Düğünler, ekranlar...
Her ikisi de ayna sayılır...
Gidişat, nedir neler oluyor?
Cemaatin televizyonları diyorlar...
Yayınlarına bakıyorsun diğerlerinden pek de farkı yok.
Reklam adı altında daha da tahrip edici...
Söylüyorsun tınmadıkları gibi adın cemaat aleyhtarı olarak mimleniyor.
“Ha şu yazar mı? Zaten o bize karşı...”
Birde sevimsiz, zevksiz düğünlerimiz var...
Müslüman dersen değil, Hıristiyan dersen o da değil...
Manzara gerçekten çok garip...
Aile sıkı sıkıya kapalı, kızları ile gelinleri bele kadar açık...
Ortalık kepazelik...
Farkımız!
Diğeri laik, biz de belki hac sonrası üç sefer umre yolculuğu yapmışız...
Mirac’ı da, Kadir gecesini da kutlarız...
Yapıyoruz da biri diğerine hiç uymuyor, çelişiyor, çatışıyor...
Sonradan görme mi diyeyim...
Yoksa olmadığı zaman daha mi iyi Müslüman oluyoruz?
Çöpün olduğu yerde gül olmayacak diye bir kural da yoktur.
Geçen hafta katıldığımız Örs ve Şafak ailesinin düğünü bunlardan birisiydi.
Örnek olsun diye es geçemedim.
Av. Ebru Örs...
Bu kızımız, staj yapmak üzere büroma geldiğinde dirseklerine kadar açık olduğunu görünce amcası olarak bir deneyeyim dedim. Benim ki görüp de susmamak sorumluluğu...
“Kızım, açık giyinmek zorunda mısın?”
Meğerse taşı tam da gediğine koymuşuz, kısa bir süre sonra Ebru kızımız, “namaz kılıyorum ama hem açık gezmek hem de namaz kılmanın bir arada bağdaşmayacağını düşündüğümden örtünmeye karar verdim” demez mi?
Hey Allah(c.c) bin defa razı olsun...
Açık olan Ebru, Allah’ın(c.c) hidayeti ile tepeden tırnağa kadar örtündü.
Akabinde nişan olayı çıktı karşımıza. Av. Süleyman Şafak. Allah, Ebru’ya dilediği gibi bir aileyi nasip etti...
Baba Jandarma Albay Yakup Şafak, kendisi anlatmıştı ben de nakledeyim.
Davetli olduğu yemeğe kapalı olan eşi ile gidince, telaşa kapılan general rütbesindeki komutanı eşini göstererek sormuş:
“Albay bu ne?”
O da, yanındaki eşini ona göstererek aynı soruyu sormuş:
“Komutanım, ya bu ne?”
“O benim eşim.”
“O da benim eşim komutanım...”
Sonrası tabii ki tezkere...
Ne var ki sapmayan çizgi, o senin eşinse bu da benim eşim!
Geçen hafta bu ailenin düğününü Ayaş yolundaki Meriç tesislerinde yaptık.
Örnek bir düğündü...
Tam da sahibinin sesi.
İlahiler, dualar...
Kimseler açılmadı, saçılmadı, ortalığa dökülmedi. İçki rezaleti yoktu...
Dilerim bu gibi düğünler Müslüman ailelere örnek olur, taşmazlar, taşırmazlar, mevkiye, paraya aldanıp aşırı gitmezler...
Her namazda “vel asr” suresini okuduğumuz halde aşırı gitmeme konusunda maalesef ayar tutturamıyoruz. Rabbim, “aşırı gidenler hüsrandadır” buyuruyor.
Hele de Müslüman aileler çocuklarına hakim değilseler...
Bazıları da örtünüyor güya...
Örtünme şüphesiz Allah’ın (c.c) emridir, ama o emri sadece bir başörtü ile sınırlandırmak çok yanlış. Hatların “al beni” diyorsa, örtünmüyorsun demektir.
Görüyoruz...
Caddeler çirkin, ekranlar çirkin, düğünler çirkin...
Müslüman güzel olana taliptir, ben anlatım, bundan sonra aşırıya kaçanların vebal da günah da başlarına... Hem de o kimseler mallarına, mevkilerine güvenmesinler...
Allah(c.c) bize şah damarımızdan daha yakındır, her şeyi görendir, bilendir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.