İstanbul sermayesinin kamikazesi
Tarhan Erdem’in “bir azınlık hizbi” diye tanımladığı ama benim derin CHP demekte ısrar ettiğim kesim, CHP’nin kumanda masasını ele geçirerek “yemin skandalıyla” CHP yapısında ve ülke istikrarında sismik bir sarsıntı meydana getirdi.
Şu anda bu göçük altında varlık mücadelesi veren samimi CHP’liler ve Atatürkçüler için hakikaten üzüntü duyuyorum.
Düşünsenize... Nemalandıkları alan daraldıkça paniğe kapılan, paniğe kapıldıkça CHP yoluyla iktidardan intikam almaya çalışan bu muhannet hizbin, CHP’yi avuçlarında böyle düşüncesizce tüketeceği kimsenin aklına gelir miydi?
Bu hizbin karşısında gittikçe etkinsizleştirilen samimi CHP’li kesimler de dâhil hiç kimsenin aklına gelmezdi sanıyorum.
Adem Yavuz Arslan diyor ki “Geçtiğimiz hafta başında İstanbul’da Boğaz’a nazır bir mekânda toplanan heyet, CHP’nin yemin etmemesini değerlendirdi. Sonrasında da partinin etkili bir ismine ‘Yemin edilmeyecek’ kararı tebliğ edildi.”
Sadece bu hadise bile, gerektiğinde PKK’yla bile kol kola girebilecek kadar çıldırmış İstanbul sermayesinin, Atatürkçü halkın bağlılıklarını aşağılayarak CHP’nin kumanda masasını nasıl ele geçirdiğinin apaçık delilidir.
Kısacası CHP şu sıralar, İstanbul sermayesinin kamikazesidir!
Atatürkçü düşünce de, CHP idealleri de bu hizip eliyle bir intikam aracı olmaya indirgenmiştir.
Bu yüzden, yazılarımda parti içi statüko yanlısı tutumu yüzünden sıklıkla eleştirdiğim Baykal bile Kılıçdaroğlu’nun skandal konuşmasını hoplaya zıplaya ayakta alkışlayan Nur Serter’in arkasında, koltuğuna yıkılmış bir halde ve de müteessirdi.
Kılıçdaroğlu’nu normal bir parti başkanı zannederek CHP’den milletvekili seçilenler bile ipin ucunun kaçtığından habersizce yemin törenine iştirak etmek üzere meclise gelmiştir! “Yemin törenine çocuklarıyla gelen CHP milletvekilleri bile vardı” diyor Adem Yavuz Arslan yazısında!
Bu CHP’nin “aklını kaybetmesi” değil de nedir?
Kılıçdaroğlu “başbakanın dişlerini sökeceğim” diye kuru sıkı laflar edeceğine, “Erdoğan çıksın karşıma” diye meydan okuyacağına bu skandal sonrasında krizi daha fazla sürdürmeden efendilerine karşı dik durmayı başarabilmelidir.
Bu kadarına yüreği yetmiyorsa ki yetmeyecektir, en azından istifa etmelidir.
İçinde zerre kadar onur barındıran biri, atanmış bir siyasetçi dahi olsa bana göre bir parti başkanlığını daha fazla işgal etmemelidir.
Varlık mücadelesi veren CHP’liler de kurultaya giderek adam gibi bir lider seçip CHP tabanına karşı günah çıkartmayı deneyebilir.
Gerçi Kılıçdroğlu’nun böyle onurlu davranmayacağını biliyorum.
Çünkü “benim adım Cemil” uğursuz tiplemesiyle birebir örtüşen “benim adım Kemal” karakteri, geçici parti başkanlığı uğruna kalıcı onuru da dâhil her şeyini gözünü kırpmadan feda edebileceğini seçim süreci ve sonrasında fazlasıyla ispat etmiş olan atanmış bir siyasetçidir.
Atanmış olduğundan da muhtemelen birilerine “gebe” hissetmektedir. Gebe olduğu için de kişiliğini, şerefini, inançlarını, değerlerini, partisiyle birlikte bu azınlığın hizmetine kurban ederek itaatini tescillemiştir.
CHP lideri olmayı başaramadı ama şimdilerde Kılıçdaroğlu, statüko operatörlerinin, İstanbul sermayesinin on numara tetikçisidir!