Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Akşemseddin Hazretlerinin huzuruna varıp

Akşemseddin Hazretlerinin huzuruna varıp

Akşemseddin Hz.lerinin bulunduğu belde Göynük;

“Ey Sultanım; siz tıbbın babası, maddi ve manevi ilimlerin dehası, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından müjdelenen Fatih’in ve fethin hocası olarak; şanı, şöhreti ve maddi varlıkları terk edip, bu mütevazı Cennet yurdu tercih ettiğinize göre, karşınızda ben bir hiçim” diyenlerin gidebileceği bir yerdir.

Cuma namazını eda etmek, Gazi Süleyman Paşa Camii’nde nasip oldu. Hutbede imam efendi, Akşemseddin Hz.lerinin şehrinden geçici olarak ayrılan birinin üzüntüsünü ağlayarak anlatıyor ve konuşmasının en can alıcı noktalarından birinde şöyle diyordu:

“Ey Müslümanlar; camileri kimsesizleştirmeyelim. Camileri kimsesizleştirenler, evlerini kimsesizleştirir, işlerini bereketsizleştirir” diyordu.

Hakikaten de camilerin kimsesizleştirilmesi, Müslüman insan kimyasını çok yakından ilgilendiriyor.

Bu lafı yiyince haliyle Göynük’te bulunduğumuz vakit namazlarını camilerde eda etmeyi bir borç bildik. Meğer camide olmak ne kadar önemli ve güzelmiş.

İlk defa tanıştığımız can gardaşlar, has yoldaşlar ve düşüncedaşlarımızla birlikte gönül kazandık, kalp kazandık, ekmeğimizi, aşımızı, suyumuzu, duygularımız paylaştık.

Anladım ki, bir insanın beş duyusunun beşi de Müslüman olursa, İslam’ın güzelliği ancak o zaman daha iyi anlaşılıyormuş.

Bir insanın beş duyu organı, “endişesiz ve şüphesiz” Müslüman olmalıymış.

“Benim beş duyu organım da Müslümandır” diyebilen yiğitler varsa, lütfen sadece gözlerimizi ve kulaklarımızı bir testten geçirelim yeter.

¥

Cuma Namazında hutbe irad eden imam efendiyi merak etmiştim. Ancak camide bulabilirdim. Öyle de oldu. Akşam namazı için cami yolunda karşılaştık.

O sırada birbirimize baktık. İkimizde gülümsüyorduk. Gözlerimiz konuşuyordu. Belli ki ruhlarımız dışında gözlerimiz de birbirine aşinaydı.

İsimlerimiz söylendi, okullarımız söylendi, bir iki hatırlatma daha yapıldı ve en son 35 sene önce birbirimize yine gülümseyerek ayrıldığımız dost çıktık.

Bir değil, çok defa söylemeliyim. Hatta öncelikle ve defalarca kendim için söylüyorum. “Bir insanın beş duyusunun da Müslüman olması lazım.”

Benim gibi dili ile söylediklerini kalbine tasdik ettirmede zorluk çekenler veya “sözleri Müslümanca olup, hareketleri Müslümanca olmayan” yine benim gibiler, bu beş duyu meselesinin üzerinde epeyce durmalıdır.

¥

İşte Akşemseddin Hz.lerinin bulunduğu mekânda böyle nice kavuşmalar yaşanıyor ve tanışmalar oluyor.

Gelen giden her misafire camide ve türbede hizmet eden, namaz vakti mihraba geçen, namaz sonrası gerektiğinde caminin temizliğini yapan Gazi Süleyman Paşa Camii görevlileri; Mehmet Fırat, Yaşar Asal ile Akşemseddin Hz.leri mescidinin görevlisi Fedai Başer ve Kur’an Kursu Müdürü Bilal Yılmaz; insana hizmetin İslam’a hizmet olduğunu gösteren kadirşinas insanlardı.

Bu arada anahtarcı ya da çilingirci Şevket amcayı da söylemeliyim. Kendi üslubunca fani dünyayı ve fani insanı öyle bir anlatışı var ki, Göynük’e gidenler onu da görmeliler derim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi