Şaştım şaşırdım kaldım”
Her sabah kalktığımda bakarım ki çukurlar kat kat çukurlaşmışlar, karşı tarafta yalakalık dağları alabildiğine yükselmiş..
Ne çukurdan yükselen feryatların sahihliğine, ne yalan dağlarından tüten duman olduğuna inanabiliyorum artık..
Medya mutfağında kriz pişiyor sekiz öğün..
Başka yiyecekler yok..
Kriz suyu içiyoruz çeşmelerden..
Hepsini anlıyoruz, fakat tek bir kişinin her yaptığını ben soytarılık olarak görsem de adam, kriz diyor.
Kimi çay krizi çıkartıyor, kimi peynir krizi, kimi de dangalaklık krizi çıktığını haber veriyor..
Ey vatandaş, ey ahali, aklınız varsa hiçbir krize inanmayın..
Seviyesiz medya mukallitleri 6 ay bilemediniz bir yıl bu modaya uyar, daha sonra bir başka su’ni hadiseleri devreye sokarlar..
Tabii biz kriz cinini araştırırken, malı götürür namussuzlar..
Şimdi fıkramızı anlatabiliriz.
İki sığır hırsızı yolda giderken bakıyorlar tepenin üzerinde bir kişi çift sürüyor.. Akıllarına düşen şeytanlığın tatbikatını yapmaya geçiyorlar.. Hırsızın birisi tepenin arkasına geçip saklanıyor, diğeri hem yolda yürüyor, hem de yüksek sesle/Amanım şaştım şaşırdım kaldım/ diye çığlık atıyor..
Çiftçi öküzleri durdurup adamın yanına geliyor ve soruyor:
“Neye şaştın şaşırdın arkadaş?”
Cevaben: “Tek öküzle çift sürüyorsun da ona şaştım şaşırdım kaldım”.
Çiftçi dönüp bakıyor öküzlerinin olduğu yere.. Hakikaten sabanında tek öküz var.. Gözlerini ovuyor amma nafile. Öküz tek.. Çünkü diğer teki hırsız alıp götürmüş.
Bu sefer çiftçi başlıyor:
“Vallahi ben de şaştım şaşırdım..”
İşte bu hallere getirdiler bizi.. Kimimizin öküzünü, kimimizin koyununu, kimimizin çocuğunu, kimimizin ahlakını-namusunu çaldılar.. Arada bir seçimler yaparak kendi aşırdıklarını ötekine yıkmak ve temize çıkmak mücadelesi vermelerine şahit olduk.
Çarklar dönüyor, çıralar yanıyor.
Bir bulaşık oğlan, “büyük” diye yutturulmaya çalışılan, esasta malı götüren medyanın sözcülüğünü yapmıştı geçen gün.. Ben buna ortak sözcü derim.. Çünkü müşterek hedefe baktırıp, müşterek görüşten saptırılıyoruz.
Şu ifadelere dikkatinizi çekelim..
“Sık ümüğünü CHP’nin.. Vur CHP’ye.. Ez CHP’yi.. İçinden parçalamaya çalış... Tükürdüğünü yalat.. Saygınlığını dibe vurdurt.. Haysiyetli bir çıkış yolunu açma.. Kapıyı aralama..”
Soruyor neticenin ne olacağını.. Onun cevabını da Kılıçdaroğlu gibi veriyor..
Bu adam dindar ve milliyetçi bildiklerine en ağır hakaretleri yapan, en iğrenç pespayeliklerden çekinmeyen adamdır..
Zahiren bir gazeteci..
Kendi gibi düşünmeyenlere “yandaş” mührünü basar..
Bir de biz soralım:
Ulan sen nesin sen? Bir siyasi partinin ücretli cilalayıcısı mı, mızraklı şövalyesi mi?
İstanbul caddelerinde yakasında MAO ZEDUNG rozetiyle utanmadan ve sıkılmadan dolaşan hergele, boş kalınca hepimize akıl verir..
Hani diyorum ki:
Uzun yıllar, boştan doluya doldurup-doyurmaya çalışan akıllıları çok görmüş olmamdan dolayı tiksiniyorum siyasetten ve siyasi yazarlardan.
Çaresi yok..
Gazete okumayı bırakamıyorum.. Televizyonlarda bilhassa haberleri dinlemeyi de bırakmam imkansız..
İşte tiksintime sebep olan acayiplikler:
Dün şeyhülislam mahdumu, az sonra yakası HAÇ rozetli adamın fikir işçisi.. Bir bakıyoruz komünist ÇİN’in kurucusu MAO ZEDUNG’un resmini yakasında teşhir eden, dine gizlice düşman, belki de yakın bir gelecekte haham olarak çıkar karşımıza..
Meşrebine uymayan hiçbir aykırılık yoktur abisi..
Gaddar su çıksın diye suyun suyunu sıkar
Sudan su çıkmaz lakin yandım oyunu çıkar
Kanatsız kör baykuşlar dolaşır üstümüzde
Yaşayan insanların canı canından bıkar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.