Başbakan'a niye S&P cevap veriyor?
"Ah bir kriz çıksa" diye ortalığı bulandıranlara çok net cevap verelim. Türkiye ekonomisinde kısa vadede bir kriz ihtimali yok. Çünkü kamu maliyesinde bir sorun yok. Bu yılın ilk altı ayında bütçe fazla verdi. Devlet borçlarının milli gelire oranı düşük.
Avrupa'da devlet borçlarının milli gelire oranı yüzde 80'de seyrederken Türkiye'de bu oran yüzde 40'larda bulunuyor. Dolayısıyla dış ve iç şoklara karşı devlet dayanıklı.
"Tüketim çok arttı, ekonomi ısındı" diyerek, insanlarda kriz beklentisi yaratmaya çalışanlara da açıkça söyleyelim. Hane halkı borç seviyesi, Türkiye'de diğer ülkelere göre oldukça düşük. ABD'de hane halkı borçlarının milli gelire oranı yüzde 107, Türkiye'de ise yüzde 17. Kısacası, aile borçlarımızda daha gidecek çok yol var.
Özel şirket dış borçlarına gelince... İşte onların borcu yüksek. Kısa vadeli dış borçlarının toplamı 75.5 milyar dolar. Peki nasıl yapmışlar bu borcu? Alacak teminatları olmasa, yurtdışındaki yabancı kreditörler sizce verirler mi bu kadar borcu? Vermezler. Demek ki borcu ödeme güçleri var ki, bu kadar borcu yapmışlar. Tabii bu borcun bir kısmının, kendi kendilerine verdikleri borç olduğunu da unutmamak gerekiyor. İşte bu nedenle özel sektörün, borçlarını ödememesi için görünen hiçbir neden yok ortada.
Peki nedir ortalığı saran bu kriz telaşı? Evet, Avrupa'da ve ABD'de kriz var ve orada "devletlerin mali krizi" yaşanıyor. Eğer bir temerrüt olursa, bu durum Türkiye'nin ihracatını olumsuz etkiler, düşüncesi var. Bu doğru bir düşünce ama Türkiye'de bir kriz çığırtkanlığı için gerekçe olamaz bu.
İşte bu nedenle Başbakan Erdoğan önceki gün Türkiye'deki kriz severlere seslendi. Kriz çığırtkanlığı yaparak Merkez Bankası'na faiz artırması için baskıda bulunanlara, "Biz yere çok sağlam basıyoruz. Batı'da, Avrupa'da kriz olabilir ama biz bunların hepsine hazırlıklıyız. Daha önceki kriz için 'teğet geçecek' dedim. Bu sefer teğet geçecek bile demiyorum. Daha iyiyiz, daha güçlüyüz" dedi.
Başbakan'ın bu açıklamasına hemen cevap geldi. Amerika'da daha sabah kahvaltısını yapmadan, S&P'nin elemanı, sanki bir politikacıymış gibi Türkiye'nin başbakanına cevap verdi. Sahi bu ne telaş, bu ne kendini bilmezlik? Sanki bir ekonomik derecelendirme şirketi değil de, Türkiye'de bir siyasi partinin elemanı! Bir ülkenin başbakanına anında cevap veriyor ve "Türkiye ekonomisinin sert bir inişe yönelmiş olabileceğini" ileri sürüyor.
Telaş sadece kişilere değil kurumlara da hata yaptırır. Gerçek niyetleri açığa çıkartır. S&P yetkilisinin konuşmasını değerlendirdiğinizde, objektif olması beklenen bir özel şirket elemanının bu şekilde açıklama yapması insanı şüpheye düşürüyor.
Niye Başbakan'ın konuşmasının hemen ardından böyle bir açıklama yapılıyor? Halbuki Başbakan politikacı, ona cevabın politik düzeyde verilmesi gerekir. Hemen akla bu derecelendirme kuruluşlarının "ideolojik bir tavır" içinde oldukları geliyor. Ve Türkiye'nin ülke notunun bilinçli olarak düşük tutularak yüksek faiz alındığını düşünüyor insan. Çünkü Türkiye Hazinesi bu yıl 47.5 milyar lira faiz ödeyecek. Bunun faiz oranı yüzde 10'a denk geliyor.
Halbuki Türkiye yüzde 7 faiz ödese, bu yıl 14.5 milyar lira daha az faiz ödeyecek, yani 14.5 milyar lira cebimizde kalacak. Bu parayla bir yılda tanesi 30 milyon liradan 483 adet hastane yapabiliriz. Ama Türkiye'ye, borçlarını ödeyemeyen Portekiz ve İrlanda'nın altında not verilerek işte bu hastaneler yaptırılmıyor. Haksız yere bu 14.5 milyar lira cebimizden alınıyor. Hatta Türkiye, elektrik santrali için tamir parası bulamayan ve AB'den bir milyar euro yardım isteyen Güney Kıbrıs'ın çok altında notlanarak adeta usulsüzlük yapılıyor.
"Türkiye'de de faizler yükseltilsin" diyerek Merkez Bankası'na baskı yapan ve yabancı basında sürekli yazı çıkartan yerli faiz lobisine sormak gerekiyor: Türkiye'nin notu doğru yerde mi peki? Cevap yok. Oysa Türkiye'nin notu hak ettiği seviyede olsa, bu ülkede faizler hemen üç puan geriler.
Bu gerçeği pekala biliyorlar ama bir kere bu ülkenin ve bu halkın sırtından, insafsızca para kazanmaya alışmışlar. Anlayacağınız Türkiye'yi yıllardır köşeye sıkıştırmaya alışmış bir şebekeyle karşı karşıyayız. Başbakan'ın konuşmasının hemen ardından yapılan açıklama, insanı şüpheye ve dehşete düşürüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.