Sarhoş olan padişah mı, tarihçi mi?
Gece gündüz içene sarhoş demeyenler, bazı Osmanlı padişahları için bu yakıştırmayı cömertçe kullanıyorlar...
Bu tür köşe yazılarında “iyi niyet” aramanın gereksiz olduğunu tecrübelerimle biliyorum...
Ama bari birazcık “bilgi” olsa... O da yok! Sadece müthiş bir kin tufanı: Sanırsınız ki adamın babasını Osmanlı padişahları öldürdü!
Bu yaklaşımı iyi tanırım... Bu yaklaşım Ekrem Bey yaklaşımıdır.
Ekrem Bey, 1920’lerin Rize Milletvekili: Tamı tamına bir “sahibinin sesi...”
¥
Tarih 3 Mart 1924...
Yer Türkiye Büyük Millet Meclisi...
Kürsüde şu bizim meşhur Ekrem Bey...
“Efendiler, millete hizmet etmiş, tarihimizde, birçok sadrazamlar gösterebilirsiniz, fakat padişah göstermek için müşkülât (güçlük) çekersiniz. Bunların tahta bağlı olmalarının sebebi yalnız menfaat, ihtiras; bundan ibarettir...
Türk milletinin bu kadar geri kalmasına sebep padişahlardır... Bu padişahlar bidayet-i saltanatlarında hiçbir şey yapmamışlardır... Bu tarihi (yani Osmanlı tarihini) yukarıdan aşağı tetkik ederseniz, hep cinayet, şahsi ihtiras görürsünüz...
Sultan Fatih’ten mi bahsedeceksiniz? Benim gözümün önüne, onun, sırf bir arzusu için, en kıymetli sadrazamımız olan Mahmud Paşa’yı katlettirmesi geliyor... Devri baştan aşağa cinayettir... Mazisi cinayetlerle dolu ve Türk milletine hizmet etmemiş bulunan bu aile...”
Nutuk, sövmelerle, kınamalarla, lânetlemelerle sürüyor... Bin yıllık geçmiş insafsızca karalanıyor...
Bu zihniyet zaman zaman hortlar. Özellikle de tarihe ilgi yoğunlaşır gibi olup gençlerin ilgisi o tarafa yöneldiğinde...
Bunun sebebi belli: Tarihi çürütüp toplumu temelsizleştirmek. Kimi artniyetle, ince hesaplarla yapıyor bunu, kimi “tarafsız tarihçi” görünme çabasıyla...
Tarihi olduğu gibi anlatan tarihçileri malum çevreler “Osmanlı sevdalısı” ilân edip etkisizleştirmeye çalıştığı için, bazı tarihçiler “padişahlara içki içirenler kervanı”na katılıyor.
Aslında bunu bilmek imkânsız gibi: Çünkü Fatih’ten sonraki padişahlar, “Fatih Kanunnamesi” mucibince yemeklerini yalnız yerlerdi.
Yine de yemeleri-içmelerine ilişkin belgeler var. Bunların arasında içki yer almıyor. Sadece tahmin yürütülüyor. Meselâ: “Balık ve bazı deniz mahsulâtı seven padişahlar var. Bunlar daha çok içki ile tüketilen şeyler” denilerek birçok padişahın içki içtiğine karar veriyorlar.
Delillerinden biri bu, ikincisi Osmanzâde Tâib, üçüncüsü Câhiz...
Osmanzade, uygunsuz yaşantısı ve dedikoduculuğu yüzünden müderrislikten atılmış bir şair; Câhiz ise dokuzuncu asırda yaşamış Mutezile inancından Şiî bir Arap şairi...
Kendi zamanlarında ikisinin de şahitliği mahkemelerde kabul edilmeyecek insanlar...
Kendi zamanlarında şahitliğe kabul edilmeyecek bu insanları padişahların içki içmesine delil göstermek, aklın alacağı şey değil.
Hatırlayalım ki, içki içen ilk padişah olarak tanıtılan Yıldırım Bayezid, sırf “Namazlarını cemaatle kılmadığı” söylendiği için, devrin Bursa Kadısı Molla Fenari’nin hışmına uğramış, şahitliği reddedilmiş, bu hâdise üzerine Bursa’da kendi adıyla anılan camiini yaptırıp beş vakit namazını cemaatle kılmaya başlamıştır.
Meşhur Ulucami de onun Haçlılara karşı kazandığı Niğbolu zaferinin şükran nişanesidir.
Söyler misiniz lütfen, çevrenizde bugün hem cami yaptırıp hem de içki içen kaç hayırsever var? Karine (işaret) ise bu daha güçlü bir karine...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.