Yine Kürt sorunu gündemde
12 Haziran seçim sonuçları ülkenin huzura kavuşması için yeterli olmadı. CHP ve MHP’nin Ergenekon davasının tutuklu sanıklarını milletvekili adayı göstermesinin ve onların da seçilmelerinin ardından gelişen olaylar bazı hastalıkların gün yüzüne çıkmasına neden oldu. Milletvekili seçilen tutukluların serbest bırakılması için yapılan başvuruları mahkemelerin reddetmesi ile olaylar farklı bir noktaya geldi. CHP Meclis’te yemin etmeyi boykot etti. MHP ise yemin etti ve Meclis çalışmalarında milletin kendilerine verdiği vekaleti kullanmaya karar verdi. Doğru da yaptı. MHP ülkenin hayrına yapılacaklara destek vermeli, yanlışların da karşısına dikilerek tabanın beklediği onurlu muhalefeti yapmalıdır. Eğer bu konuda yapılması gereken düzenlemeler var ise bu elbette Meclis’te bulunularak yapılabilir. 12 Eylül referandumunda birlikte hareket etmesine rağmen bu defa MHP diğer iki partiye katılmadı... CHP ve BDP sanki sivil toplum örgütleri gibi Meclis’i boykot ettiler; ellerinde gücü olmayan insanların davranışı gibi!.. Bir mazlum/mağdur eğer gücü yetmiyorsa o zaman belki boykot kararı alıp uygulayabilir. Bir sendika, bir öğrenci örgütü benzeri... Ancak bir siyasi partinin boykot etmesi onun yaptırım gücünü kullanmada acizliğini ortaya koyar. Milletin verdiği gücü kullanmasını bilmeyenler Meclis’te nasıl görev yapabilirler?
CHP, Balbay ve Haberal için “Kesin hükmün infazı dışında milletvekili tutuklanamaz” biçiminde yasal bir değişiklik üzerinde çalışıyormuş... Bu parti madem böyle bir değişiklik üzerinde çalışıyor, neden yemin edip bu konuda yetkilerini kullanmıyor? Ancak böyle bir düzenlemeye, kendi tutuklu milletvekili olmasına rağmen, MHP’nin olur diyeceğini zannetmiyorum. Çünkü Devlet Bakanı Hayati Yazıcı “Bu durumda Murat Karayılan bile Meclis’e gelebilir. Türk vatandaşı ve kesinleşmiş mahkumiyet kararı da yok. Aday olur seçilirse, Kandil’den Meclis’e gelir” demiş. Bu konuda Yazıcı’nın endişelerinin dikkate alınması gerekir. O zaman buyurun sayın CHP, AKP’yi ikna edin ve destek verin, tutuklu milletvekilleri ve bazıları da Meclis’e girsin!..
DİYARBAKIR AYRILMAZ BİR PARÇAMIZDIR
Hiç kimse temel insan hak ve özgürlüklerini savunuyorum diye ülkenin bölünmesine rıza gösteremez. Neymiş, BDP gurup toplantılarını Diyarbakır’da yapıyormuş! Diyarbakır TBMM’nin yeni adresi mi? Aslında böylece şuur altlarında neler olduğunu anlıyoruz. Ülkenin bu tür davranışlarla kamplaşmaya gitmesi tehlikesi vardır ve buna BDP’liler neden olmaktadır. Suriye’deki halk hareketlerini örnek alma düşüncelerini geçmişte dile getiriyorlardı... Ancak burası Suriye değil. BDP milletvekili Hasip Kaplan basında yayınlanan haberde “Bunu bu noktaya getirmeye kimsenin hakkı var mı? BM’nin 665 sayılı kararı da vardır. Diktatör, hak ve özgürlükleri tanımıyorsa, zulüm ediyorsa, operasyon yapılıyorsa, ezilen halkarın başkaldırı hakkı vardır. Oysa biz gelip Meclis’te çözelim diyoruz. Halk bizi bunun için gönderdi. Gelin halkın iradesini tutuklamayın, kelepçelemeyin. Sizin terörist dediğiniz bizim için kahraman, vatanseverdir. Ya irademiz çıkar özgür olur Meclis’e gelir, ya da Meclis’in iradesi yok olur kelepçelenir.” Aslında Hatip Dicle de buna benzer sözler sarfetmişti. BDP milletvekillerinin ifadeleri hep toplumu tehdit eden ve gerilime neden olacak şekilde oluyor. Belirgin şekilde teröristleri öven konuşmalar yapıyorlar. Milletimiz sabırla bu davranışları takip ediyor. Bu sabır ne zamana kadar devam eder bilinebilir mi?
Bu ülkede Kürtlere darbecilerin yaptıklarını biliyoruz ve bu nedenle Kürt kardeşlerimizin yanındayız. Ancak bölücülük ve ırkçılık yaparak yanlarında durmak isteyenleri de itiyorlar. Hiç kimse “demokratlık” adına ülkesinin bölünmesine müsaade edemez. Ülkeyi bölmek, halkı kışkırtmaya yeltenmek demokratik haklarınız arasında değildir. Aslında bugün BDP’nin tavrının nedeni demokratik açılımla başlatılan ve Habur kapısından yapılan girişteki görünüme sebep AK Parti hükümetinin hatasıdır. Demokratik açılım sürecinde burada yazdım. Ülkemizin mağdurları sadece Kürtler değil. Bu ülkenin dindarları, onların kutsal değerleri de en az onlar kadar zarar gördü. Ancak dağa çıkıp haklarını aramaya kalkmadılar. Doğrusu bir de etraflarına baksınlar; diğer mağdurların sorunlarıyla ilgilensinler... Şimdi BDP’den bir Süryani milletvekili seçilmiş. İçlerinden biri kalkıyor “Biz kimlikler üzerinden siyaset yapmıyoruz” diyor; bu doğru değil. Evet sadece Kürt kimliği üzerinden siyaset yapıyorlar... Ayrıca projeleri o eski Marksistlerle geçmiş yıllarda birlikte hareket eden “siyasi Kürtçülerin” projelerinin aynısı... Sizler kimlikler üzerinden değil değerler üzerinden siyaset yapın, davanızın ruhu olsun, yanınızda duracak çok insan bulursunuz. Çünkü bu ülkenin insanları arasında sorun yok...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.