Kriz üzerine kriz... İnsanlar, takip etmekten yoruldu
12 Haziran seçimlerinin üzerinden “tam bir ay” geçti... Bu 1 aylık süre; hem “siyaset” açısından, hem “yargı” açısından o kadar “dolu” geçti ki; insanlar, “hızla gelişen olayları” takip etmekte hayli zorlandı.
Doğrusu, hayli yoruldular da...
Bırakın günlük işleriyle meşgul olan insanları, “biz gazeteciler” bile yorulduk.
Hangi olayı takip edecek, hangisine kafa yoracak, hangisiyle ilgili fikir yürüteceksin?.. Olay da çok, kriz de!..
Kamuoyu, ilk önce “BDP’li milletvekilleri”ne odaklandı... Çünkü BDP’liler; aday gösterdikleri ve milletvekili seçtirdikleri Hatip Dicle ve “KCK sanıkları”nın tahliye edilmemesi durumunda “Meclis’i boykot” edeceklerini deklâre etmişlerdi.
Ki, 28 Haziran günü Meclis’te yapılan “yemin töreni”ne katılmak yerine, gittiler Diyarbakır’da toplandılar... Yani, hem “Meclis’e gelmek” için yarıştılar, hem de o Meclis’i “boykot” ettiler.
BDP, O KOZU KULLANAMADI!
Hatip Dicle’nin “kesinleşmiş hapis cezası” bulunduğu için “milletvekilliğinin düşürülmesi” kararını, “Kürtlere yönelik bir tavır” olarak sunmaya hazırlanıyorlardı ki; bu defa “CHP’nin yemin inadı” girdi devreye...
CHP de, “BDP’ye paralel” bir tavır sergilemeye başladı... “Yemin töreni”nin yapıldığı 28 Haziran günü Meclis’e geldiler ama “yemin” etmeyip, kendilerini “yok” saydırdılar.
Onların gerekçesi de BDP’den farklı değildi... Onlar da; “Ergenekon sanıkları Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay tahliye edilmedikçe yemin etmeyeceklerini” ilân ettiler.
Kılıçdaroğlu’nun ifadesiyle;
“4 yıl sürse bile!”
Kabul etmek gerekir ki;
BDP’nin sürdürdüğü “Meclis boykotu”, CHP’nin sürdürdüğü “yemin boykotu”nun gölgesinde kaldı.
Kamuoyu ve elbette medya, BDP’den ziyade CHP’ye odaklandı, CHP’nin tavrını merak etmeye başladı.
Aslında, CHP, bu tavrıyla “istemeden de olsa” Türkiye’nin hayrına bir iş yapmış oldu...
Şöyle ki;
Eğer BDP, bu “eylem”de yalnız kalmış olsaydı, eline büyük bir “koz” geçirmiş olacak ve tavrın “Kürtlere yönelik” olduğunu iddia edecekti.
Ne var ki;
CHP, BDP’nin bu “koz”unu elinden aldı... Hele, MHP’nin durumunun da aynı olması, MHP’nin de; “Balyoz sanığı Engin Alan tahliye edilmemesine” rağmen, Meclis’e gelip yemin etmesi, BDP’nin argümanlarını iyice zayıflattı.
YA YEMİN, YA ZEMİN!
Şimdi, BDP de, tıpkı CHP gibi, bir “çıkış yolu” arıyor... Hele, PKK elebaşı Apo’nun; “Gidin, yemin edin” çağrısından sonra, BDP’lilerin çözüm arayışı daha da hızlandı...
Son haftaya girildiğinde;
CHP’nin de, BDP’nin de “yemin ve boykot eğilimi”nden vazgeçtikleri görüldü...
Her iki partinin de;
Bugün Meclis’e gelmeleri, “yemin” ettikten sonra “Hükümet programı üzerindeki görüşmelere” katılmaları bekleniyor.
Bu “tavır değişikliği”nde;
Yeni TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in “uzlaşmacı tavrı”nın elbette büyük etkisi oldu ama asıl sebep, oyların “erimeye” ve dolayısıyla “kamuoyu desteği”nin azalmaya başlaması oldu...
Son yapılan “anket”lerde;
AK Parti’nin oyları yüzde 61’e yükselirken, CHP’nin oylarının yüzde 19’lara gerilediği” görülüyor... Aynı şekilde, BDP’nin oyları da, “diğerleri” kapsamında değerlendirilecek kadar düşmüş durumda...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yemin krizini sürdürmekte “inat ediyor gibi görünüyor” olsa da; geçtiğimiz günlerde yapılan Baykal-Kılıçdaroğlu görüşmesinde ve CHP Parti Meclisi toplantısında ortaya çıkan eğilim, “yemin edilmesi” yönündeydi.
Çünkü, CHP;
Akit’in bugünkü manşetinde de ifade ettiğimiz gibi; ya “yemin” edecek, ya da “zemin”e çakılacaktı... Öyle ya; 12 Haziran’da alınan yüzde 26’lık oy, sırf “yemin inadı” yüzünden yüzde 19’lara kadar gerilemişti.. “Yeminsiz” geçen her gün, CHP’nin oylarını daha da eritiyordu.
CHP’NİN İDDİALARI BOŞ ÇIKTI
Bir aylık süre de göstermişti ki; “CHP’nin argümanları”nın hiçbir dayanağı ve geçerliliği yoktur.
CHP’lilerin iddiası şuydu:
“Biz yemin etmediğimiz sürece Meclis çalışmaları kilitlenir... CHP, komisyonlara üye vermez, dolayısıyla komisyonlar çalışamaz.”
Bu iddiaların hiçbir dayanağının olmadığı, yaşanan süreçte görüldü... Gördük ki; Meclis tıkır tıkır çalışıyor.
Geçtiğimiz günlerde “Hükümet Programı” okundu... Bugün de, o program üzerinde görüşmeler yapılacak.
Daha sonra da; “komisyon”lar teşkil edilecek ve çalışmalar devam edecek.
CHP ve BDP’nin durumu ise;
“Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi yok” atasözünü hatırlattı.
Öyle ya;
CHP ve BDP, Meclis’e küstüler ama, Meclis çalışmalarına devam ediyor.
Bundan sonra da;
CHP ve BDP gelse de, gelmese de çalışmalar aksaksız devam edecek... Hatta, o kadar ki, Başbakan Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde; “Eğer uzlaşma sağlayabilirsek, yeni anayasayı MHP ile yapabiliriz” bile dedi.
Düşünebiliyor musunuz;
Meclis, “yeni anayasa”yı bile yapabilecek güçte... Demek ki; CHP ve BDP inat ettiği ile kalacak!..
Ancak, bu “inat”tan vazgeçmek ve eğer bir “çözüm” bulmak istiyorlarsa; bunu “Meclis’te aramak” zorundalar.
Meclis’e gelecekler ve “anayasa değişikliği gerektiren” bu krizi, Meclis’te çözecekler...
Onun için;
“Bugün” önemli bir fırsat...
Bugünkü “Hükümet programı görüşmeleri”ne geçilmeden önce yemin ederlerse ne alâ, eğer etmezlerse; Meclis tatile gireceği için, bu iş “Meclis’in açılışı”na kadar devam eder.
ARA SEÇİME GİDİLİRSE!
Yine “‘inat” etmeye devam ederlerse;
CHP’liler ve BDP’lilerin “milletvekilliğinin düşürülmesi” ve “ara seçim”e gidilmesi gündeme gelir ki; böyle bir seçimde, her iki partinin alacakları oy, şimdikinin çok daha altında olacaktır... Böyle bir “ara seçim”de, AK Parti’nin milletvekili sayısı 400’e bile çıkabilir... Ki, bu rakamla, bir “anayasa değişikliği”ni bile rahat rahat Meclis’ten geçirebilir ve eğer isterse “referandum”a götürebilir.
CHP ve BDP, tüm bunları göz önüne alarak “sağduyulu” davranmalı ve “kriz”e son vermelidir.
ŞİKE VE DENİZ FENERİ
Çünkü, ülkenin başında yeteri kadar kriz var... Halk, bir yandan “boykot ve yemin krizi” ile meşgulken, bir yandan da “şike operasyonları”nın nerelere uzanacağını merak ediyor... Ve tabiî; “Almanya’daki Deniz Feneri”yle ilgili soruşturmanın nasıl sonuçlanacağını da merak ediyor.
Sonucu merak edilen o kadar konu var ki, insanlar, artık merak etmekten de fena halde yoruldu.
İnsanları yormaya, hiç kimsenin hakkı yok... “Kriz”ler ve “skandal”lar bir an önce son bulmalı ki, insanlar ağız tadıyla tatil yapabilsinler.
Bu haftalık bu kadar...
Selâm ve saygılarımızla...