Ebû Cehil’e vekâlet yok!...
Her ümmetin bir “Firavun”u vardır.
O, şahsi çıkarları için gerekirse memleketi satan, elde etmesi muhtemel kazançlar için söylemeyeceği “yalan”, atmayacağı “takla”, çevirmeyeceği “dolap” olmayan ve memleket insanından aldığı gücü yine aynı memleket insanına karşı “ölçüsüz” ve “orantısız”ca kullanan insan tipini ifade eder.
Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) payına düşen Firavun Ebû Cehil’dir, bu ümmetin Firavun’u Ebû Cehil’dir.
Ebû Cehil “ilk” olmadığı gibi “son” da değildir.
Bu tip Firavun “BUGÜN” de vardır.
Nice hak aşığı, Firavun’luğun “yakın tâkibinde” kalmış ve kendilerine dünya dar edilmiştir.
Yakın tarihimizin hâli de farklı değildir, Elmalılı Hamdi Yazır’dan Necip Fazıl’a, Mehmet Akif’ten Bediüzzaman Said Nursî’ye kadar aydınlık dünyanın parlak kahramanlarına hep zindanların dehlizleri vatan olmuş, üretilen “vehim”lerin “tetik”lediği zâlimlerin tarassutu altında dünya nimeti nâmına âdeta bir gün görmemişlerdir.
Peki, (ülkemizde bugün de temsilcileri olan) Ebû Cehil kimdir?..
Ebû Cehil, gözünü Mekke krallığına dikmiş, bir “hırs küpü” dür; zayıf yapılı, asık suratlı, acı dilli, sert bakışlı bir adamdır.
Çalıp çırpmayı bir “meziyet” olarak görmekte ve bunu çok iyi “becermekte”dir.
Ailesinden gelen bir “itibar”ı vardır; ancak yalan, rüşvet, zorbalık, ihanet ve zulümden de geri durmaz.
Kararlı adımlarla hedefine doğru ilerlerken, önüne çıkması muhtemel “farklı ses”e hiç tahammülü yoktur.
İnsanları yakından “tâkip” eder, kimi hangi “bilgi” ve “belge” ile hizaya getireceğini çok iyi bilir.
Denilebilir ki, Ebu Cehil nezdinde, âdeta herkesin bir dosyası vardır; şartların “olgunlaşmasını” bekler ve “tam zamanı” dediği demlerde onlardan dilediğini devreye sokarak muhataplarını “hizaya” sokar veya “işini” bitiriverir.
Onun için savaşın “sıcağı” da “soğuğu” da meşrudur; gıdasını “kara propaganda”dan alır ve sürekli “provokasyonlarla” beslenir.
Kendi meselesini “memleket meselesi” haline getirmekte üstüne yoktur; bunun için “iletişim” kanallarını çok aktif kullanır.
“Şantaj”ın her türlüsünden, yüz kızartıcı suç isnâd etmeye, “dost unsurları” devreye koyarak “kamuoyu meydana getirmeye” kadar yapmayacağı melânet yoktur.
Elle tutulur bir “suç” bulamadığı zaman “suçlu” üretmekte eline kimse su dökemez.
Onun için “sızma” ve “bölme” çocuk oyuncağıdır, “güven kazanıncaya kadar” dişini sıkıp sabreder ve vakti gelince işaret bekleyen “adam”larına seslenmesi yeterlidir.
“Piyon”ları vardır, çoğu zaman bunlar “sahip” çıkması gereken “iyi çocuklar”dır. Ancak oyun bitince kimsenin gözyaşına bakmaz, şâhı da piyonu da aynı kaba koyup, defterini dürüverir!..
Başı sıkıştığında “rutin” dışına çıkmak kadar doğal bir şey yoktur; işini “temiz” yapanı sever; onun için arkada bırakılan “iz” en büyük sıkıntıdır. Bazı durumlarda ise özellikle “iz” bırakır ve böylelikle “hedef” saptırmak ister.
“Provokasyon”da üstüne yoktur, mutlaka kurgulayacağı bir “meczup”, yönlendirebileceği bir “aslan”ı vardır. Zaten gıdasını bu türlü “eylem”lerden alır ve böylelikle yandaşlarını da “canlı” ve “zinde” tutmaya çalışır. Açıkçası o, tek başına bir “fabrikatör” gibidir.
Ona göre hedef “meşru” ise “yöntem”in legal veya illegal olması hiç önemli değildir; önemli olan kimin hangi kriterlere göre “düşman” ilan edileceğidir.
Ebû Cehil dünyasında “muhtıra”, “periyodik” bir nefes almadır; ancak bazen onu bu da kesmez ve hayallerini “darbe”lerin tozlu zeminleriyle süsler.
İnce hesapları vardır; gücünü “arşiv”lerden alır. Yarınlara doğru yürürken yanına kimleri alacağını, kimleri de saf dışı bırakacağını kaydettiği “andıç”ları, onun için can suyu mesâbesindedir.
Velhasıl “Ebû Cehil”, bilindik “Ebû Cehil”dir; küfür adına profesyonel bir “takiyye” kahramanıdır...*
-Bunlara karşı her an tetikte olunmalı ve yalanlarına asla itibar edilmez... Ebû Cehil ve uzantılarına asla ve kat’a “vekâlet” verilmez!..
*: Dr. Reşit Haylamaz’ın bu kritik döneme de ışık tutacak nefis bir çalışması var: Bizim Firavun, Bir Tiranizm Prototipi. Işık Yayınları’ndan, (0212) 522 11 44, HYPERLINK "http://www.isikyayinlari.com" www.isikyayinlari.com