Akıllı başlar ve imanlı kalpler inisiyatifi ele almalı!
Ramazan-ı Şerife dört gün kaldı. İnsanlığın beşte birini, yeryüzünün yarısını teşkil eden iki milyarlık muhteşem ordu saf tutmak üzere. Âlemlerin Rabbinin muhteşem Rahmet ve Kudretine, ihtişamlı ve topyekûn bir ibâdetle karşılık verilecek Ramazanda. Birlikte imsak edilip birlikte iftar edilecek. Her nefis Mülk Allahındır hakikatini bütün zerreleriyle bilecek ve hâl diliyle ilân edecek. İman ve İslâmın izzeti ve lezzeti bir kez daha en yüksek seviyede görülecek ve hissedilecek. Açlığın faziletlerini, bereketlerini her nefis bizzat idrak edecek. Komşusunu da, fakir fukarayı da, Somalide açlıkla mücadele eden milyonları da daha iyi anlayıp infak hislerini ve insanlığını uyandıracak, harekete geçirecek.
İşte tam da manevî hasat zamanına yaklaşmışken ve Ramazan-ı Şerifin benzersiz maneviyat mevsimine dâhil olacakken art arda gelen şehit haberleri yine hânelerin tadını kaçırdı, vicdanları kanattı.
Meşum Silvan hâdisesi ve sonrasındaki gelişmeler hemen her kesimin kafasını allak bullak etti.
Travmatik bir süreç bu.
Terör mantığı hep aynı: Şok edici ve sarsıcı!
Ama Türkiye eski Türkiye değil!
Her türlü olumsuz açıklama ve gelişmelere ve durumun çok hassas olmasına rağmen sağduyu ve akl-ı selimin kısa zamanda taraflara hâkim olacağı kanaatindeyim.
Makul sürede yayınlanacak teftiş raporunu da sabırla bekleyip okuyalım, bakalım neler çıkacak.
Bütün birim ve şubeleriyle, en şahininden en güvercinine kadar daima şiddet ve çözümsüzlüğe çalışan çevrelere inat şimdi hükümet ve sivil toplum kuruluşları ısrarla silahsız kuvvetlerle seferberlik hâlinde olmalı.
Hizmetle, şefkatle ve sağduyu ile muamele vakti şimdi.
Tuzaklar bu şekilde boşa çıkartılmalı.
Öfkeyle, şiddetle, duygusallıkla, telaşla atılabilecek hiçbir hayırlı adım yok!
Geçmişin günahkâr zaptiyesinin ve bürokratik çevrelerinin zorbalıklarını ve söylemlerini taklide özenmeyelim.
Eski JİTEMcilerin ürperten itiraflarını okumuşsunuzdur. Kim bilir kaç ocağa ateş düşüyor her haberle. Öfkeler tazeleniyor. Hafızalar canlanıyor...
Bu durumdan, kandan beslenen yarasalarla, ırkçının, kökü dışarıda komitacının her türlüsü nemalanıyor.
Arsız ve uğursuz Kürt-Türk ırkçı/laikçi/materyalist zorbaların ceremesini masum ve mahzun insanımıza çektirmeyelim!
Hakka inanmadığı için halkına himmet ve hizmet sunamayan siyasetçi ve idarecilerin cürümlerini yeni nesle yükletmeyelim!
Bu çağrımı iktidar mensuplarına veya siyasilere değil sadece tüm kesimlere ve bu satırları okuyan herkese yöneltiyorum.
Çünkü bugünlerde nereye gitsem, hangi mevkuteyi okusam bu konu konuşuluyor, yazılıyor ve maalesef adaletsiz, fevri ve alabildiğine duygusal yorum ve fikirler gırla gidiyor.
En tesirli ilaçlar ve hakiki çözümler bu gerilimli ortamda beylik lâf veya klişe damgalarıyla etkisizleştirilmeye çalışılıyor.
Hâlbuki ne kadar profesyonel çatışma çözümü tekniklerini de uygulasanız son tahlilde Kürt sorununun kalıcı ve acısız çözümü yine fıtrata en uygun, bünyenin ülfet ettiği reçetelerle olacak.
Batıda bazı formüllerle silahlar susmuş olabilir, bazı çözümler taklit de edilebilir. Ancak ithal ilaçlar bizim derdimize daimî devâ olamaz.
Burada en büyük vazife ve mesuliyet hem Türk hem Kürt mütedeyyin taraflara düşüyor. Bu taraflar istişare ve itidali hiç bırakmamalılar. Sürekli bir meşveret meclisi teşkil etmeliler. Kardeşlik şuuru yanında kardeşlik hukukunun neleri icap ettirdiğini de bir bir masaya yatırmalılar. Sadece hükümet ve asker değil, dindar ve muhafazakâr kesimler de Kürt Sorunu ile imtihan olunuyor. Yeni anayasa süreci sorunun bir yanını çözecek. Bunu sahada çözecek olan yine mütedeyyin gönüllü teşekküller olacaktır.
Ramazana birkaç gün kala, ümit ediyoruz akıllı başlar ve imanlı kalpler inisiyatifi ele alır. Kısa vadeli siyasi ve dünyevî hesaplarla değil, istikbali düşünerek, ahireti hesaba katarak, halkın rızasının Hakkın rızasında olduğunu bilerek adımlar atarlar.
Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun efendim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.