Üçüncü dönem!
TÜRKİYE’DE bir iktidar her girdiği seçimde oylarını artırarak üçüncü defa seçim kazanıyor; bu bir ilktir! Demirel ve Özal’da olmamıştı bu. Menderes ise oy kaybederek 1957’de üçüncü dönemi kazanmıştı.
Başta öfke ve otoriterleşme olmak üzere Başbakan’a yöneltilen eleştirileri biliyoruz.
Bütün bunlara rağmen yüzde 50 oy almasının iki temel sosyolojik sebebi var:
- AK Parti toplumun “kenarındaki” geniş kesimleri “merkez”e taşıyor, yükseltiyor. Anadolu insanı deyiniz, Anadolu sermayesi deyiniz, varoşlar deyiniz, Erdoğan bu milyonları temsil etmeyi başarıyor; hem duygudaşlık kurarak hem politik tercih olarak...
- AKP bu kesimlere “hizmet” götürüyor. Hizmet dediğimiz şey aslında ekonomik kalkınma demektir; sağlıktan ulaştırmaya, eğitime, kamu hizmetlerinin merkezden kenara yaygınlaşması demektir...
Laiklik kaygısı olan “sahiller” de dokuz yılda laikliğin elden gitmediğini gördükçe onlar da “hizmet”e önem vermeye başladılar. İzmir’de oyları arttı mesela...
Ve tabii başarının lokomotifi, “kenar”ın değerleriyle özdeşleyen ve proje dili kullanan Erdoğan’ın karizmatik kişiliği... BBC’nin dediği gibi demokrasi tarihinin en başarılı lideri oldu.
CHP ve MHP
CHP hedefi olan yüzde 30’u aşamadı, çok başarılı sayılamaz.
CHP olumlu bir değişim sürecine girmişti. AKP’nin sosyolojik tabanı olan “kenar”a sosyal demokrasi diliyle ulaşmak istiyordu. “Merkez”in laikçi söylemini bırakmış, yoksulluk vurgulu bir söyleme yönelmişti.
Bu seçimde CHP’nin laiklik söylemini, AKP’nin türban söylemini geri çekmesi, ister istemez genel seçmen gözünde “hizmet” faktörünü öne çıkardı.
Bu konuda CHP’nin söyleyeceği fazla bir şey yoktu. CHP’nin dili bile yeni alışıyordu “proje” söylemine...
Bir “aile sigortası” halkta tutmuştu ama başka?..
Ergenekon sanıklarının adaylığı... CHP teşkilatında “eski”lerin çalışmaması, eski izlerin hâlâ güçlü olması yenilenmenin etkisini kısıtladı.
CHP değişime devam etmelidir; değişimin inandırıcı olması buna bağlıdır.
MHP için söyleyebileceğim, bu partinin de artık yenilenmek mecburiyetinde olmasını görmesidir. “Türk milleti” deyince bugünkü Türkiye sosyolojisine bakarak politikalar geliştirmelidir.
Kürt hareketi
Seçimin en kritik sonucu, BDP destekli milletvekillerinin sayısı 35 civarına çıkmış olmasıdır. Ancak dikkat, oy oranında önemli bir artış yok... Daha iyi organize oldukları için ve çatışmacı politika isleyerek tabanlarını motive ettikleri için...
Evvela görmeliler ki “demokratik özerklik” denilen radikalizm Kürt seçmenden umdukları desteği almamıştır. Onun için daha makul bir çizgiye gelmelidir.
35 civarında vekil bulunması bu meselenin hal yoluna konulmasında parlamento açısından bir fırsat olarak görülmelidir: Hep onlar böyle görmeli, hem AKP ve CHP...
Balkon konuşması
Yüzde 50 oy, elbette Erdoğan’ın bu yöndeki sorumluluğunu daha artırmıştır. Balkon konuşmasında bunu kendisinin de ifade etmesi memnuniyet vericidir.
Başbakan’ın dün geceki konuşması bütün “Balkon konuşmaları” gibi güzeldi.
“74 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının tamamını kucaklamak”tan bahsetti. “Vurmaya değil, sevmeye geldik” dedi. “Herkese huzur, güven ve adalet”i herkese vaat etti... “İncitici kelam meydanlarda kalmalıdır” dedi.
Yeni anayasa hakkında söylediklerine, “herkesin anayasası” kavramını vurgulamasına ve anayasa yapımı konusunda muhalefete olumlu referans yapmasına özellikle sevindim.
Bu sözler önümüzdeki dört yıl boyunca uygulanırsa, AK Parti’nin üçüncü dönem iktidarı Türkiye için elbette daha hayırlı olur. İnşallah diyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.