Önder Sav ve hacca gitmek isteyen vatandaş yahut CHP ve din
CHP’li önder Sav’ın, hacca gitmek istediğini söyleyen vatandaşa, “Boş ver, Araplara para kaptırma... Bakarsın Muhammed seni bırakmaz, (yaşlısın, oralarda ölürsün anlamında) sen yine şey yapma...” şeklinde, dini kutsallarımız ve Peygamber Efendimiz hakkında lâubali ifadeler kullanması, sanırım yalnızca “Dindar Müslümanlar”ı değil, “Tüm Müslümanlar”ı incitmiştir.
İfadeler yürek kanatacak kadar ağırdır!
Yine de CHP yöneticilerinden beklenmeyecek sözler değildir. Hatta geçmişlerinde bundan daha ağırları vardır.
Unutmayalım ki bu parti, 1947’lere kadar hacca resmen izin vermemiştir. 1948’de bu kez “döviz yokluğu” (yani önder Sav’ın “Boş ver, Araplara para kaptırma” şeklindeki gerekçesi şahsi olmaktan çok partiseldir ve CHP’nin hac karşısındaki tipik duruşunu yansıtmaktadır) bahanesiyle tekrar yasaklanmış, ancak 1949’da, Demokrat Parti’ye halkın teveccühü gözlemlendikten sonra resmi izin çıkmıştır. O yasaklı yıllarda Rusya dahi hacılarına yasak koymamıştı.
•
Yıl 1941... Ankara’da “Millî Şef İsmet Paşa” iktidarı var. Paşa, maşallah, hem “CHP Genel Başkanı”, Hem de “Cumhurbaşkanı...” Partisi de pek tabii olarak “Devlet!”
O tarihte lise ikinci sınıflarda, “Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti” (bugünkü Türk Tarih Kurumu) tarafından kaleme alınmış “Tarih II” isimli bir ders kitabı okutuluyor...
“Maarif Vekilliği Talim ve Terbiye Heyetinin 12.6.1932 tarih ve 11 sayılı kararı ile ders kitabı olarak kabul edilmiş ve Neşriyat Müdürlüğü’nün 83-5878 sayılı ve 19.7.1941 tarihli emriyle üçüncü defa olarak 3000 sayı basılmış” olan bu kitapta, daha önce de yazdığım gibi, Kur’an-ı Kerim’in “Allah Kelamı” olduğu inkâr ediliyor.
“Kur’an nedir?” sorusuna verilen cevapta deniyor ki: “Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur’ân denir... İslâm ananesinde bu ayetlerin Muhammed’e Cebrail adında bir melek vasıtasıyla Allah tarafından vahiy, yâni ilham edildiği kabul olunur.”
Unutmayın o tarihte iktidarda CHP vardır ve hiçbir parti henüz siyaset sahnesine çıkmamıştır, çıkamamıştır, çünkü herhangi bir partinin siyaset sahnesine çıkması halinde, “dindar” halk ekseriyeti tarafından iktidardan uzaklaştırılacaklarını, bir daha da iktidarla buluşamayacaklarını en iyi o partiyi yönetenler bilmektedir. öylesine milletten ve milletin değerlerinden kopukturlar!
Kitabın sayfalarını çevirip, CHP yöneticilerinden önder Sav’a derdini anlatmaya çalışan vatandaşın gitmek istediği yerden, “Kâbe-i Muazzama”dan bahseden bölüme gelelim...
“Kâbe; mikâp yâni tavla zarı şeklinde demektir. (Benzetecek başka bir şey yok muydu?) Filhakika Kâbe çok eskidir. Ne vakit ve kimler tarafından yapıldığı da bilinmiyor. Arap an’anesi Kâbe’nin inşasını İbrahim Peygambere atfetmektedir.” (Bunu Arap an’anesi değil, doğrudan Kur’ân-ı Kerim söylüyor... Bir inkâr daha)
İnkâr fırtınası “Hacerü’l Esved” bahsinde de aynen sürüyor: “Araplar’ın” diyor, adı geçen ders kitabı, “aralarında yayılan bu an’aneye göre İbrahim, karısı Hacer ile oğlu İsmail’i buraya getirmişti; Zemzem de onlar için fışkırmıştı; İbrahim, oğlu İsmail ile birlikte Kâbe’yi bina etmişlerdi. Cebrail kendilerine o zaman beyaz ve mücellâ olan Haceriesvedi (olduğu gibi yazıyoruz) getirmişti; bu taş sonradan günahkârların ellerini sürmelerinden dolayı kararmıştı. Bunların hepsi, bittabi, sonradan uydurulmuş masallardır.” (Sayfa: 85)
Kitap kafa karıştırmaya şöyle devam ediyor: “Bu mukaddes karataş an’anesi aynen Friklerde de vardı. Friklerin mukaddes sayarak ihtiram ve ibâdet ettikleri Karataş bugünkü Afyon Karahisar şimalinde, kadîm Pessinüs şehrinde bulunuyordu. Bunun kudsyeti an’anesi bu şehrin Romalılar tarafından zaptına kadar devam etmişti. Demek ki, Kâbe’nin bir köşesindeki Karataşın kudsiyet almasından, ziyâret ve tavaf edilmesinden çok evvel Friklerde Karataşın mâbet ve ziyaretgâh esası olması âdeti teessüs eylemiş bulunuyordu.” (Sayfa: 85)
Bir inkâr da “vahiy” konusunda: “Vahiy, ilham fikri Muhammed’ten evvel de Araplarca meçhul değildi. Bütün ibtidaî (ilkel) kavimler gibi, Araplar da şairlerin, akıl erdiremedikleri kuvvetlerden ilham aldıklarına inanırlardı. Bu kuvvetler Araplar için cinlerdi.
Cinler güyâ, kâhinlere gayptan (bilinmeyenden) haber vermek kudretini ilham ederlerdi. Bu nevi itikatlar Arabistan’da her zaman o kadar canlı ve derin olmuştur ki, Muhammed bile cinlerin vücuduna samimi olarak inanmıştır.” (Her Müslüman inanır, zira Kur’an’da 28 âyetten oluşan ve Mekke’de nazil olan bir “Cin Süresi” mevcuttur. Ama Kur’an’a “Muhammed’in fikirleri” diyen zihniyetten bunu dikkate alması beklenmemelidir).
Unutmayın dostlar, ezanın minarelerden atıldığı, Kur’an’ın camilere hapsedildiği, haccın “Araplara para kaptırmayalım” gerekçesiyle yasaklandığı, camilerin kiralanıp hatta satıldığı; kısacası tüm hayatın “pozitivist” bir mantık üzerine oturtulduğu bir dönemden, eski CHP döneminden söz ediyoruz.
önder Sav’ın ve başka bazı CHP’lilerin yaklaşımlarıyla sabit ki, CHP’nin geçmişteki fikriyle bugünü arasında maalesef bir fark oluşmamıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.