Ergenekon dağda mı, yoksa düz ovada mı?
Süleyman Demirel'in seçim rekabetinde birden öne çıkmasının bir açıklaması olmalı. İtalyan Gladio'su içinde 'P 2' locası ne ise, Ergenekon içinde de benzer bir yüksek konsey var.
'Encümen-i Daniş' bu konseyin adı idi. Politikacılar, yüksek yargıçlar, bürokratlar, işadamları buna benzer bir 'derin' örgütte önemli kararlar alıyorlar ve sağa-sola müdahalelerde bulunuyorlar. Demirel'in yuvası burası.
Süleyman Demirel'in 1963'te Adalet Partisi'nin başına nasıl geçtiği hâlâ büyük bir muammadır. Adı sanı duyulmamış genç ve tecrübesiz eski DSİ müdürü, adeta paraşütle Demokrat Parti'nin şanlı mirasına bir gecede konuvermişti. Bütün siyasî hayatı boyunca omurgası olmadığını defalarca kanıtlayan bu politikacının uzun ve başarılarla dolu geçmişi kimlerin eseri? Omurgası olmadan bir adam başkalarının desteği olmadan nasıl ayakta durur? 28 Şubat süreci, Demirel'in omurgasını nelerin oluşturduğunu göstermedi mi?
Bugün Ergenekon'un ovada yürüttüğü siyasetin komuta merkezinde Demirel duruyor. Mehmet Haberal ve Sinan Aygün'ün CHP'ye pazarlanması onun eseri. Mehmet Haberal, 1991 seçimlerinde Demirel'in DYP'sinin Rize adayı idi. Türkiye'de başörtüsü karşıtı eylemleri ilk örgütleyenlerin ve cübbesini giyip Anıtkabir'e yürüyenlerin başında o geliyordu. Sadece bu isimler değil, galiba başka şeyler de ondan çıkıyor.
Baykal'a ve MHP'ye kaset operasyonu, Ergenekon'un 'ovada siyaset' projeleri olarak yürütüldü. Baykal 'Ergenekon avukatlığı'nı ilan etmiş ama istenenleri tam olarak karşılamamıştı. MHP Genel Başkanı'nın Silivri sanıklarıyla paralel, belki biraz gecikmeli Gülen Hareketi'ne açtığı siyasî sağduyuya aykırı savaş, yine bir Ergenekon kuşatması veya şantajı olmalıydı. Kasetler ortaya döküldükten ve proje tamamlandıktan sonra, Bahçeli'nin söylediği çok önemli bir söz dikkatlerden kaçtı. MHP lideri CNN Türk'te geçen hafta sonu, 'Gülen Hareketi'nin gücünün abartıldığını' söyledi. Bu söz ile, Baykal'ın her şey bittikten genel başkanlıktan ayrıldıktan sonra, Hocaefendi'ye 'bana kurulan komplonun sizinle bir ilgisi olmadığını biliyorum' anlamına gelen selam ve saygı ifadeleri arasında bir paralellik yok mu? Bu söz tek başına Bahçeli'nin yürüttüğü savaşın kendi aklının eseri olmadığını göstermiyor mu? Ergenekon MHP üzerinden bir operasyon yürüttü, Bahçeli'yi Gülen Hareketi'ne savaş açmaya zorladı. Bu strateji Silivri'de sanıkların savunması olarak uygulanıyor.
Ruhsatî türküsünde, 'çok yaşayan yüze kadar yaşıyor' diyor. Demirel gibi büyük egolar bu gerçeği kabul etmekte zorlanırlar. Demirel, Ergenekon'un Cumhurbaşkanı adayı. Düz ovada yapılan siyaset bir yıl sonraya alınacak bu seçimlere hazırlık yapıyor. MHP liderinin hiç gereği yokken miting meydanlarında Demirel'in hukukuna sahip çıkması bir tesadüf olabilir mi? 2012'de CHP'nin, MHP'nin ortak adayı olarak meydana çıkacak bir Demirel, AK Parti adayına karşı seçimi kazanabilir mi? Ergenekon'un üzerinde çalışabileceği bir ihtimal değil mi?
Ergenekon'un dağda silahlı operasyonları sonuç alamıyor. Polislerin ve PKK'lıların öldürülmesinin ne anlama geldiğini özellikle Kürtler çok iyi biliyor. Ergenekon'un Erzincan ayağı için gizli tanık Efe'nin önceki gün Silivri'de söyledikleri bu yüzden kimseyi şaşırtmadı. Ergenekon, PKK ile koordineli olarak özellikle Batı bölgelerinde yeni eylemler tezgâhlıyor. Sabah'ın önceki günkü manşeti, bu hazırlıkları deşifre ediyor. Bu eylemlerin icrası, göreceği karşılığa bağlı. Piyasaya kaset sürmekle, namluya mermi sürmek PKK-Ergenekon ortaklığı için alacağı sonuca göre kararlaştırılan seçenekler. Kanlı şiddet eylemlerinin müşterisi yok. Batı'da barış isteyen Kürtler bu eylemler yüzünden BDP'nin bağımsız adaylarından soğuyabilir. Şiddet eylemlerini Silivri'de gizli tanık Efe'nin ifadesiyle birlikte okuyanlar, bu işe kesin bir çözüm bulması için AK Parti'ye beklenenin üzerinde bir destek verebilir.
Önümüzde seçim var. Demek ki Ergenekon'un dağdaki silahı değil, ovadaki siyaseti daha önemli.