Aha da chp'nin ontolojik kaygısını çözümledim!
CHP'nin, "Hükümet çözene kadar yemin etmeyeceğiz" blöfünün tuttuğunu kabul edelim; Başbakan mahkemelere telefon etsin, Adalet Bakanlığı mahkemelere talimat versin; kırılsın, sarılsın, o olsun bu olsun, bir çözüm bulunsun, Ergenekon sanığı vekiller hapisten çıksın.
Ne olmuş olur? CHP'nin yemin gücü, etkisini isbatlar. Vatandaş ise şöyle düşünmeye başlar: "Bunlar bir yemin etmeyiz dediler, problemi çözdüler. Yemin etseler hiçbir şey olacağı yoktu. Öyleyse hiç yemin etmesinler. Dışardan demokratik şantaj, blöf, tehdit yapıp hükümeti problem çözmek için koşuştursunlar."
Yahu vallahi bu harikulade bir fikirdir. Böylece CHP demokratik sistem içindeki tabii yerini, (yani ne seninle ne sensiz!) bulmuş oluyor. Mâlum, hepimiz CHP'nin yemin etmiş halini de biliyoruz. Meclis'te hatiplere söz atarlar, oylamada takım halinde hayır verir, ara sıra ortalığı gerer, çıkan kanunları da AYM'ye sevk ederlerdi fakat çözüme katkı verdiklerini tarih pek az kaydedebilmiştir (tarihin de ara sıra uykusu gelir, gaflet basar, göz kapakları ağırlaşır vs...) Oysaki gıcır gıcır mazbatalarını almış, vekil bordrosuna yazılmış, lobiye, lokantaya, berbere, hatta genel kurul salonuna bile girmeye hak kazanmış ama yasama faaliyetlerinden uzakta bir CHP'nin bu derecede yapıcı, iş bitirici bir tesirinin olabileceğini doğrusu düşünemezdik. Bu dâhiyâne çözümü, Kemâl Bey'e bu akılları veren siyâset dehâlarına borçluyuz, sağolsunlar.
Dikkat, işte ebedî çözümün şafağı şark ufuklarından tulû ediyor: CHP yemin etmemelidir; iktidar, muhalefet sıralarına kuş kondursa bile CHP, eski tâbirle yeminden istinkâf etmelidir fakat bu arada boş durmamalı, bilakis "İşsizliği sıfıra insin, tam istihdama geçilsin, câri açığın sırtını örtsünler, Kürt meselesini çözsünler, herkese 600 kâat maaş bağlasınlar, yoksa yemin etmeyiz" diye hükümetin burnundan getirmelidir.
Meclise girmiş ama yemin etmemiş bir CHP'nin tadına doyum olmuyor; hem hükümeti korkutarak dolaylı yoldan halka hizmet ediyorlar, hem de parlamentonun patırtısız (yani CHP'siz demek istemiştim!) işlemesine destek sağlıyorlar. İşte CHP için aranan altın formül budur.
CHP'liler bugüne kadar çok yemin ettiler ama hiçbir randımanlarını görmedik; klasik CHP işte; kavgacı, verimsiz, aksi, ağlaz, hırçın... fakat "Yemin ettim bir kere dönmem geri" makamına geçeli beridir CHP, kurulduğu günden beri aradığı "ontolojik" mevkiini buldu: yani iki ara bir dere, yani el menziletü beyn'el menzileteyn, yani yoldan ziyade yerden uzak/ Yarı yoldan ziyâde mâha yakın...
Bu arada CHP, açılış günü erkete niyetine gözden çıkarıp yemin ettirdiği Oktay Ekşi'yi disiplin kuruluna verip derhal partiden ihraç etmelidir, çünkü kendisi bizzat yaşayan bir çelişki durumundadır; buna mukabil Oktay Ekşi, "Ama sayın başkan, siz bana demiştiniz ki sen evvela yemin et..." diyerek Kılıçdaroğlu'nu tutarsızlıkla suçlarsa önemli değildir; Kemâl Bey, ufak tefek çelişkilere aldırış etmedi bu güne kadar, Ekşi'ye de bir bahane bulacaktır elbet. Meselâ, "Biz Oktay Bey'i CHP'den attık ama hükümet bir yol bulup geri aldırsın- yoksa yemin ederiz!" yaklaşımıyla topu omuzunda sektirebilir pekâlâ.
Az önce ne dedim ben, ne dedim?.. "Yoksa yemin ederiz" dedim; evet, CHP'nin millet hayrına faaliyetlerine devam edebilmesi için altın cümle budur: "Falan meseleyi çözün yoksa yemin ederim." Hükümet ise, "Aman kurbanların olayım tek yemin etmeyin de düğününüze kalburla su taşıyalım" demezse ben de bir şey bilmiyorum arkadaş.
Oh, nihayet benim de Türk siyasi hayatına bir katkım oldu. Koca sistem tıkanıklığını ve CHP'nin varoluşsal kaygısını tek başıma çözdüm; yemin etsem başım ağrımaz be.