Serdar Arseven

Serdar Arseven

Paksüt’leri yabancı istihbarat mı izliyor?..

Paksüt’leri yabancı istihbarat mı izliyor?..

—Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ü izlemeye, dinlemeye almışlar?..
Emniyet İstihbarat E. Daire Başkanı Bülent Orakoğlu:
“Bu konuda yetkili olan üç kurum var: Mit, Emniyet, Jandarma. Bunlardan herhangi birinin Sayın Paksüt’ü dinlemeye veya izlemeye aldığını zannetmiyorum. Takip ediliyordur ama Emniyet tarafından değil.”
—Kim takip ediyordur, peki?..
Orakoğlu:
“Sayın Paksüt, iki aydır çeşitli araçlarla takip edildiğini söylüyor. Doğrudur, gerçekten de izleniyordur. Ama Emniyet tarafından değil de yabancı istihbarat tarafından!.. Emniyet’e ait olduğu tespit edilen son araç, gerçekten de orada Paksüt’ten bağımsız olarak, bir narkotik operasyonu için bulunuyordu. Plakası tespit edilemeyen diğer araçlar ise kurumlarımızın çatışmasını isteyen yabancı istihbaratlara aittir. Sayın Paksüt’ü iki aydır rahatsız eden ve son olarak kendisiyle ilgili olmayan bir araçtan bile şüphelenir hâle gelmesine yol açan, yabancı istihbaratların takibidir!.. Bu yabancı takibine 28 Şubat’tan beri dikkat çekiyorum. Bu yabancılar bulgu arıyordur…”
—Ne gibi bir bulgu arıyorlardır?..
Orakoğlu:
“Bilemem!.. Şu son takip iddiasına bir bakalım: Başbakan Yardımcısı Sayın çiçek, Osman Paksüt’ün dinlenmediğine ve takip edilmediğine ikna olduğu için şikâyetçi olmadığını belirtti. Sayın Paksüt, önce ikna oluyor sonra farklı ifadeler kullanıyor.
—Emniyet’in takip etmediğinden eminsiniz?!.
Orakoğlu:
Polis böyle bir takibi yapabilir ama bu takip ancak Mahkeme kararıyla olabilir. Bakın, kendisini takip ettiğinden şüphelendiği araç, Kaçakçılık Organize Suçlar Daire Başkanlığı’na ait. Bu tür olaylarla bahse konu Daire Başkanlığı’nın ne alakası var? Emniyet İstihbarat değil de Kaçakçılık Organize suçlar!.. Yok böyle bir şey…”
—Peki ne var:
Orakoğlu:
“öncelikle, bir parantez açayım: Sayın Paksüt’ün Bağdat gibi kritik bir bölgede istihbarat eğitimi almış olmasına rağmen, kendisini takip ettiğinden şüphelendiği aracın üzerine gitmesi sıkıntılı bir durum. Araç sivil plakalı. Polis aracı olduğu belli değil o anda yani… Efendim, ya başka bir şey olsaydı. Ya Türkiye’yi daha fazla karıştırmak isteyen illegal güçlere ait bir araç olsaydı o?!.”
—Evet, kötü olurdu…

—Siz, 28 Şubat’ı deşifre etmiş, o dönemin pek çok sırrına önceden vakıf olmuş bir istihbaratçısınız. Son günlerdeki gelişmelere, “Takip ettiler, etmediler, dinlediler, dinlemediler” çerçevesinin dışından baktığınızda nasıl bir manzara görüyorsunuz?..
Orakoğlu:
“Bu Anayasa Mahkemesi Başkan Vekilini ve eşini takip etme tartışması kime yarar getirir kime zarar verir?..
Buradan bakalım…
Böyle bir olayın, ‘AK Parti ve onun emrindeki polis, Anayasa Mahkemesi üyelerini baskı altına alıyor’ havasıyla medya gündemine gelmesi elbette AK Parti'ye zarar verir.
Sırf buradan baksanız bile, bir süredir darbe hazırlıklarına karşı büyük bir mücadele veren Hükümet’in ve Emniyet’in böyle bir işe girmeyeceğini anlarsınız!..
Bakın, malûm medya bugünlerde ne yapıyor?..
Emniyet’i böyle bir baskının aracı olarak öne çıkartmaya çalışmakla neyi hedefliyor?..
Biliyorsunuz, bundan evvel de Paksüt’ün AK Parti’nin önde gelenlerinden Egemen Bağış’la görüşmelere gittiği filan yazıldı.
Sonra, bağlantıları malum bir eski AK Partili ile –takip iddiasına konu olan hadisenin meydana geldiği anlarda- bir araya geldikleri vesaire ortaya çıktı.
Bu eski vekil, tuttu, ‘Başbakan bunu aydınlatmak zorundadır. Hükümet bunun altında kalır’ filan dedi. Görüyorsunuz değil mi nasıl üst üste geliyor?!.”
—Ben de bir eklemede bulunayım: Emin çölaşan ile Saygı öztürk ve Fatih çekirge de o esnada olayın ana mekanı olan Tenis Kulübü’ndeymiş!.. Tesadüf!..
Orakoğlu:
“Ben bu olaydan bağımsız olarak şunu söyleyeyim: Türkiye, büyük bir psikolojik harekâtla karşı karşıya. ülkeyi bölmek istiyorlar. Bunun için de, kurumlar arasına nifak sokmaya çalışıyorlar!.. Tam da ‘Yargı darbesi’ sözlerinin gündemde olduğu esnada bakın neler yaşıyoruz. Emniyet neyle suçlanıyor?.. Hem de Ergenekonculara, darbecilere karşı verdiği amansız mücadelenin en kritik safhalarında… Sayın Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz illegal oluşumlara karşı amansız bir mücadele içinde. Onun bu mücadelesine zarar veriliyor. Bu işten en fazla AK Partililerin ve tabii ki Sayın Başbakan’ın rahatsızlık duyduğunu düşünüyorum. Kendisi gerilimin düşmesi için ne kadar gayret sarf ederse etsin, birileri çıkıyor ve böyle ortalığı karıştırıyor. Ve tekrar edeyim, olan biten ne varsa AK Parti’ye zarar veriyor.

Evet, Sayın Orakoğlu’na kulak verdik.
Ben de Paksüt’lerin “karanlık odaklar” tarafından gerçekten de rahatsız edilmiş olabileceklerini düşünüyorum.
Birileri Paksüt’ün, AK Parti dosyasıyla ilgili olarak “sağlıklı” karar vermeye doğru yol aldığını görüp rahatsızlık vermek istemiş olabilir!..
KİM BASTIRIYOR?
Dünkü gazetelerden birinde, Anayasa Mahkemesi’nin ismi saklı tutulan üyelerinden birinin açıklamaları vardı…
“Diken üstünde”lermiş!..”
“Baskı altında”larmış!..”
“Dostlarıyla bile gizli gizli buluşuyorlar”mış!..
İsmi mahfuz Anayasa Mahkemesi üyesi, ruhi durumlarının pek de parlak olmadığını hatta berbat olduğunu ortaya koyuyor açıkça…
İki soru:
1-Ruhları böylesine sıkıntıdayken, nasıl sağlıklı karar verecekler?
Ve de…
2-Hangi sonucu almak için, hangi çevreler baskı uyguluyor acaba?
İlk sorunun cevabını veremem…
İkincisine gelince: AK Partililerin isteseler de baskı filan yapabileceklerini zannetmem… Başbakan, “Muktedir olsak, kapatma davası açılmasını engellerdik” dedi ya… Bu doğru…
Olsa olsa AK Parti’nin kapatılmasından yana olan odakların baskısı söz konusu edilebilir!..
Mahkeme üyelerini bunaltan da bu taraflardan gelen baskı olmalıdır!..
DİKEN üSTü!..
Son olarak;
Şu “diken üstündeyiz” lafına yoğunlaşayım…
Merak ettiğim şu:
“AK Parti’ye ilişkin karara fazla bir zamanın kalmadığı bugünlerde diken üstünde oturmaktan şikâyetçi olan Anayasa Mahkemesi’nin Sayın üyesi, o meşhur 367 kararını verirken, nasıl bir zeminde oturuyordu?..
Bugünlerde rahatsız da…
O günlerde rahat mıydı acaba?!.”


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi