Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Dıştan The Economist, içten The Marksist... Hedef AK Parti

Dıştan The Economist, içten The Marksist... Hedef AK Parti

Öyle bir “ülke”de, öyle bir “dünya”da yaşıyoruz ki; “at izi” ile “it izi” birbirine karışmış durumda...
Bilirsiniz; “at”ların pek sesi çıkmaz ama “it”lerin “havlama”sı bütün sesleri bastırır...
Hele “kuyruk”larına bir basacak olursanız var ya; sadece “ses”lerini duymakla kalmaz, “diş”lerini de baldırınızda görürsünüz...
Sizler, “at izi ile it izinin birbirine karışması”nı; “gerçek”lerin ve “yalan”ların birbirine karışması olarak da okuyabilirsiniz... “Yalan”ın sesi o kadar “güçlü” çıkıyor ki, “gerçek”leri bastırıyor.
Böyle olması da normaldir...
Çünkü yalan, “boş teneke” gibidir, iyi “gürültü” çıkarır!.. Siz, “dolu bir teneke”nin ses çıkardığını hiç duydunuz mu?..
Ha boş teneke, ha davul!..
Her ikisi de, “içleri boş” olduğundan iyi “gürültü” çıkarıyorlar!..
CHP’YE DIŞ DESTEK!
Bu “girizgâh”tan sonra, sözü “güncel gelişme”lere getirmek ve meselâ “yabancı medya”nın yayınlarına değinmek istiyorum.
Malûm; “oylarınızı CHP’ye verin” çağrısında bulunan İngiliz dergisi The Economist’ten sonra The Observer de “AK Parti ve Erdoğan aleyhtarı” bir yazı yayınladı...
The Observer’a göre;
Bir zamanlar Erdoğan’a “destek” veren “liberal”ler, artık Erdoğan’ı “alıngan, baskıcı ve otoriter” görmeye başlamışlar!..
Peki, “gerçek” böyle mi?..
Gerçeğin ne olduğuna geçmeden önce; 2 Haziran 2011 tarihli The Economist’te yayınlanan ve “CHP’ye oy verme” çağrısında bulunan “başyazı”dan bir cümle aktarmak istiyorum.
O başyazıda, şöyle bir cümle vardı:
“Türkiye’nin yükselişi, son 10 yılın en önemli olaylarından biridir!”
Bu, ne demektir?..
Bu, Erdoğan; “ekonomik kalkınma, siyasi reform ve dış politika”da hayli “başarılı”dır demektir.
Peki; “ekonomi, siyaset ve dış politika”da başarılı olan, “son 10 yılın en önemli olaylarından birini” gerçekleştiren bir Tayyip Erdoğan, neden “iktidardan uzaklaştırılmak” ve neden yerine “CHP” getirilmek isteniyor?..
Öyle ya;
“Başarılı” bir insan veya iktidardan neden memnun değilsiniz ki?..
Kaldı ki;
AK Parti Adana Milletvekili Ömer Çelik’in dikkat çektiği gibi; “oylarınızı CHP’ye verin” çağrısında bulunduğunuz partinin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “ekonomi” politikasını “bulanık” bulan, “dış politika”sını “sallantıda” gören, “birçok CHP’linin, Ergenekon mafyasından iki ismin partilerinden aday gösterilmesinden rahatsızlık duyduğunu” dile getiren, sizsiniz!..
CHP’nin politikalarını hem “bulanık ve sallantıda” göreceksiniz, hem de CHP’ye “oy” verilmesini isteyeceksiniz!..
Bu ne perhiz, bu ne turşu?..
BATI’NIN DERDİ BAŞKA!
Kalkmışlar, diyorlar ki;
“AK Parti yeniden iktidar olacak ama güçlü bir iktidar olmaması gerekir!.. Çünkü güçlü bir AK Parti iktidarı, otokrasi yanlısı davranacaktır!”
İyi de, sana ne?..
İktidarı sen mi belirleyeceksin, yoksa bu milletin oyları mı?.. Milletin vereceği oyları sen niye “manipüle” etmeye çalışıyorsun?..
Ama The Economist de haklı!..
Tabiî, The Observer de haklı!..
Çünkü “Batı’nın derdi” başka!..
Gülay Göktürk’ün yazdığı gibi;
“Onlar hem laiklikle demokrasiyi bağdaştıran bir model olarak Türkiye istikrarlı bir yönetime sahip olsun ama hem de bu güçlü yönetim o kadar dikbaşlı olmasın, o kadar kafasının dikine gitmesin istiyorlar.
Hem Türkiye ekonomisi sağlam olsun istiyorlar hem de bu sağlamlığın onu uluslararası finans güçleri karşısında tamamen müdanasız hale getirmesinden çekiniyorlar.
Hem bağımsız olsun hem de kontrol edilebilsin istiyorlar.
Hem güçlü olsun ama hem de Batı’nın koyduğu kırmızı çizgileri çiğneyip geçecek kadar güçlü ve özgüvenli olmasın istiyorlar. Üstelik de bu kırmızı çizgileri öylesine içselleştirsin ve otokontrol uygulasın ki Batı’yı açık uyarı yapmak zorunda bırakmasın istiyorlar.
Hem Ortadoğu’da düzen kurma gücüne ve prestijine sahip bir ülke olmasından memnun oluyorlar ama hem de Türkiye bu düzeni onlara tabi olarak kursun istiyorlar.
İşte bu yüzden de 3. döneminde sandıktan daha da güçlenmiş olarak çıkan bir AK Parti tablosunu tehdit olarak algılıyorlar.”
İşte bu yüzden “daha güçlü bir CHP” istiyorlar... Ama, kendileri de “itiraf” ediyor: “Bu CHP’den bir cacık olmaz!”
Olsa olsa;
Bir “figüran” olur!..
“Başrol”deki adamı biraz sarsan, daha da olmadı biraz oyalayan bir “figüran!”
Senaryoyu “Batı” yazdığına; mecburen ve mecburiyetten “başrol”e Erdoğan’ı yerleştirdiğine göre, Kılıçdaroğlu’na verilen “rol” de, sadece ve sadece “figüran”lıktır!..
Kılıçdaroğlu da, “rol”ünü iyi oynuyor doğrusu...
Hiçbir şey yapamasa da, “Erdoğan’ın ayağına dolanmayı” iyi beceriyor!..
Her neyse...
Bay Kılıçdaroğlu “figüran” olmayı içine yediriyorsa, bize lâf düşmez!..
CHP-BDP GENDAŞLIĞI!
CHP’den ve Kılıçdaroğlu’ndan söz açmışken, gelelim “CHP’yi destekleyici” tavırlar sergileyen “iç güçler”e!...
Malûm, sadece The Economist ve The Observer değil, BDP de destekliyor CHP’yi!..
Biliyorsunuz, bu destek; deşifre olan “telefon konuşmaları”yla da tescillendi...
BDP’liler, “kazanamayacakları” yerlerde CHP’yi ve hatta MHP’yi destekleyeceklerini açıkladılar.
Peki, CHP ve BDP’nin aralarındaki bu “derin muhabbet”in kaynağı ne?..
Bana öyle geliyor ki;
“İdeoloji”leri birbirine uyuyor!..
Hatırlarsınız...
Cumhuriyet’in ilk yıllarında; “İslâmiyet’in ilerlemeye engel olduğunu” iddia edip, Türklerin “Hıristiyan” olması teklifinde bulunan, “cami”lerin içine, tıpkı “kilise”lerde olduğu gibi “sıra”lar yerleştirilmesini isteyen, CHP’lilerdi!..
Bununla da yetinmemişler;
“Türk bayrağı”nda bulunan “Hilâl”in yanına, bir de “Haç” konulmasını bile teklif etmişlerdi!..
Bu teklifler kabul görmeyince;
Camileri “ahır” ve “depo” haline getirdiler!.. Bazı camilerin içini “yatakhane” olarak kullandılar, bazı camilerin içine “at bağladılar” ve bazı camileri de “CHP teşkilat binası” olarak kullandılar!..
“Yıktırdıkları” ve “satışa çıkardıkları” camileri hiç saymıyorum!..
Dahasını da yaptılar...
“Ezan’ın aslî dilinde okunması”nı yasaklayıp, “Türkçe ezan” icat edip, millete dayattılar!.. “Türkçe ezan”da o kadar “şedit” davrandılar ki; “Arapça ezan” okuyan müezzin ve imamları “jandarma dipçikleri” ile yere serdikleri yetmiyormuş gibi, bir de sürükleyip karakollara götürdüler ve “işkence”ye orada devam ettiler!..
İşte bu yüzdendir ki;
Bu millet, CHP’ye iktidar yüzü göstermemiş, hep muhalefette bırakmıştır!..
Ne ilginç değil mi;
“70 yıl öncesi”nin “CHP metodları”nı, şimdi de BDP sahneye koyuyor!..
CHP, 70-80 yıl önce “Hıristiyanlığa geçelim, camileri kiliselere benzetelim” diyordu ya, 70-80 yıl sonra bugün; “BDP’nin önderi” ve “PKK’nın elebaşı” olan Apo, Papa 2. Jean Paul’e mektup yazıp; “Kendimi, sizin dininize çok yakın hissediyorum” diyor!..
Bu da yetmiyor;
PKK’nın Kandil’deki liderlerinden Murat Karayılan, liderleri Apo’yu; hâşâ “Hazreti İsa”ya benzetiyor!..
Benzetiyor, çünkü;
Apo da; kendisinin “Hz. İsa” olduğunu, PKK’nın kuruluşunda görev alan “12 kişi”nin de “havarileri” olduğunu söylüyordu!..
Dedik ya;
CHP ile BDP arasında bir benzerlik, bir “gen uyumu” var!.. “Gen ortaklığı”nın odak noktasında da, “Hıristiyanlık” var!..
ŞİMDİ DE KÜRTÇE EZAN!
CHP’yi 70-80 yıl geriden takip eden BDP’lilerin son yaptığını herhalde biliyorsunuzdur!..
Ne yapmışlar biliyor musunuz;
Şanlıurfa’nın Suruç ilçesindeki camilerde “Kürtçe ezan” okutmaya ve “Kürtçe hutbe” verdirmeye başlamışlar!..
Malûm, daha önce de “sivil itaatsizlik” kisvesi altında, kadınlı-erkekli “sivil Cuma namazı”(!) kılıyorlardı!..
İslâm’da, “Kürtçe veya Türkçe ezan”ın var olup olmadığının cevabını; “Dini konularda ders almak isteyenler; gelsin, bizden ders alsın!” diyen “İslâmcı münevver”(!) ve aynı zamanda BDP adayı Şerafettin Elçi ile, “İslâmcı Kürt aydın” kisveli Altan Tan’a bırakıyor, “CHP-BDP derin muhabbeti”nden hareketle, sormak istiyorum:
BDP, “ne olduğuna, neyi savunduğuna ve neyin peşinde olduğuna” bir karar vermelidir artık!..
“Marksist-Leninist bir örgüt” mü, yoksa “Dinimiz Zerdüştlüktür” diyen bir parti mi?..
Nedir BDP;
“Hıristiyanlığa sempati” duyan bir parti mi, yoksa bedeninde “CHP’nin genleri”ni taşıyan bir parti mi?..
Bu ne biçim “İslâmcılık”tır ki;
“Müslüman Kürtler”i kafakola almak için, kadınlı-erkekli ve üstelik 4 rekât “sivil Cuma namazı”(!) kılarlar, bir yandan da Papa’ya mektup yazıp; “Dininize sempati besliyoruz” derler!..
Söyleyin Allah aşkına;
Siz “Müslüman” mısınız, yoksa “Hıristiyan” mı?.. “Zerdüşt” müsünüz, yoksa “Marksist-Leninist” mi?..
“Müslüman” olsanız, “Hıristiyanlığa” özenmezsiniz, “Hıristiyan” olsanız, “Dinimiz Zerdüştlük” demezsiniz!.. “Zerdüşt” olsanız, “Marksist-Leninist” olmazsınız!..
Söyleyin, “nesiniz” siz?..
Var mı İslâm’da “Kürtçe ezan” veya “Kürtçe hutbe” okumak?..
Haa, şunu söyleyeyim;
Bilirsiniz, sırtına “kürk” giyenler için denilir ki; “O kürkü yıllardır sırtında taşıyan hayvanlar, hayvanlıktan kurtulamadı ki, siz kurtulasınız!”
Aynı şekilde;
70-80 yıl boyunca genlerinde “İslâm karşıtlığı” taşıyan CHP “iktidar” olamadı ki, “CHP metodları”nı günümüze taşıyan BDP “başarılı” olsun!..
CHP, “İslâm karşıtlığı” yüzünden, bu toplumdan hep “nefret” gördü!..
Hiç şüpheniz olmasın ki; “CHP metodları”nı uygulayan BDP de, bu toplumdan karşılık bulamayacaktır!..
BARIŞ, MOLOTOFLA GELECEK!!!
Şu hâle bakın;
Hem, “Müslüman Kürtler”e şirin görünmek için “sivil Cuma namazı”(!) kılıyorlar, hem de “Müslüman Kürt çocukları”nın barındığı “öğrenci yurtları”na “molotof”larla saldırıp, çocukları “cayır cayır yakmaya” çalışıyorlar!..
Bir değil, iki değil!..
“İHL öğrencileri”nin kaldığı birçok yurdu ateşe verdiler ki; hepsi de “Kürt” olan o çocuklar “Müslümanlığı” öğrenmesinler!..
Bu, nasıl “Müslümanlık”tır ki;
Sırf, “Kürt çocukları Müslümanlığı öğrenmesin” diye, onların kaldığı yurtlara “molotof”larla saldırıp, onları “diri diri yakmaya” çalışıyorlar!..
Heeyy Şerafettin Elçi,
Heeyy Altan Tan!..
Hele ses verin!.. Sizin vereceğiniz “İslâm dersi” bu mu?.. Bu “canilik”leri mi öğreneceğiz sizden?..
Bünyesinde bulunup, “aday” olduğunuz teşkilat, bir “parti” midir, yoksa “cephanelik” mi?..
Haberi biliyorsunuz değil mi;
“Sultangazi’de 2. Böle bağımsız milletvekili adayı Sırrı Süreyya Önder’in seçim irtibat bürosunda polis ekipleri tarafından yapılan aramada 32 adet kullanıma hazır molotof kokteyli ele geçirildi.
Molotof kokteylleri üzerinde olay yeri inceleme ekiplerinin yaptığı araştırmada, şişelerin içerisinde tesirin artırılması amacıyla konulduğu tahmin edilen deterjan, benzin ve çiviye rastlandığı belirtilirken, molotof kokteylleri detaylı inceleme yapılmak üzere Gazi Polis Merkezi’ne götürüldü.”
Şu hâle bakın;
BDP adayları içinde, “en sakin, en mağdur” olduğu iddia edilen Sırrı Süreyya Önder’in evinde “32 adet molotof” bulunuyor!..
“Ev” değil, sanki “molotof deposu!”
Ne olacaktı o “molotof”lar?..
Herhalde, “BDP’li militanlar”ın eline tutuşturulacak ve “Kürt çocukları Müslüman yetişmesin” denilerek, yine bir “İHL yurdu”na atılacaktı!.. Evet, Kürt çocukları, yine “cayır cayır yakılmak” istenecekti!..
ERDOĞAN’DAN KORKUYORLAR, ÇÜNKÜ!
Ne ilginç değil mi;
“AK Parti ve Erdoğan’a gösterilen tepki”lerin odağında hep “İslâmiyet” var!..
CHP zihniyeti, “İmam-Hatip mezunu bir Başbakan’ı içine sindiremediğini” daha önce deklâre etmişti!..
“Bu seçimde CHP’ye oy verin” diyen The Economist ve The Observer da, “aynı görüş”te!..
Onlar da; “Erdoğan’dan ve modern İslâmiyet’ten korktuklarını” yazıyorlar!..
Şimdi de, BDP!.. Onlar da, “Kürt çocukları”nın “Müslüman” olmasından korktukları için, onları; Sırrı Süreyya Önder’in evinden çıkan “molotof”larla “cayır cayır yakmaya” çalışıyorlar!..
Demek oluyor ki;
AK Parti’ye yönelik “dış”tan ve “iç”ten yapılan “saldırı”ların hedefinde “İslâmiyet” var!..
Zaten, “Hıristiyanlar” öyle demiyor muydu; “Türklerin elinden Kur’an-ı Kerim’i almadıkça, onları yenemeyiz!”
İşte, “ortak hedef”leri budur!..
Bakmayın “AK Parti” dediklerine, onların asıl hedefi “İslâmiyet”tir!..
CHP’nin de, “CHP’ye oy” isteyen The Economist ve The Observer’ın da, dahası; CHP ile “derin ilişki”ler içinde bulunan BDP’nin de asıl derdi; “AK Parti’yi zayıflatmak” değil, “İslâmiyet’i zayıflatmak”tır!..
Bu, böyle biline!..
Ama onlar “dışarıdan”, bizimkiler “içeriden” yüklense de, AK Parti’yi yıkamayacaklardır!..
Çünkü tezgâh “deşifre” olmuştur!..
=============
“İstemezük”çü çevreciler!
AK Parti’ye saldıran “dış mihraklar”ın ve “yerli uzantıları”nın yanısıra, bir de “CHP’nin arka bahçesi” olan “örgütler” var!..
AK Partililer; “Kastamonu’da kurşunlandık, Hopa’da taşlandık” derken; elbette PKK’yı ve Halkevleri’ni kastediyorlar!..
Ama, bir de “çevreci” geçinen örgütler var...
Onlar da; bu ülkeye ne yapılmak istense, “istemezük” diyorlar...
“Hidro-elektrik santral istemezük!.. Nükleer santral istemezük!”
Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki gece bir TV kanalında, bu “çevreci”(!)ler için diyordu ki; “Çevreciyiz diye ortalarda dolaşanlar insanoğlunu değil, ideolojilerini öne çıkaran bir anlayış içindeler... Eğer biz onların mantığıyla hareket edecek olursak elektriksiz yaşamamız lâzım!.. Mumla veya gaz yağı lâmbasıyla yaşamamız, ya da çayda çıra oynar gibi, onlarla yaşamamız lâzım!”
Bana kalırsa, Erdoğan, yine de “iyiniyetli” konuşmuş... Çünkü bu “çevreci” güruh; bırakın “elektrik, gazyağı ve mum”a evet demeyi, “çıra”ya bile evet demez!.. Öyle ya; “çıra” elde etmek için, “çam kesmek” gerekir!.. Bunlarsa, sürekli “çam devirirler” ama, “çam kesmeye” karşı çıkarlar!.. Dolayısıyla, “çayda çıra” da oynatmazlar!..
Daha önce söylemiştim; bunlar eğer “Taş Devri”nde yaşıyor olsalardı, kesinlikle “Yontma Taş Devri”nden çıkıp, “Cilalı Taş Devri”ne geçilmesini istemezlerdi!..
Bıraksanız, “mağara adamı” gibi yaşamaya devam ederler!..
Ama, her türlü “hizmet”in kaymağını da yerler!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi