Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Hücre Kasidesi

Hücre Kasidesi

Dün tanıtmaya çalıştığımız “Can-ı Canan, Hz. Ahmed Muhammed Mustafa” adlı eserde I.Abdülhamid’in “Hücre Kasidesini” yayınlamış, bugün de Sultan I.Abdülhamid hakkında bilgi vereceğimi söylemiştim.
Prof. Dr. Sadi Çöğenli ve Yrd. Doç. Dr. Selami Bakırcı, bu konuda geniş bir araştırma yapmışlar ve çalışmalarını, Yeni Ümit Dergisi’nde yayınlamışlar.
Önce Sultan I.Abdülhamid, sonra “Hücre Kasidesi” hakkındaki bilgileri paylaşayım.
Osmanlı padişahlarının yirmi yedincisi olan Sultan I. Abdülhamid, 20 Mart 1725 yılında dünyaya gelir. Babası Sultan III. Ahmed, annesi ise Rabia Şermî Sultan’dır.
Küçük yaştan itibaren zamanın ileri gelen âlimlerinden ilim tahsili yapar. Akıllı, zeki, ileri görüşlü, kültürlü ve gayretli bir şehzade olan Abdülhamid, ağabeyi Sultan III. Mustafa’nın 21 Ocak 1774’de vefatı üzerine 49 yaşında tahta geçer.
¥
Osmanlı Devleti’nin en sıkıntılı devresinde tahta çıkan I.Abdülhamid, 1784’de Rusya’nın Kırım halkına yaptığı mezalim ve Özi ile Hotin kalelerinin kaybedilmesinden dolayı felç geçirerek vefat eder. (7 Nisan 1789). Naşı Eminönü Bahçekapı’daki türbesindedir.
Rusların Kırım halkına yaptığı zulüm, Hotin ve Özi kalelerinin düşmesi üzerine vefatından önce bu hadiselerle ilgili bizzat kaleme alarak hatt-ı hümâyûnda dile getirdiği şu sözleri hep kendisiyle anılır:
“Özi’nin düştüğü takriri alimallah beni yeniden kederlendirdi; bu kadar Müslüman erkek, kadın, küçük ve büyüğün kâfir elinde kalması beni mahzun eyledi.
Ya Rab! Senden niyaz-ı âcizânem, adı geçen kaleyi, düşman elinden kurtarıp tekrar Müslümanların eline geçtiğini bana göstermendir.”
Dini vecibelerini yerine getirmekte oldukça hassas olduğu bilinen Sultan Birinci Abdülhamid, Peygamber Efendimiz ve Ehl-i Beyt’ini çok sever. Bunun için Mekke ve Medine’ye hizmette özel bir itina gösterir.
Ayrıca annesi Rabia Sultan adına Beylerbeyi’nde bir cami, muvakkithane, hamam ve sıbyan mektebi, Medine-i Münevvere’de medrese, Emirgân’da cami, Eminönü’nde büyük bir imaret, çeşme, sebil, medrese, türbe ve bir kütüphane yaptırır.
¥
Osmanlı Sultanları, “Hâdimu’l-Haremeyni’ş-Şerifeyn” unvanını kullanmaya başladıktan sonra gerek Ka’be’ye gerekse Ravza-i Mutahhara’ya her bakımdan önem verir ve Ravza-i Mutahhara için Arapça bir kaside yazar.
Hicri 1191’de kaleme aldığı Arapça kasideyi Ravza-i Mutahhara’nın, Hz. Peygamber’in nurlandırdığı odanın (Hücrenin) duvarlarına yazdırır.
Bundan dolayı bu kaside “el-Kasidetu’l-Hucriyye - Hücre Kasidesi” olarak anılır. Bu kaside, Hücre-i Saadet’in kıble duvarına sağ taraftan başlayarak nakşedilir.
Aynı kasidenin bir yazma nüshası da Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Numara 3989’da kayıtlıdır.
Bu kasidenin Mescid-i Nebevî’nin duvarlarında hâlâ mevcut olduğu verilen bilgiler arasında olmakla birlikte, yakın zamanda yapılan araştırmalara göre, kasidenin bazı kısımlarının levhaların arkasında kaldığı, bazı yerlerinin de sıvama, kırılma vs. değişik şekillerde tahribata uğradığı ifade edilmektedir.
Umarız ki, böyle bir emanete sahip çıkılır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi