Her şeye rağmen Avrupa dönüşüm yaşıyor
Çoğumuz görüyoruz ki, Avrupa eski Avrupa, batı eski batı değil. Tıpkı, Müslümanların da, 50-60 sene önceki Müslümanlar olmadıkları gibi. Köprülerin altından çok sular akmış. Psiko-sosyal tarih gösteriyor ki, toplumlar da değişir.
Ne ki, bazı Müslümanlar zihinlerinde hâlâ eski çağların vahşi Avrupa’sının izlerini silemediğinden önyargılarını yıkamamış. Kendisini yenileyemediği için de Batıya o eski gözle bakıyor.
Avrupa dönüşmüş. Batı medeniyetinin bunalıma düşmesinin asıl sebebi, fazîlet ve hüda üzerine değil, beş menfî esas üzerine oturmuş olmasıydı.
Batı medeniyetinin sefih kısmının (II. Avrupa’nın) dayanak noktası “kuvvet”, hedefi “menfaat”tir. Hayatı “mücadele” olarak görür. Kitleler arasındaki bağı, “menfî milliyet ve ırkçılık”, çekici ve sihirleyici hizmeti, “hevâ ve hevesi harekete geçirmek, kötü arzuları tatmin etmek ve kolaylaştırmak”tır.
Bunlar güçlülerin zayıfları ezmesini, kavgayı, çatışmayı, boğuşmayı, haksızlığı, zulmü, sefaheti, sefaleti getiriyor. Fakat, artık Avrupa, düşünce, kültür, kanun, eğitim ve sistem açısından bu menfî esasları değiştirmiş, dönüştürmüştür. Tamamıyla I. Avrupa’ya inkılâb ettiğini söylemiyoruz. Ama, sistem olarak hükümran olan I. Avrupa’dır.
Artık büyük bir dönüşüm yaşayarak, “Haklı olan güçlüdür” anlayışına geldi. Hukuk, adalet ve demokratik sistemini oturtmuş. Alkollü iken araba kullanana ceza, yanlış yere park edene ceza, kemer takmayana ceza, bir kâğıdı veya çekirdek kabuklarını yola atana ağır para cezaları veriliyor!
Kimi Batı ülkelerinde Müslümanların nüfusu, daha doğrusu yabancıların nüfusu yüzde 3 veya yüzde 5’tir. Hâkim olan, güçlü olan onlardır. Ama, hiç kimse kimsenin ibadetine, giyimine, kuşamına karışmıyor. Karışanlar veya hor bakanlar olursa şiddetle cezalandırılıyor.
Batıda yaşayanlar din, inanç olmak üzere, her türlü hürriyetin tadını çıkarıyor alabildiğine. Temel insan hak ve hürriyetleri, demokrasisi, hukuk kurallarına sadakati, adaleti gerçekten övgüye değer. Biz bile, kendi mahkemelerimizden bulamadığımız hak ve adaleti, eşitliği AİHM’de aramıyor, orada bulmuyor muyuz?
Batı, menhus felsefesinin hayattaki en büyük prensibi olan “cidali, çarpışma”yı durdurmaya çalışıyor. 65 yıldır iç savaş yaşamıyor artık. Dış savaşları, çatışmaları da bitirmeye çalışıyor. Ve AB projesi, çatışmaların olmadığı, hürriyet ve barış içinde yaşanılan bir dünyadır.
Önceleri kitleler arasındaki bağı olan “başkasını yutmakla beslenen ırkçılık, menfî milliyet” değişiyor, dönüşüm yaşıyor. Meselâ, çalışma hayatında Batıda eşitlik ilkesi benimsenmiştir. Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın herkes çalışma ve geçimini temin etme hakkına sahiptir. Yabancılar, eğer çalışabilecekleri bir iş bulamazlarsa, devlet onlara yardımcı oluyor. Yine de buna imkânları yoksa, devlet işsizlik parası verir. Bu ailelerini geçindirecek bir meblâğdır.
Ayrıca aileler çocuk parası da alırlar. İşsizlik maaşı alan aileler, devlete olan ödemelerinde indirim görürler. Meselâ, emlâk, otomobil vergilerinde, elektrik, su, telefon faturalarında, ulaşım giderlerinde önemli oranda indirimler uygulanır.
Avrupa Konseyi bünyesinde kurulan “Irkçılıkla Mücadele Komisyonu”, ırkçılığa, milliyetçiliğe dayalı çatışmaları önlemek için çaba harcıyor.
İşte buna benzer pekçok âdil, hakperest, eşitlikçi uygulamalar, Avrupa’nın (Batı medeniyetinin) dönüşümünü gösterir. Gayet tabiî ki, çıkarcı II. Avrupa’nın etkisi bütünüyle silinmiş değil. Ama, şimdi büyük çapta hâkim olan ve sistem olarak yerleşen I. Avrupa anlayışıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.