KAYSERİ 2005 yılında Batı basınında “Müslüman Kalvinistler” araştırmasıyla gündeme gelmişti. Avrupa merkezli ESI adlı kuruluş, Kayseri’de işadamlarıyla görüşerek yaptığı araştırmanın sonuçlarını tanımlamak için “Müslüman Kalvinistler” terimini kullanmıştı.
Kalvinist’ten maksat, hem dindar olup hem aktif girişimci olmaktır. Batı tarihinde Kalvin’in mezhebine mensup dindar Hıristiyanlar ekonomik modernleşmeye öncülük etmişlerdi; terim oradan geliyor.
Kayseri’de 8 ülkeden bakanların ve uzmanların katıldığı Nabucco toplantısında türbanlı kadınları görünce bu terimi hatırladım.
Salonun izleyiciler bölümünde dağınık oturmuşlardı. Görüştüklerimin bir kısmı işkadınıydı... Bir kısmı Kayseri Belediyesi’nin su şirketinin çalışanıydı.
Ne sıfatlı olursa olsun, artık kadın her yerde...



Anadolu kaplanları
Bir gözlemle hüküm verilmez tabii. Kayseri Ticaret ve Sanayi Odası’ndan rakamlar istedim. SSK’ya kayıtlı işyeri sayısı 2005 yılında 14.033 iken, 2011 yılında 18.334’e çıkmış...
“Anadolu kaplanları” bunlar...
Bu işyerlerinde çalışanların sayısı 117 binden 150 bine çıkmış, bunun 28 bini kadın...
Son altı yılda işyeri sayısı yüzde 30, erkek çalışan sayısı yüzde 25, kadın çalışan sayısı yüzde 120 artmış.
Daha da sevindiğim, oda bünyesinde “Kadın Girişimci Kurulu”nun kurulmuş olması... Kayserili 30 işkadınının oluşturduğu kurul, kadınların iş hayatına girmelerini desteklemek için çalışıyor.
Kayserili Anadolu kaplanlarının yaptığı ihracat beş yılda 700 milyon dolardan 1 milyar dolara çıkmış.
Kayseri güzel ve düzgün bir şehir. Geniş caddeler, yemyeşil çevre, görünür hale getirilen tarihi miras... Dürüst ve başarılı Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki’yi kutluyorum.
“Kayseri’de içki serbest mi?!” gazeteci arkadaşlarla bu konuda sohbetimiz de oldu. Belediyeden içkili yerlerin adlarını ve sayısını istedim, verdiler: Kayseri’de “Cumhuriyet meydanı ve yakın çevresinde bulunan içkili lokanta ile içki satış yeri” sayısı 18’dir. Listede isimleri de var.

Modernleşme ne demek?
Muhafazakârlık ve modernleşme zıt kavramlar mıdır? Bu iki kavrama verdiğiniz anlama bağlı... Modernleşme tek tip bir süreç değildir. Zaten “tek tip modernleşme” yoktu da bize varmış gibi belletilmişti.
Anglosakson, Fransız, Alman ve Rus modernleşmesi çok farklı olduğu gibi Uzakdoğu modernleşmesi büsbütün farklıdır.
Muhafazakâr hayat tarzına sahip erkekleri ve kadınları iş hayatında, üniversitede, yüksek lisansta, girişimci ve çalışan olarak piyasada, konservatuvarda, sinema ve tiyatroda görmek beni çok mutlu ediyor.
Gerçek modernleşme budur.
Anadolu’nun hangi iline gitsem Anadolu Kaplanlarıyla karşılaşmaktan, üniversitenin, genel eğitimin, şehirleşmenin geliştiğini, hele de tesettürlü veya başı açık kadınların sosyal ve ekonomik hayata katılımının arttığını görmekten mutlu dönüyorum.