Hastalık hızla yayılıyorHangi hastalık mı?
CHP’de bidayetten beri var olan, Kılıçdaroğlu ile zirve yapan tuhaf ve tehlikeli “BEN/BİZ” hastalığı..
Hiçbir şekilde, hiçbir şartta kaybetmek yazmıyor kitaplarında..
Haklılar da aslında.. Çünkü herkes ve her görüş ALTIOK umdeleri içinde hayat bulabilir.. Başka türlüsü imkansız..
Türkiye’yi yoktan var eden onlar (?).. Cumhuriyet’i kuran onlar, demokrasiyi babaları hayrına bağışlayan yine onlar (???)
Böyle layüsel bir parti, sıradan fani kişilerin partileriyle mukayese edilir mi?
Görüyorsunuz, kaybettikçe hırçınlaşıyorlar, dengeleri sarsılıyor ve İSA GÖK SENDROMU zuhur ediyor..
Elbette kolay değil..
Türkiye’yi idare etmek bize mahsus derken kaybetmek çıldırtmaz mı adamı?
Cumhurbaşkanlığı elden çıkmış, tabii Meclis çoğunluğu uçup gitmiş. Anayasa Mahkemesi’ni her gün üç/beş defa uğradıkları, istedikleri kararları istihsal ettikleri bir kurum biliyorlardı... Heyhat! Nerede şimdi?
Yargıtay... Danıştay... Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu; resmi gayrıresmi ne varsa onlarındı.. Hepsini hepsini kaybettiler.. YAŞ kararlarının sadır olduğu askeriye kanadı da beraberlerindeydi..
Fena şekilde gitti.. Hani çok iyi de oldu.. Marazlı demokrasimizin sebebi ALTIOK görüşçülerinin başının altından çıkardı, bütün serkeşlikler... Kalıba girmeyenlerin askeriyeden tart edilmeleri, yargı yollarının kapalı olması övünülen demokrasinin kılçığıydı, fakat görmezlerdi..
Abdullah Öcalan’ın uzaktan kumandalı parti yöneticileri de İSA GÖK sendromuna yakalandılar..
Etlerine/butlarına bakmadan Türkiye’yi tehdit etmekteler.. Halbuki o Türkiye’nin asli parçasıdırlar bilmek istemiyorlar..
Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay Kılıçdaroğlu’nun iddia ettiği gibi halk iradesiyle seçilmiş vekiller miydi?
Kendi şahsi tasarrufunu “halk iradesi” olarak lanse etmek galiba siyasi acemeliktendir. Ama “Adı Kemal’dir”, ciddi ciddi konuşur..
Meclisi boykot etmediklerine herkesi inandırmak ister..
Şu anda bile konuşma yaptığı kürsünün arkasına Mustafa Kemal’in fotoğrafını koymayı ihmal etmemesi hangi maksada matuftur düşünelim..
Fakat öyle bir kaybettiler ki daha ele geçmez eski saltanat günleri.
Zaten sıkıntıları da oradan geliyor..
Ben bu yazıyı Pazartesi sabahı yazıyorum. Henüz Cemil Çiçek başkanlığında yapılacak toplantı yapılmamıştı..
Bay Kemal, “kriz değil” diyor.. Doğru, bu derecede seviyesiz bir kriz hiç görülmemiştir..
Yemin etmemenin mantığını anlamak imkansız..
Eğer baskı uygulayıp Haberal’ı, Balbay’ı, öteki taraftan da Hatip Dicle isimli muhteremleri diz çöktürme usulü Meclis’e sokacaklarına inanıyorlarsa aldanıyorlar..
Bak işte gördünüz, spora şikeyi karıştırmaktan tutuklanan başkan için taraftarlar polisle çatıştılar..
Bağırıyorlar:
Bizim başkan en büyük başkan.. Bizim başkana tutukluluk yakışmıyor..
Peh peh, ne güzel..
Geçti o saltanat günleri geçti..
Ne Atatürk posteri, ne Apo posteri yargı kararına tesir eder ne de Türkiye halkı salya-sümük ağlamalardan etkilenir..
Yapılacak tek şey; sevilmek, halkın teveccühünü kazanmak ve kanunlara harfiyen uymaktır..
Öteki yolları denemeye kalkışmak ahmaklıktır.
Bir zamanlar sizlerin jokeri olan Demirel “Verdimse ben verdim” diye dayılık göstermişti.. Sonra boyunun ölçüsünü aldı, kendisine itibar eden Hüsamettin Cindoruk hariç, kimse kalmadı..
Devran değişiyor beyler...
Adımınızı denk atın!..
Kula kulluk çiçeği açar mı açar elbet
Kaplumbağa yavrusu uçar mı uçar elbet
Mümkünatsız hiçbir şey kalmadı dünyamızda
Bugünler de zamanla geçer mi geçer elbet.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.