Tekir Kediler ve Bengal Kaplanları
Bizde çok yüksek, başarılı, dünya çapında mühendisler var mı?.. Var... Çok büyük doktorlar var mı?.. Onlar da var... Çok sahada hayli ilerledik ama bazı önemli eksikliklerimiz hâlâ devam ediyor:
Dünya çapında, mesela Le Corbusier ayarında mimarlarımız var mı, varsa kaç kişi?
Dünya çapında hukuk mimarlarımız var mı?
Bizde bir Rahibe Teresa var mı?
Bir Albert Schweitzer var mı?
Ülkelerde, milletler ve toplumlar içinde öyle erkekler ve kadınlar vardır ki, tek başına birer ümmettir.
Albert Schweitzer doktordu, filozoftu, müzisyendi, Protestan misyoneriydi. Afrika'da Gabon'a gitmiş, Lambarene şehrinde bir cüzzam hastanesi kurmuş ve çok ama çok kötü şartlar altında, bir beyazın yaşaması çok zor bir iklim ve ortamda hizmet vermişti. Ömrünü, sağlığını, şahsî servetini bu hizmet için harcamıştı. Kendisine Nobel ödülü verilmişti.
Nüfusumuz maşaallah 72 milyon ama dünya ve insanlık çapında büyük düşünürlerimiz yok.
Dünya çapında fedakâr ve ihlaslı hizmetkârlarımız yok.
Son kırk yılda, biri Selimiye büyüklüğünde 40 bin yeni cami yaptırdık ama bunların içinde Tac Mahal ayarında bir bina yok.
Müslümanlar için söylüyorum: On bin yurt, pansiyon, okul, kurs binası yaptırdık ama bunların bir tanesi bile Sultanahmet'teki hapishane binası kadar güzel değil.
Nüfusumuz artıyor, ihracat artıyor, turizm hızla gelişiyor, zenginlik, lüks, konfor, otoyollar, hava alanları, barajlar, limanlar, marinalar, hızlı trenler, gökdelenler... Lakin aydınlarımızın (bizde aydın var mı?) sayısı kaç, seviyeleri ne?.. Hani kitapları yüz yabancı dile çevrilen büyük düşünürlerimiz?
Türkler yurt içinde ve dışında gökdelenler, havaalanları, stadyumlar inşa ediyormuş... Güzel ama bu yeter mi? Sanat tarihine geçecek kalıcı güzel binalar yapabiliyor muyuz?
Öyle binalar ki, açıldığı gün "Büyük ve çok değerli sanat eseridir. Kesinlikle yıkılmayacak ve korunacaktır..." kaydı düşülsün. Gökdelen ne ki... Eskir, yıkılır, yerine yenisi yapılır.
Bizde The Times, Le Monde gibi gazeteler var mı?
Bizde Eton koleji gibi liseler var mı?
Bizde Harvard üniversitesininki gibi 15 milyon kitap, doküman, malzeme ihtiva eden bir kütüphane var mı?
İnsanlığa ışık tutacak düşünürlerimiz nerede?
Biz Türkiyeli Müslümanlar kendi hak dinimiz için, Yahova Şahitleri'nin kendi dinleri için çalıştığı kadar fedakârca ve yoğun şekilde çalışıyor muyuz?
Çok lüks meskenlerimiz, çok lüks yazlıklarımız, çok lüks otolarımız, çok lüks telefonlarımız varmış. Bunlara sahip olmak fazilet midir? Yakın tarihte dünyanın en lüks otosu, genelevler imparatoriçesi Madam Manokyan'a aitti!..
Bodrum'da lüks bir lokanta açılmış, bir şişe İspanyol şarabı dahil adam başına yemek 2500 (yazıyla: İki bin beş yüz) yeni lira imiş.
Maddî zenginlikle birlikte (faydalı) ilim, irfan, kültür, edeb, terbiye, görgü, ahlak, fazilet, hikmet, insanlık, adalet çoğalıp ilerlemezse zenginliğin faydası olmaz, zararı olur.
Türkiye'miz bol miktarda, gerekenden çok fazla tekir kedi yetiştiriyor ama gerekli miktarda Bengal kaplanı yetiştiremiyor.
Maddî zenginlikler fânîdir... Büyük binalar yıkılır ama büyük adamların hatıraları ve ışıkları kalır.
Öncelikle Müslüman çoğunluğa hitap ediyorum:
Tekir kedilerin yanında, gereken miktarda Bengal kaplanı da yetiştirmek için plan program yapınız.
Tekir kedi, bol gıdayla kaplanlaşmaz.
Tâziye
Bedir Yayınevi'nin değerli elemanı Yunus bey kardeşimizin pederi Cevat Kızılkaya, Fatsa İslamdağ beldesinde vefat etmiş ve orada toprağa verilmiştir. Cenab-ı Hak ona ve bütün mü'min mevtalara rahmet eylesin. Kederli ailesine başsağlığı dilerim.
* (İkinci yazı)
Üstad Necip Fazıl Sağ Olsaydı Çok Üzülürdü
Merhum Üstad Necip Fazıl din âlimi değildi ama sahih (doğru) bir din kültürüne sahipti. Onun inanca ve dine ait bilgilerinin sıhhati merhum Şeyh Abdülhakim Arvasî hazretlerine bağlı olmasından ileri geliyordu.
Üstad yaşamış ve günümüzdeki bozuk cereyanları görmüş olsaydı çok üzülürdü ve ağır yazılar kaleme alırdı.
Günümüzdeki şu bozuk inanç ve fikirlere, şu tiyatrolara bakınız:
1. Kur'anı, Sünneti, icmâ-i ümmeti yalanlarcasına "İslam tek hak din değildir, başka ibrahimî hak dinler de vardır" iddiaları.
2. Resulullah'ın İslamı ve Kur'anı tebliğinden ve insanlığı İslam'a çağırmasından sonra, bu tebliği ve dâveti red, tekzip ve inkâr edenler de Cennet'e girecektir hezeyanı.
3. Mardin'de Kasımiye medresesinde yapılan Dinlerarası Diyalog etkinliklerinde ezanlar okunur çanlar çalınırken papazlarla Diyanet mensubu hocaların hep birlikte havuzun üzerindeki (sözde) Sırat köprüsünden geçerek Cennete girmeleri.
Şenliği (Evlere şenlik!)...
4. Tevhid ile Teslisi bağdaştırmaya yönelik çabalar.
Rahmetli Necip Fazıl iyi ki, bu günleri görmedi...
Merhum Ömer Nasuhi Bilmen, merhum Ahmet Davudoğlu Ezherî hocalar sağ olsaydılar, bugünkü bozuk fırkalar hakkında reddiyeler yazar Ümmet-i Merhumeyi uyarırlar, aydınlatırlardı.
Şeyhülislam Mustafa Sabri, Zahid el-Kevserî gibi hocalarımız yaşamış olsalardı, mutlaka reddiyeler yazarak sapıklıkları cerh ederlerdi.
Bugün sapık ve bozuk fikirlere, inançlara, görüşlere, fırkalara muhalif Ehl-i Sünnet hocalarımız vardır ama seslerini duyuramıyorlar.
Daha önce de yazdım, tekrar ediyorum. Teklifim şudur:
En az yüz kadar icazetli din alimi, fakih, müftü, müfessir, muhaddis bugünkü sapık fırkalar aleyhinde bir beyannâme hazırlamalı ve bu beyannamenin ilk baskısı bir milyon olmalıdır.
Bu beyannâmede Kur'ana, Sünnete, Şeriata, Ehl-i Sünnet ve Cemaate aykırı belli başlı bozuk inanç ve görüşler; âyetlerin, hadîslerin, icmâ-i ümmetin, on dört asırlık İslamî birikimin ışığında çürütülmelidir.
Bunların hangisinin küfür olduğu da icazetli müftüler tarafından halka açıkça bildirilmelidir.
Muhterem bir âlim güzel bir reddiye yazmış, bu kitap bin adet basılmış... Fazla bir faydası olmaz. Kocaman bir havuza bir tek şeker atsanız tatlanır mı? Havuzun tatlanması için birkaç çuval şeker dökülüp karıştırılması gerekir. Bid'at fırkaları nasıl çalışıyor?..
Bazı sapık fırkaların Diyanet'i ele geçirmek için yoğun sinsi faaliyetler yaptığını ve kadrolaştığını duyuyorum.
Bazı politikacıların sapık cereyanları teşvik edip desteklediğine dair üzücü ve çok düşündürücü rivayetler var.
Din elden gidiyor (yahut büyük ölçüde gitmiş bile) haberimiz yok.