Yaz gündemi
40 yıl önce gazeteciliğe başladığımda, ustalarımın mesleğin püf noktalarıyla ilgili olarak ilk bellettikleri kurallardan biri şuydu: "Kışlık gazete ile yazlık gazete aynı olmaz."
Yani, yazın daha "Light", daha "Hafif" gazete hazırlayacaksınız.
Çünkü insanlar yılın 8-9 ayının yorgunluğunu, stresini atmanın fırsatı olarak görürler yaz mevsimini.
Gündüzleri deniz, güneş, kum, mavi yolculuk; geceleri ise eğlence ya da kurtları dökme...
Ustalarım derdi ki; "İnsanlar plajda ellerine gazeteyi aldığında canını sıkmayacak, keyfini bozmayacak haberler okumak isterler..."
Ama ne yazık ki -son birkaç yıldır olduğu gibi- bu yaz da gazetelerimiz "Hafif gündemli" hazırlanamayacak.
İşte 13 Haziran sabahından itibaren Türkiye'nin yaz mönüsü:
Yüksek Seçim Kurulu'nun kesin seçim sonuçlarını ilan etmesinden sonra yeni milletvekillerinin ant içmesi için Meclis toplanacak... Meclis Başkanlığı seçimi yapılacak... Yeni hükümet kurulacak... Hükümetin programı hazırlanacak, okunacak, oylanacak.
Buraya kadar zorunlu anayasal süreç.
Sonra sıra o süreci belirleyen Anayasa'yı değiştirmeye gelecek. Yani yeni Anayasa'yı hazırlamaya. Anayasa hukukçuları kapışacaklar: "Meclis'in Anayasa hazırlama yetkisi vardır- yoktur" diye.
Partiler tartışacak; yeni Anayasa'nın hazırlanacağı komisyonun oluşumu şöyle-böyle olsun diye...
Daha önemlisi; "Yeni Anayasa'da Kürt sorunu nasıl çözülebilir" polemiği patlak verecek.
Buyurun o polemiğin alt başlıklarını ya da isottan acı baharatlarını:
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu unsurları nasıl tanımlanacak?
Kürt kimliği kavramı Anayasa'da yer alacak mı, almayacak mı?
Ana dilde eğitim sorununa nasıl bir çözüm bulunacak? Okullarda seçmeli ders mi olacak, devlet Kürtçe'nin öğrenilmesi için finansal destek sağlamakla mı yetinecek?
Kamu hizmetlerinde Kürtçe de kullanılabilecek mi?
Kamu hizmet birimlerinin belgeleri, yani resmi yazışmalar Türkçe'nin yanı sıra Kürtçe de hazırlanacak mı?
Kürtler çocuklarına Kürtçe isim verecekler mi ve bu isimleri Kürt alfabesiyle belirtebilecekler mi?
Son zamanlarda dillendirilmeye başlandığı gibi soyadları da değiştirilebilecek mi?
Başta bölgenin adı olmak üzere coğrafi isimler de değişecek mi?
Yerel yönetimlere özerklik verilebilir mi?
Verilebilirse, özerkliğin sınırları ne olmalı? Merkezi yönetimin hangi yetkileri özerk yerel yönetimlere devredilebilir?
Eğitim mi, sağlık mı, güvenlik mi, hepsi mi?
Yerel özerklik verilmezse ya da bölge tarafından yetersiz bulunursa ne olacak? -Yine son zamanlarda seslendirilen "Tek taraflı özerklik ilanı" na gidilirse, Ankara ne gibi tepki verecek?
Bunlar gelişmeleri izleyen herkesin bir çırpıda sayabileceği maddeler. Ve de "Masum" talepler ya da öneriler.
"Masum" diyorum çünkü "Genel af" ya da "Genel siyasi af" çağrıları da gelecek ardından. Onunla birlikte "Gerçekleri araştırma komisyonu" kurulması isteği de.
Sözün kısası bu yaz ne "Light gündem" bekleyin, ne de "Yazlık gazete"...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.