Yaşar Değirmenci

Yaşar Değirmenci

Ramazan-ı Şerife girerken

Ramazan-ı Şerife girerken

Mübarek bir misafirimizi karşılarken duygu ve düşüncelerimi siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum.

İslam, bilgiyi, düşünceyi, medeniliği emreder. İlim ve düşünce hakkındaki ayet ve hadisler, başlı başına bir cilt teşkil edecek kadar çoktur. Mahiyetine göre, düşünce nafile ibadetten kat kat üstün tutulmuştur. Kişilerin ancak akılları miktarınca dindar olabilecekleri belirtilmiştir. Aklını kullanmayanlara murdarlık verileceği ihtar olunmuştur. Bilenle bilmeyen arasındaki fark, ölüyle diri arasındaki farka eş tutulmuştur. Ne kadar az düşündüğümüz, tekrar tekrar ifade olunmuştur. Hangi kaptan çıkarsa çıksın hikmeti almamız emredilmiştir. Kainatın ahengi ve maddi münasebetler dengesi hakkındaki bilgilerin C. Hak tarafından konulan kanunlar ve ölçüler olduğu açıklanmış, bilgi sisteminin bütünlüğü işaretlenmiştir.

Sadelik, güzellik, temizlik, aydınlık, incelik, sağlamlık, çalışkanlık daima övülmüş, perişanlık, derbederlik, düzensizlik, meskenet, zulmet daima kötülenmiştir.

Mülkün sahibi Cenab-ı Hak’tır. Müslüman için; mülkiyet mükellefiyet demektir. Farklılık imtihan içindir. Fakirlik de imtihan içindir, zenginlik de. Elimize geçenlerin ihtiyacımızdan fazlasını Allah Rızası için harcayacağız. Dünya nimetleri, bize Rabbimizi unutturursa kötüdür, unutturmazsa güzeldir.

Devamlı gayret içinde bulunacağız. Bir günümüz bir günümüze eşit olmayacak. Bilgiye tefekküre, ilme önem vereceğiz. Ya öğreten olacağız, ya öğrenen… Sahibi olamayacağımız bilgiler işaretlenmiştir. Rabbimizin zatını, kaderin sırrını, ruhun keyfiyetini ve gaybı bilmeye çalışmayacağız. İstikamet, gayret, istişare, itidal, tekamül esaslarından asla ayrılmayacağız. Bu dünyada başımıza gelen musiybetler, halimize göre, ya cezadır, ya kefarettir, ya da mükâfattır…

Mü’min mü’minin aynasıdır. Müminler bir vücudun uzuvları, hücreleri gibidir. Sevgi, bağlılık, yardımlaşma imanın alametlerindendir. Kötülükle mücadele etmek müminin vazifesidir. Gücü yeterse el ile, yetmezse dil ile, ona da yetmezse gönlüyle kötülüğe muhalefet edecektir.

Mümin için en büyük gaye, Allah’ın Rızasını kazanmaktır. Allah’ın razı olmadığı şeyde, hayır yoktur. Hayır, bizim gerçekleşmesinden hoşlandığımız netice değil, doğru uygulamalar sonunda, her ne olursa olsun, meydana gelen neticedir. İmanın kemali, muhabbetullaha dayanır. Allah’ın rahmetinden ancak kâfirler umut keser. Sıhhatli denge, umut ile korku arasında bulunmaktır.

Her nimete şükretmek, her mihnete sabretmek gerekir. Şükür sadece dil ile olmaz. Şükrün ameli icapları vardır. Şükrü eda edilmeyen nimet, mahrumiyet getirir. Sabır gösterilirse, mihnetler, meşakkatler nimete dönüşür. Bu sebepledir ki; mümin için her şeyde hayır vardır.

Mümin için dünya bir vasıtadır. Cenab-ı. Hak, dünyayı insanlar için, insanları da ahiret için yarattı. Dünyanın mümine zindan olması, vuslata engel görünmesindendir. Mümin için ölüm, bir terhis tezkeresidir, bir vuslat kapısıdır. Geminin yüzmesi için suya ihtiyaç vardır. Ama su geminin içine girerse onu batırır. Gemi için su ne ise, mümin için dünya odur.

Külli manada müminler, dünyada da, ahrette de mükafatlanır. Dinine sarılan, dünyasını da, ahıretini de kazanır. İman şuuruyla dünyaya bakan, dünyadaki nasibini de unutmayacaktır. Mesele ölçü ve denge meselesidir. Dünyaya bağlanan ona köle olur. Onu ahretin tarlası olarak görene, dünya köle olur.

Bu şuurdan ve bu istikametten yükselecek mesajları bekliyor dünya… İnsanlık, acılar, hasretler, tezatlar, bunalımlar içinde. Dünya İslam’ın ışığına muhtaç vaziyette. Ramazan ayının, çok fazla dünyevîleşen hayatımızın yeniden dinîleştirilme fırsatını kaçırmayalım. Yeryüzünün maddî-manevî şu kurak mevsiminde, çölleşmiş gönüllerimizin çatlayan dudaklarına “ab-ı hayat” suyunu bu ayda biz ulaştıralım. Bu ülkenin gerçek sahibi Müslümanlardır. Onun için her Ramazan’ı bu toplumun yaralarını sarmak için “seferberlik zamanı” bilmeliyiz. Sadece aç ve açıkların yardımına değil, aynı zamanda din ve iman bakımından da fakirleşmiş insanımızın yardımına koşmalıyız. Bu ülkedeki “inanç yoksullaşması”nın, maddî yoksulluktan çok daha vahim neticelere yol açacağını unutmayacağız.

“İnanç yoksulluğu”nu ancak, iman, ahlak ve fazilet zenginliğiyle yenebiliriz. İşte bu mübarek ay, o zenginliğin kaynaklarındandır. Kıymetini bilip lâyıkıyla değerlendirelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yaşar Değirmenci Arşivi