Belediyeler, partilerini vezir de eder, rezil de!
Atalarımız, “Bu pilav çok su kaldırır” demişler ya, bu “seçim”ler de çok lâf kaldırır... Kaldırıyor da... Ağzı olan herkes konuşuyor: Halk, verdiği oyla “ne demek” istedi?.. Liderlere ve partilere “hangi mesaj” verildi?.. Kim neden kazandı, kim neden kaybetti?.. Hangi lider, bundan sonra nasıl bir “strateji” izleyecek?.. AK Parti nasıl kazandı, CHP niye kaybetti?.. Halk CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na niye güvenmedi?.. Kılıçdaroğlu Kurultay’a gider mi?.. Giderse, kazanır mı?.. MHP, “kaset skandalları”na rağmen, nasıl “az hasar”la atlattı?.. Tayyip Erdoğan, “gönlünde” yatan “Başkanlık” sistemine geçmek için çaba harcar mı?.. “Yeni anayasa” için uzlaşma sağlanır mı, yoksa “eski tas, eski hamam” devam mı eder?..
Bütün bunlar, sadece “konu başlıkları” itibarıyla ayrı birer yazı konusu.
RP, ÖNCE “YEREL”DE KAZANDI!
Ama ben, bugün, bütün “soru”ları bir kenara bırakmak; “AK Parti’nin başarı”sında veya “CHP’nin hezimeti”nde, “belediyeler” ne kadar rol oynadı, ona değinmek istiyorum.
Ama, buna geçmeden önce; “geçmişten örnekler” sunmak istiyorum.
Tarih, 26 Mart 1989
Yani, “22 yıl önce.”
“Refah Partisi” ile ilgili haberler; “gazetelerin iç sayfaları”ndan, yavaş yavaş “birinci sayfa”lara çıkmaya başlamıştır!..
Düne kadar “adı” bile telâffuz edilmeyen Refah Partisi; “Refah Partili Belediye Başkanları”nın sergilediği “başarılı hizmetler” dolayısıyla “1. sayfa”larda boy göstermeye başlamıştır.
Çünkü Refah Partisi, 26 Mart 1989’da; Konya başta olmak üzere, Kahramanmaraş, Sivas, Şanlıurfa ve Van’da kazandığı “belediye başkanlıkları”yla, adeta “Belediyecilik... Şehircilik, çevrecilik ve hizmet, bizim işimiz” demeye başlamıştır.
Bu “hizmet”lerde; elbette Halil Ürün’lerin, Ali Sezal’ların, Temel Karamollaoğlu’ların, İbrahim Halil Çelik’lerin ve Fethullah Erbaş’ların büyük emeği ve rolü olmuştur... Tabiî, o dönem Keçiören Belediye Başkanı olan Melih Gökçek’in adını da zikretmeden geçmek olmaz...
Belediyelerdeki bu “başarı”nın sonunda, Refah Partisi’ne olan “sempati ve yönelim” artmış, parti, adım adım “iktidar”a yürümeye başlamıştır...
Özetle ifade etmek gerekirse, Refah Partisi; ilk önce “yerel”de iktidar olmuştur.
ERDOĞAN’I “ERDOĞAN” YAPAN!
Kim, ne derse desin;
Konya’da Halil Ürün’le başlayan süreç, İstanbul’da Tayyip Erdoğan’la zirveye ulaşmıştır!..
Tayyip Bey;
Göreve gelir gelmez “akmayan suları” akıtmaya, “kirli hava”yı dağıtmaya, “çevre”yi düzeltmeye, “çöp dağları”nı yeşertmeye başlamıştır!..
Dahasını da yapmıştır...
Bir tesisin “temel”ini attığı gün; o tesisin, “saat ve dakikasına” varıncaya kadar “açılış tarihi”ni de ilân etmiş ve açılışı “söz verdiği gün, söz verdiği saatte” yapmıştır!..
İşte o gün, bu gündür ki;
Erdoğan, “sözünün eri adam” olarak bilinmiş ve herkes, onun “söz verdi mi, yapacağına” inanmıştır!..
AK Parti’nin 12 Haziran seçimlerinde “yüzde 50” oy almasının en önemli sebebi; bir “marka” haline gelen “Tayyip Erdoğan” ismine duyulan “güven”dir!..
Tayyip Erdoğan; yola çıktığı gün ifade ettiği gibi; hem “garibanların sesi” olmuş, hem de “kimsesizlerin kimi” olmuştur!..
Partisini “ideolojik temel”e oturtmamış, “hizmet odaklı” bir parti yapmıştır... “Halka buyuran” değil, “halkı doyuran” olmuştur!..
Uzun lâfın kısası;
AK Parti’yi “AK Parti” yapan nasıl Tayyip Erdoğan ise; Tayyip Erdoğan’ı da “Tayyip Erdoğan” yapan, “İstanbul Belediye Başkanlığı’ndaki başarıları”dır!..
Tıpkı, Refah Partisi’ni “iktidar” yapanın “RP’li Belediyeler” olması gibi!..
CHP’Yİ BELEDİYELER YIKTI!
Hani, “kadın”lar hakkında, “insanı vezir de ederler, rezil de” denilir ya; aynı söz “belediyeler” için de geçerlidir!.. “Belediye”ler; bir partiyi “iktidar” da yapar, “hezimet” de yaşatır!..
Hiç şüpheniz olmasın ki;
AK Parti’nin “yüzde 50” oy almasında, “AK Partili Belediyeler”in büyük katkısı vardır!..
Aynı şekilde;
CHP’nin yaşadığı “hezimet”te de, “CHP’li belediyeler” çok büyük rol oynamışlardır.
Tablo ortada:
Antalya, Mersin, Çanakkale, Artvin, Giresun, Sinop, Zonguldak ve Eskişehir belediyeleri “CHP’nin elinde”ydi!..
Bir anlamda “kale”ydiler!..
Ama, ne oldu?..
“CHP’li belediyelerin başarısızlıkları” yüzünden, bu illerde AK Parti “birinci parti” oldu!..
Çünkü, CHP’li belediyelerin “burunlarından kıl aldırmaz” başkanları; ya “yaşam tarzı”na, ya da “rejim tehdidi”ne sığınıp, 2 yıl boyunca taş üstüne taş koymadılar!..
Buraları, nasıl olsa “laik”ti ya; vatandaşın oyunu “çantada keklik” gördüler!..
“Ne iş yaparım, ne de yaptırırım” mantığı ile hareket edip, güzelim şehirleri “mahrumiyet bölgesi”ne çevirdiler!..
O kadar “mağrur”dular ki, sokakta “simit” satan “mağdur”ları azarladılar, kendilerini “CHP’nin de üstünde” gördüler ve birer “kibir” ve “gurur” abidesi olup, “ben” dediler, “sadece ben!”
Sonuçta, onların “fatura”sını CHP ödedi ve “kale”lerde yan gelip yatan “başkan”lar yüzünden “hezimet” yaşayan CHP oldu!..
Bunları söylüyorum ki;
“Partilerin başarısı”nda veya “başarısız”lığında “belediye başkanları”nın ne kadar önemli rol oynadığı anlaşılsın!..
Sanırım anlaşılmıştır.
MALATYA’DA MİNİBÜSÇÜ ÖFKESİ
O halde, şimdi de gelelim “AK Partili Belediyeler”in durumuna...
Şimdiden söylüyorum;
2 yıl sonra yapılacak “belediye başkanlığı” seçimlerinde; AK Parti, “bazı belediyeler”de risk yaşayabilir!..
Pazar günü yapılan seçimler, bazı illerde “tehlike çanları”nın çalmaya başladığını göstermiştir.
Meselâ Malatya ve Niğde...
Öncelikle söyleyeyim; ne Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır’ı, ne de Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan’ı tanırım... Ben; bir alınan “netice”ye bakarım, bir de “halkın sesi”ne...
Neticeye baktım, iyi!..
Meselâ Malatya’da AK Parti’nin oyları 2007’de yüzde 66.7 iken, 2011’de yüzde 68.4’e çıkmış.
Ama Başkan’ın oyu, yüzde 53...
“Milletvekili sayısı düşen” Malatya; 2007’de 6-1 yaparken, bu defa 5-1 yapmış!..
Kısacası, sonuçlar iyi!..
Bu sonucun elde edilmesinde, “herkes” gibi, elbette “minibüsçüler” de pay sahibi...
Çünkü, onlar da seçim günü iyi çalıştılar... “Hasta” taşıdılar, “özürlü” taşıdılar, “yaşlı” taşıdılar. Yetmedi; yaşlı ve özürlüleri “sırt”larına alıp, sandığa taşıdılar!..
Ama, 13 Haziran sabahı kalktıklarında, kendi ifadeleriyle “şok” yaşamışlar!..
Sonuçlara bile sevinememişler!..
Çünkü Belediye Başkanı Ahmet Çakır, bir “minibüs filosu” almış ve “minibüs hattı” koymuş!.. Yani, “minibüsçülerin ekmek”lerine kan doğramış!..
“Olur mu?” diyor minibüsçüler;
“Bize bu yapılır mı?”
Sabrediyorlar ve Başkan Çakır’ın “kararını gözden geçirmesini” bekliyorlar...
Aksi halde, “eylem” başlatacaklar!..
Demem o ki;
Sayın Ahmet Çakır, hiç kimseyi küstürmesin, hiç kimsenin de “ekmeğiyle” oynamasın!.. Hele de bu dönemde!.. Bir “sorun” varsa; otursun, konuşsun!..
Ama, “minibüsçü”leri küstürmesin!..
Çünkü “küskünlük” bir “tümör” gibidir!.. Bünyeye bir girdi mi, hızla yayılır!..
Bak, gördünüz;
“CHP’li belediyeler” halkı küstürdü, faturasını “parti” ödedi!..
Sayın Başkan, aman dikkat!..
NİĞDE, NİYE 3-0 OLMADI?
Gelelim Niğde Belediyesi’ne...
Ne yalan söyleyeyim;
Niğdeli okurlarım, “3’te 3 yaparız, ama bir şartla” demişler ve eklemişlerdi: “Belediye Başkanı Faruk Akdoğan tavrını değiştirirse!.. Aksi halde yine 2-1 olur!”
Ben, “seçim öncesi”nde kimsenin şevki kırılmasın, araya “nifak” girmesin diye bunları yazmamıştım... Ama, şimdi yazıyorum ki, Belediye Başkanı Faruk Akdoğan, tavrını gözden geçirmelidir!..
Tamam; AK Parti’nin oyları 2007’de yüzde 48.8 iken, bugün yüzde 54.2’ye yükselmiş ve Alparslan Kavaklıoğlu ile Ömer Selvi’yi Meclis’e göndermiştir ama, unutmayalım ki; CHP de yüzde 21.7 ile Doğan Şafak’ı seçtirmiştir!
Düne kadar Niğde’de CHP’nin esamesi okunmazken, bugün “milletvekili çıkarma” aşamasına gelmişlerse, Başkan Faruk Akdoğan, hem “kendisini”, hem de “çevresini” gözden geçirmelidir!..
Tabiî, “icraat”larını da!..
Sayın Başkan; AK Parti, “ilçelerde açık ara birinci” iken, “Niğde il merkezi”nde aynı başarının sağlanamamasını da sorgulamalıdır.
İl merkezinde “hizmet” yok!.. Yollar delik-deşik... Parklar dökülüyor!.. Merkez, bir “kasaba” gibi!..
Meselâ Nevşehir halkı “3-0” yaparken, Niğde niye “2-1”de kaldı?..
KİM BU, HAMAL KADİR?
Bu sonuçta; “Hamal Kadir” denilen Kadir Tuğrul’a, belediyede “özel oda” tahsis edilmesinin bir rolü var mıdır acaba?..
Aynı Kadir Tuğrul’a;
Niğde-Bor arasındaki Kent Orman’ın işletmesinin verilmesinin bir rolü var mıdır?..
Sahi, neler oluyor o Kent Orman’da?.. Orası, “500 milyon lira” harcanıp halkın hizmetine sunulmuş bir “mesire yeri” midir, yoksa, kurulan “çadır”larda “âlem”ler yapılan bir “malûm mekân” mı?..
Halk, bunları bilmiyor mu sanıyorsunuz?.. Biliyorlar ama, içlerine atıyorlar!..
Hem, bu “Hamal Kadir” lâkaplı Kadir Tuğrul’un ne gibi “meziyet”leri vardır ki, “baştacı” ediliyor?..
Kadir Tuğrul denilen bu şahıs, bir zamanlar Başbakan Tayyip Erdoğan’a “ana-avrat küfreden” bir adam değil miydi?..
Kadir Tuğrul denilen bu adam;
Mümin İnan’ın başkanlığı zamanında, Fertek Yolu üzerinde, “51 ED 051 plâkalı beyaz Renault”un içinde “üniversiteli kızlarla âlem” yaparken “kaza” yapan adam değil miydi?..
Dün “araba”da,
Bugün “orman”da âlem!..
Bu adam için diyorlar ki;
“Vereceksin eline süpürgeyi, gitsin hayvan pazarında pislik temizlesin!.. Ama bu adamın, belediyede özel odası var!”
Bakın sayın Akdoğan;
Eğer, “Hamal Kadir” lâkaplı bu adama bu kadar yüz verir, üstelik “işçi ve memur”ların başında “ali kıran, baş kesen” olmasına göz yummaya devam ederseniz, korkarım ki, “fatura”yı siz ödersiniz!..
Çünkü benim tanıdığım Tayyip Erdoğan;
“Başarısızlığa” bile “eyvallah” der ama, “ailesine küfredenler” ile “âlem” yapanlar ve yaptıranların gözünün yaşına bakmaz!..
BELEDİYE KUŞATMA ALTINDA!
Haa, bir de şunu söyleyeyim;
“Söylenenler” o ki; “Niğde Belediyesi’nde MHP’liler ile CHP’lilerin borusu ötüyor”muş!.. AK Partilileri ise ipleyen yokmuş!..
Tabiî, “CHP-MHP kuşatması”ndaki belediyeye “sorun”larını çözmek için gelen vatandaşların şikâyetleri “not” alınıp, gönderiliyormuş!.. “Mahalle muhtarları”nı bile takan yokmuş!..
Vatandaş soruyor;
“Belediye’yi AK Partili Belediye Başkanı Faruk Akdoğan mı yönetiyor, yoksa MHP sempatizanı Kadir Tuğrul mu?”
Ben, halkın “soru”larını ve “sorun”larını ilettim... Gerisi, Akdoğan’a kalmış!..
Niğde’deki “koku”lar taa İstanbul’daki benim burnuma kadar geldiğine göre, varın “Niğde’nin içi”ni siz düşünün!..
Tekrar ediyorum;
Belediyeler, partilerini “vezir” de ederler, “rezil” de!..
1989 ve 1994’te bunu gördük.
Tabiî, 12 Haziran 2011’de de gördük!..
Ama bunun, 2013’ü de var!..
Herkes, aklını başına toplasın!..
============
Erdoğan ve Bahçeli
“İnsan” vardır, “öfke”si bir süre sonra sona erer... “İnsan” vardır, “öfke”si daha da büyür ve “kin”e döner!..
İşte Tayyip Erdoğan, işte Devlet Bahçeli... Erdoğan, seçim gecesi yaptığı “balkon konuşması”nda; “seçim süreci”nde kimi kırdı, kimi üzdü ise hem “özür” diledi, hem de herkesten “helâllik” istedi... Bunu, “balkon”da da bırakmadı, açtığı “dâva”ları geri çekti... Erdoğan’ın yaptığı; elbette “insan”lıktır, “adam”lıktır... Zaten, “Müslüman” birine yakışan da, budur.
Peki, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ne yaptı?.. Dedi ki; “Önce hesaplaşma, sonra helâlleşme!”... Demek ki; “öfke”si, “kin”e dönüşmüş!..
Dün de “MHP teşkilâtına genelge” gönderip, demiş ki; “AKP Hükümeti bu rezaletle mücadele edeceği yerde, utanmadan siyastine malzeme yapmış, fırsat düşkünü ve siyasi ganimet avcısı olduğunu bir kez daha ispatlamıştır!”.. Anlaşılacağı gibi; Sayın Bahçeli, “kaset rezaleti”ne gönderme yapıyor ve bundan “AK Parti’nin nemalandığını” iddia ediyor... İyi de; sormazlar mı adama; “Uçkur düşkünü MHP’lileri AK Parti mi ayarladı?.. Garsoniyer olarak kullandıkları o evleri Erdoğan mı kiraladı?.. O kadınları, o evlere AK Partililer mi gönderdi?.. MHP’lileri ve kadınları çırılçıplak soyup, yatağa atan biri mi var?..”
Bu “kaset”lerden “beslenen” biri varsa; o da Bahçeli’dir!.. Öyle ya; hemen herkes, “MHP’nin oylarının kasetlerden sonra arttığını” söylemektedir... Malûm; “Herkes, yediği şeyle beslenir!..” Bu durumda; “haram”dan nemalanan da Bahçeli’den başkası değil!..
Ama insan; “başkaları”nı da “kendi” gibi bilirmiş!.