Siyasetçiler ilk kez IRA'yı inceliyor

Siyasetçiler ilk kez IRA'yı inceliyor

Türkiye'nin siyasi partileri, Kürt meselesinde kendi tarihsel koşullarına uygun bir çözüm önerisi ortaya koyamadığı gibi dünyada yaşanan benzer sorunlarda nasıl bir yol izlendiğine de pek dönüp bakmadı. Bir ara "Bask Modeli"ne gönderme yapan Tansu Çiller gibi siyasetçiler çıktı ama ne yazık ki hemen çark ettikleri için bu konu tartışılamadı bile. Ve 1990'larda politika sahnesine çıkan Kürt meselesiyle ilgili 2005'e kadar somut bir adım atılmadı.
O yıl, Başbakan Erdoğan'ın "Kürt sorunu vardır" tespiti ve 2009'da gelen "Demokratik Açılım"la yeni bir süreç başladı. Ama hâlâ Türkiye Kürt sorununu tüm yönleriyle çözmüş değil. İçinden geçtiğimiz bugünlerde sorunla ilgili gerilim de bir hayli yükselmiş durumda. Şiddet arttığı gibi, siyaset dili de çözümsüzlük üzerine kurulu.
Bütün bu gerilim ve negatif işaretler bana çözümsüzlüğe değil, çözüme daha çok yaklaştığımızı gösteriyor. Ayrıca başka pozitif göstergeler de var.
İşte onlardan biri. Türkiye'de ilk defa üç partiden 8 milletvekili ve bir grup gazeteci birkaç gündür Londra- Belfast arasında önemli bir geziye katılıyor.
AK Parti'den Nursuna Memecan, Lütfi Elvan, Mehmet Tekelioğlu, CHP'den Sezgin Tanrıkulu ve Levent Gök. BDP'den ise Ayla Akat Ata, Nazmi Gür ve Levent Tüzel...
Sivil siyaset adına gerçekten tarihi bir adım bu. Milletvekillerimiz önemli bir deneyime tanıklık ediyor. Türkiye kendi sorununu ötelemek ve çözmemek için yıllarca dünyanın bu konuda neler yaptığını görmezden, duymazdan geldi.
Yıllar yılı Türkiye'de "Bask Modeli"nden söz etmek, ETA veya IRA'nın silahları bırakma yöntemini tartışmak sorunluydu. Şimdi geldiğimiz noktada bırakın tartışmayı, parlamentodan bir heyet bizzat yerinde bu sorunları çözenlerle konuşuyor, onların tecrübesini öğreniyor.
Bu, sivil siyasetin nasıl bir değişim geçirdiğinin de göstergesi.
Sorunlar ülkelere göre değişebilir ve birbirine benzemeyebilir ama sorun çözme mantığı ve olaylara yaklaşım çok önemli ve bizim de öncelikle buna ihtiyacımız var.
"Güvenlik" öncelikli yaklaşımın yeniden ön plana çıktığı bugünlerde, parlamentodan bir grup milletvekilinin İngiltere-Kuzey İrlanda hattında şiddet meselesini çözme tecrübesini dinlemeleri tarihi önemde bir çaba...
Cengiz Çandar, sorunun çözümünde kilit rol oynayan Tony Blair'in sağ kolu Jonathan Powell'ın şu sözlerinin altını çiziyor:
"Kuzey İrlanda, Güney Afrika deneyiminden öğrendi. Türkiye de Kuzey İrlanda'dan öğrenebilir.
Bizim hatalarımızdan ders çıkarabilirsiniz. Eğer yanlış yapmak istiyorsanız, kendi yanlışınızı yapın.
Orijinal olsun. Bizimkileri tekrarlamanıza gerek yok."
Benim bildiğim Türkiye'de ilk kez halkın oylarıyla seçilen milletvekilleri Türkiye'nin kanayan yarası Kürt sorunuyla ilgili, gençlerimizi ölüme yollayan şiddetin hayatımızdan çıkmasıyla ilgili bir deneyimi yakından izliyor.
Bu nokta, "Demokratik Açılım" sürecini başlatan ama 19 Ekim 2009'da Habur girişimiyle bu deneyimi başarısızlığa uğratan Türkiye açısından önemli.
Çünkü Habur'da Türkiye kendi "orijinal" yanlışını yaşadı.
Bir daha yaşanmaması için daha dikkatli olunması ve dünyada yaşanan tecrübelerden yararlanılması gerekiyor.
Demokratik Gelişim Enstitüsü'nün bu girişimi sürer mi bilmiyorum ama belki aynı ekip olmasa da Meclis'ten bir başka milletvekili grubu Güney Afrika'ya, bir diğeri de İspanya'ya gönderilmeli. Sonra da bu deneyimler Meclis gündemine taşınarak tüm Türkiye'yle paylaşılmalı...
Geç kalınsa da sivil siyasetin devreye girip, dünyada şiddetle iç içe geçen etnik ve dini meselelerin nasıl çözüldüğünü incelemesi, öğrenmesi umut veriyor.
Son sözü Kuzey İrlanda meselesinin çözümünde büyük rol oynayan Tony Blair'in sağ kolu Jonathan Powel'a bırakıyorum:
"Risk almadan, bedel ödemeden, taviz vermeden barış olmaz. Barışa giden yolda anlaşmayı iki tarafa da satman gerekiyor. Yani iki tarafın da kamuoylarını ikna etmen şarttır. Barış bir günde olmaz. (...) Taraflar arasında Kutsal Cuma Anlaşması 1998'de yapıldı. Harika bir anlaşmaydı. Ama nihai barış 2007'de, tam 9 yıl sonra geldi..."

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi