Bir ‘Kraliçe’ geldi geçti...
Bizde Kral, Kraliçe, Sultan filan yok…
Padişah, Halife filan da yok…
Ama İngilizlerin asırlardan beri var. üstelik onlar açısından “Kral” ile “Kraliçe” fark etmiyor.
Kraliçelerine gözbebekleri gibi de bakıyorlar. Hanedanın diğer üyeleri aleyhine konuşsalar bile Kraliçe’nin aleyhine asla konuşmuyorlar. Hatta her şeyin konuşulabildiği Londra’daki Hyd Park’ta bile Kraliçe’ye laf söylenmiyor.
Bir bakıma müthiş bir dokunulmazlığı var Majesteleri Kraliçe’nin.
İngiltere Kraliçesi İkinci Elizabeth’den söz ediyorum. Tam adı, Elizabeth Alexandra Mary. ûnvanı: Birleşik Krallık Kraliçesi ve İngiliz Uluslar Topluluğu Başkanı…
Aynı zamanda Anglikan Kilisesi’nin de Başkanı sayılıyor. Düpedüz dini bir lider yani. Majesteleri laik filan değil! Ama bizim laikleri susturdu!
Ankara’nın anlı-şanlı yöneticileri Kraliçe’nin hatırına günlerce protokol kurallarını ezberlediler. Smokin giymeyen Sayın Cumhurbaşkanımız bile Kraliçe’nin yüzsuyu hürmetine hayatında ilk kez smokin giydi!
Koca koca adamlarla anlı-şanlı kadınlar Kraliçe’nin önünde iki büklüm olup el öpmek, diz kırmak için sıraya girdiler…
Ankara-İstanbul sosyetesiyle birlikte çiftetelli Medyasının Kraliçe’ye karşı aşırı ilgisini ve sınırsız sempatisini görünce, içimden şöyle bir soru sormak geldi: “Bu işe bu kadar meraklısınız da, kendi padişahlarınızı yıllardır neden aşağılayıp duruyorsunuz?..”
Majesteleri Kraliçe’yi televizyonda izlerken, kendime başka bir soru daha sordum: Acaba Kraliçe’nin yerinde olmak ister miydim?
Meşhur, zengin, kudretli, asil, saygıdeğer, ama ihtiyar!
Yaşlılıktan dolayı hastalıklar, ağrılar, uykusuzluklar...
Kraliçe’nin, yahut o yaşlarda herhangi bir Kral’ın yerinde olmayı isteyemedim.
Herkes kendi boşluğunu doldurur.
•
Genç olmak; Kral'dan daha Kral, Kraliçe'den daha Kraliçe, zenginden daha zengin, meşhurdan daha meşhur olmaktır!..
“Kral'dan daha Kral, Kraliçe'den daha Kraliçe” olmak için sadece sağlıklı olmak bile yeter.
çünkü sağlıklı her gencin bir şeyler olma umudu her zaman vardır; ancak bir Kral'ın, ya da Kraliçe'nin ondan öteye bir şey olma umudu yoktur.
çünkü durdukları nokta son noktadır!
İşte o nokta aynı zamanda umudun bittiği noktadır!
Umudun bittiği yerde hayattan alınan zevk de biter.
O zaman da hayat angaryaya dönüşür.
Belki de bu yüzden, Majesteleri Kraliçe’ye her baktığımda, yaşanmamış yılların altında iki büklüm olmuş yaşlı ve bıkkın bir kadın gördüm.
O duruşuyla sanki şöyle diyor: “Bıraksanız da ağrıyan ihtiyar bacaklarımı uzatıp televizyon karşısında özgürce bir uyuklasam!”
Biz (en azından bazılarımız) ona gıpta ederken, eminim o bize gıpta ediyordur. Bizim kadar rahat, bizim gibi özgür ve kuralsız olmak istiyor. çünkü tüm hareketleri protokole bağlı: Nerede duracağı, ne konuşacağı, kimlerin elini sıkacağı, kimlere hal hatır soracağı belirlenmiş. Yaşamıyor, sadece rol yapıyor! Doğrusu haline acıdım. Onun haline acırken, kendi halime de şükrettim.
Nihayet bir kez daha fark ettim ki; dünya herkes için “bir varmış, bir yokmuş” masalıdır! Mal-mülk, servet-şöhret, makam-mevki, hatta krallık-kraliçelik filan fani dünya kadar büyük yalanlardır!
Koca bir yalan uğruna birbirimizi kırıyor, eziyor, sömürüyor, incitiyor, kandırıyor, kirletiyor, kemiriyoruz! Zenginleşmek, ya da meşhur olmak için neredeyse birbirimizin gırtlağına basıyoruz.
Oysa insanlar, ne kadar varlıklı, ne kadar kuvvetli-kudretli olurlarsa olsunlar, dünyadan hisseleri sağlıklı ve mutlu günleri kadardır.
82 yaşındaki Majesteleri Kraliçe’nin toplam kaç günü mutlu, huzurlu ve sağlıklı geçti acaba, merak ettim?..
Bir ömür içinde, insanın yeniden yaşamayı isteyeceği kaç gün var dersiniz?..
Sonrası ölüm: Seçkin insanların sıradan insanlarla eşitlenme hali...
Krallar ve Kraliçeler bile toprakla buluşuyor sonunda; hiçbir Kral yahut Kraliçe, görkemli sarayının yaldızlı salonuna gömülmüyor.
Ve hiçbir zengin, 500 milyar liralık Rols Roys’u ile mezara konmuyor.
Saraylar, köşkler, hanlar, yatlar, lüks otomobiller, uşaklar, hizmetçiler, rütbeler, makamlar, mevkiler, tac-ü tahtlar kabir kapısında bitiyor......
Herkes ölüm yolculuğuna yapayalnız çıkmak zorunda kalıyor...
Sonrası musalla taşına uzanmayla kısa bir niyettir: “Er kişi -yahut hatun kişi- niyetine…”
Orada kimseye ayrıcalık yoktur: Hiçbir imam “Kral niyetine... Kraliçe niyetine” cenaze namazı kıldırmaz.
Unutmayın: Her Kral'ın, Kraliçe'nin, Sultan'ın, İmparator'un, Padişah'ın, Başkan'ın veya Paşa'nın mutlaka bir yerlerde mezarı vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.