim.
Bugün yazarak olmasa da konuşurken her fırsatta aynı bedduaları yineliyorum. Dedem derdi ki; “İyi Müslüman beddua etmez.” Galiba henüz o kadar iyi değilim.
Anne tarafından büyük annemiz anlatırdı. 1940’tan 1950’ye kadar yaz mevsiminde en çok yedikleri yiyecek, ayrık otlarıymış. “Çok ayrık otu pişirdim” derdi.
Bir yaz gecesi, “kendi harmanlarından kendi buğdaylarını” çalarken yakalanmışlar. Çünkü duymuşlar ki ertesi gün, İnönü’nün adamları gelecek ve ellerinde avuçlarında ne varsa alacak.
Yakalandıkları gece hem dayak yemişler hem de buğdayları gitmiş. Bir de CHP karşıtı olarak fişlenince artık hayat çekilmez olmuş.
¥
Komşularından ödünç ekmek istediklerinde geri verecekleri zaman “iki ekmek” fazla faiziyle verirlermiş.
Yine bir gün ekmekleri kalmamış, komşuya göndermişler. Komşuları da CHP’nin varlıklı ettiği ailelerden biriymiş.
Her zaman olduğu gibi iki ekmek faizini isteyerek, ekmeğin yani “bazlamanın” en yanık olanlarını seçip vermişler.
Çocuk bu ya, ekmeği bulunca bir kenarından birkaç lokma ısırmış. Tabii eve gelince bir güzel de dayak yemiş.
Çünkü ekmek misafirin önüne konulacakmış, o misafir de; “Belki bunlarda ekmek vardır” diye karnını doyurmak için diğer köyden gelmiş.
Şimdi bu anlatılanlar belki birer masal gibi gelebilir. İnanmayan çok bilmişler, giderler Anadolu’nun köylerine, çalarlar herhangi bir Müslüman’ın kapısını, duyarlar bunları.
¥
14 Mayıs 1950 tarihi, Türkiye’de değişim ve dönüşüm için önemli bir günmüş. Bir milletin ortak kaderindeki; zulmün, işkencenin, kıtlığın ve baskının son bulduğu yılmış.
Aynı tarihte Menderes iş başına gelir gelmez, memlekette bir huzur ve güven meydana gelmiş. Bolluk olmuş, zulüm zayıflamış, insanlar tarlasına tapanına gider olmuş, korkmadan, ürkmeden, sinmeden camisine varır olmuş.
Kur’an-ı Kerimler, Elif cüzleri, namaz hocaları, diğer dini eserler; bağlardan bahçelerden ve samanlıklardan çıkarılarak evlere getirilmiş.
Hele bu kitapların toprak altından ve saman altından çıkarılıp evlere getirilişini bir anlatırlardı ki, sanki büyük bir düğün kurulmuş gibi sevinirmiş insanlar.
Bir de avlularda kimselerin, yani daha çok CHP’li ispiyoncuların duymayacağı şekilde okunan ezanlar varmış.
İnsanlar korkularından camilere gidemezlerse de “Kelime-i Tevhid”in topraklarında eksik olmaması için evlerinin avlularında her vakit ezan okurlarmış.
Menderes iktidara gelince; ekmeğe, aşa, giysiye, ibadetlerine kavuşmuşlar ve kıyamete kadar CHP’nin iktidara gelmemesi için bütün Türkiye dua etmiş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.