AK Parti düşmanlığı 'The Economist'i de şirazesinden çıkardı
Haberi okuduğumda önce kendimden kuşkulandım. Acaba İngilizcedeki "recommend" kelimesinin başka bir anlamı daha vardı da, ben mi bilmiyordum?
Sözlüğe baktım. Hayır. "Recommend", tavsiye etmek, önermek, öğütlemek anlamına geliyordu.
Bu durumda İngiltere'nin ünlü The Economist dergisinde yayınlanan yazı daha da bir tuhaflaşıyordu.
İmzasız haberyazı, görünüşte seçim sürecini değerlendiriyordu.
Ama sadece "görünüşte"...
Daha başlıkta "Muhalefet için bir oy" diyor... AK Parti iktidarının yarattığı temel sorunun, "şeriat tehlikesi" değil, "otoriterleşme" olduğunu öne sürüyordu.
Hürriyet, Milliyet, Vatan, Radikal, Sözcü gibi gazetelerde, bundan çok daha abukları yayınlanıyor. O bakımdan yeni bir şey söylemiyor Economist'teki yazı.
Benim asıl ilgimi çeken yazının sonundaki bakkal-market kıvamındaki propaganda dili oldu:
"... we would recommend that Turks vote for the CHP..." diyor açık açık... "Türklerin, CHP'ye oy vermesini tavsiye ediyoruz!"
Hay bin kunduz! Demek olayı bu noktaya kadar vardırdılar...
***
Ergenekon dostlarının bilhassa ABD'deki etkili odakların fikrini çelmek için çok yoğun bir çaba sarf ettiklerini biliyoruz.
Bu operasyonda, örneğin... 20 yıldır Türkiye'de yaşayan İngiliz gazeteci Gareth Jenkins'i... Türk akademisyen Soner Çağaptay'ı... Balyoz sanığı Çetin Doğan'ın kızı Pınar Doğan'ı ve damadı, ünlü ekonomist Dani Rodrik'i kullanıyorlar...
"Kullanma" derken yanlış anlamayın. Bunlar zaten dünden razı bu tezgâhlarda görev almaya. Gönüllü avukatlar!
***
Ancak şimdiye kadar "Ergenekon yanlısı, Hükümet karşıtı" propagandada hep dolaylı bir yaklaşım uygulandı. Daha çok sulandırma- bulandırma şeklinde yapıldı işler.
Mesela Ergenekon Davası hakkında kuşku uyandırılmaya çalışıldı: Darbe planlarının rafa kaldırılana kadar, sürekli güncellendiği gerçeği itinayla saklandı.
Kanunsuz dinleme yapan subaylar yargılanıp ceza alırken, "Hükümet bizi dinliyor" vaveylası koparıldı.
Darbecilerle iş tuttukları için tutuklanan gazeteciler, "Basın özgürlüğü elden gidiyor" diye pazarlandı.
Ama bu kadar "direkt", böylesine "lök", adeta "pornografik" bir yaklaşıma sanırım ilk kez şahit oluyorum:
"Türklere, CHP'ye oy vermesini tavsiye ediyoruz. İmza: The Economist..."
Bu üslup Economist'in yayın politikasına hiç uymuyor... Hem düşünün ki o yazı; bir "yorum" olarak değil, bir "haber" olarak yer aldı dergide. Şu satırlar yazılırken, dergideki sözde haberin müellifi henüz belli olmamıştı:
Malum çevrelerin elemanı, mesela bir "lobi uzantısı" olduğuna ben eminim. (Aksi halde Hükümet, küresel bir İngiliz şirketinin ayağına bastı demektir.)
İşin içinde olmayan buna cesaret edemez!
***
Not: Makalenin yazarı, Kemal Kılıçdaroğlu'na, "dünya nimetlerinden uzak duran" ("ascetic") bir kişi olduğu için, "Gandi" lakabının takıldığını iddia ediyor.
350 liralık "Etro" marka gömlek giyip, eşiyle lokantada şarap içen ve havuzlu yazlık dairesi olan bir kişi mi çilekeş?
O lakabın Kemal Bey'e, sadece ve sadece "tipi" nedeniyle takıldığını herkes biliyor: "Durgun-ifadesiz-düz" bir surat ve ince bir beden...
Yazarın, artık önemsenmeyen ve sadece gazete metinlerinde "Kılıçdaroğlu" demek yerine, göndermeyi kısaltmak için kullanılan bu lakaba değinmesi ilginç.
Belli ki yazarın, Kılıçdaroğlu'nu, Economist okuyan Anglosakson âlemine pazarlama gibi bir çabası da var.
Nasıl? Hafızalara nakşolmuş Hintli lider Gandi ile paralellik oluşturarak... (Satır arasında, "Ona güvenin; verilen oyları kendi çıkarı için kullanmaz" mesajını işleyerek.)
Birkaç kelimelik yalanı deşifre etmek için harcadığımız şu enerjiye bakın arkadaşlar!