Kandiller ve Kaza Namazı
Dün bir markette alış verişimi tamamlamış, kasaya yönelmiştim.
Ödemeyi yaparken kasiyer kız tebessüm ederek:
“Afiyet olsun, kandiliniz de mübarek olsun” demez mi?
Memnuniyetle teşekkür ettim ama sormadan da edemedim:
“Ne kandili bu?”
“İşte” dedi, “mübarek kandil ya!”
“Tamam da, ne olmuş bu kandilde, niçin mübarek?!” dedim.
Kasiyer şaşırmıştı, biraz durakladı, diyecek bir şey bulamayınca:
“Bilmiyorum” deyip sözü noktaladı.
İşi bu noktaya getirdikten sonra öylece bırakmak olmazdı.
“Bilmediğiniz bir şeyi niçin kutluyorsunuz ki?!” derken biraz espri, biraz da tebessümle karışık samimi diyaloğu sürdürdüm.
Bir yandan satın aldıklarımı poşetlere doldururken bir yandan da miracın ne olduğunu anlatmaya çalışıyordum, ayrılırken de kasiyer kıza bir tavsiyede bulundum:
“Mutlaka İsra suresinin meal ve tefsirini okuyun, eminim daha çok bilgi sahibi olacaksınız!” dedim.
***
Biliyorum ki, toplumun genç kesimi başta olmak üzere büyük çoğunluğu “mübarek gece” diye bilinen günler hakkında yeterli bilgiye sahip değiller.
Kasiyer kız gibi pek çoğu, bu günleri sadece “kutlanması” gereken bir gün veya gece olarak biliyorlar o kadar!
Ama neyi, niçin, ne şekilde kutladığını veya kutlayacağını bilmeden geceyi “tebrik” ediyorlar!
Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda, ancak “Kadir gecesi”nden hayırlı bir gece olarak söz edildiğini ve sadece bu gecenin değerlendirilmesi gerektiğini biliyoruz.
Hadislerde de “Şaban’ın Yarısı” olan “Berat gecesi”ne işaretle bu gecede bol dua yapılması konusunda sahih rivayetlere rastlıyoruz.
Bunun dışında, ne Berat, ne Mirac, ne de Mevlid kandillerinde özel bir kutlamaya rastlamak, Hz.Peygamber ve Sahabe uygulamasına şahit olmak mümkün değil!
Nafile ibadet yapmaya, bol bol namaz kılmaya elbette sınır konulamaz.
Ancak, Allah’ın Farz ibadetlerini yerine getirmeyen insanların, bu kandillere kurtarıcı gibi sarılmaları, Kur’an ve Sünnet hilafına kutlama yapmaları çok garip!
***
Bir gariplik daha var.
Ne zaman böyle bir geceye ulaşsak, insanların sorduğu soru genelde şu oluyor:
“Bu geceyi nasıl geçirelim?”
Sanki sözleşmişler gibi çoğu hocaların verdiği cevap da aynıdır:
“Bol bol kaza namazı kılın!”
Dün gece de şahit olduk.
Kürsülerde vaizlerle birlikte koca koca vilayet müftüleri bile insanları bu gecede “kaza namazı” kılmaya davet ettiler!
“Ne var bunda?” diyenleriniz çıkacaktır.
İyi de, acaba Allah Rasûlü (a.s), hangi gece için ashabını “kaza namazı” kılmaya davet etti!?
Kur’an’-ı Kerim’in hangi ayeti insanları “kaza namazı” kılmaya çağırıyor!?
“Kaza” borçtur ve borç olmayan “nafile” den de önemlidir, öncelikle borcun ödenmesi gerekmez mi, sorusu haklı gibi durmaktadır.
Ancak, Kur’an ve Sünnet’te olmayan bu çağrı, ne yazık ki, “kaza namazını” meşrulaştıran bir sebebe dönüşmektedir, farkında değiliz! Neden mi?
“Nasıl olsa ben, bu tür gecelerde kaza kılar, borcumu öderim” düşüncesiyle insanlar vakit namazlarına önem vermiyor, bile bile namazlarını terk ediyorlar!
Ve toplumda bu, çok normal bir davranış gibi algılanıyor.
Acaba, Hz.Peygamber zamanında bu anlayışla geçirilen namazların kazası diye bir mesele var mıydı?
Hangi sahabe bile bile namazını terk etti de, Peygamberimiz onun kazasını meşru gördü?!
Uyku, unutkanlık ve baygınlık dışında keyfi olarak namaz vaktini geçirmek var mı?!
Yok böyle bir şey!
***
İrşad makamındaki kişiler, insanlara namaz emrinin önemini, bilerek terk etmenin felaketini ve kazaya bırakmanın tehlikesini ciddiyetle ve ısrarla anlatmalıdırlar.
Yoksa, onları kaza namazı kılmaya teşvik ederek, büyük bir sorumluluk ve vebal altına giriyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.