Taşlar yerinden oynuyor amma
55 yıl önce yazdığım bir şiirde demişim ki:
Esas suçlu şeytan amma
Gücümüz yetmez şeytana
Bir suçlu bulmak lazım ya
Meleklerde suç ararız.
Melek yüzlü, melek tabiatlı, melek ahlaklı insanlar varsa bile emin olamıyoruz onlardan... Çünkü, aldatıla aldatıla bir haller olduk.
Söz yine şirretlerde, yetki yine şeytanı baştan çıkaranlarda, itibar yine menfaat için takla atanlarda...
Takmışız kafayı PKK eşkıyasına...
Arkasında BDP olmasa, bir de terörle mücadele ediyor sandığımız maskeliler bulunmasa, PKK’nın ömrü tahminden kısa sürer...
PKK tek başına bir hiçtir... Onu servise sokanlar çok uzaklarda, çok müreffeh hayat yaşamaktalar...
BDP taşeronluk yapmak için hayata geçirilmiş bir legal siyasi kuruluştur zahirde... Amma anlatamadık, anlamıyor büyük başlar...
CHP neresinde bu programın?
Adı Kemal, lakabı Kılıçdaroğlu olan başkan Güneydoğu’ya gittiğinde özerklik ikramından söz etmişti... Fazla sürmedi bir kadın vekil selamsız sabahsız “özerklik” ilan etti... Amma çok sürmedi ilanatçı kadın nedamet getirmiş olacak ki: /Vakitsiz halt etmişiz/ anlamına gelen açıklamada bulundu... Kılıçdaroğlu zaten Gündöndü çiçeği, derhal kem-küm etmeye başladı... Yani özerkçi taife şapa oturdu...
Aklı başında, imanı muhkem, ileriyi gören Kürt vatandaşlar özerkliği didik didik ettiler... Altından şımarıklığı, edepsizliği çıkardılar...
Olan, Avrupalı dostlarımıza olmuştu...
Roth’lar, Lordlar, zortlar seyre geldiler... Hem BDP’ye destek oluverme, hem de Ergenekon tutuklularına moral aşılayacaklardı... Nafile çıktı... Silivri’de kıçlarına tekme yediler, hâlâ onun acısıyla çemkiriyorlar...
Kandil’deki Hasan Sabbah müridleri için her zaman hava hoş...
Analar durmadan enayi doğuruyor... Kürt de ölse, Türk de ölse umurlarında değil...
Zerdüşt’lüklerini ilan edenlerle özerklik ilan edenler birbirinden ayrı değillerdi...
En çok terörist yetiştiren ilimiz hangisi diye sorsam, kesinlikle Tunceli diyeceğinizi biliyorum... Peki ne yapsın Kılıçdaroğlu?
Adamımız hem Kürt, hem Alevi, hem CHP’li... İçinden çıkılması pek zor...
İsyancılığın, Zerdüştlüğün, Ali’siz Aleviliğin, Kemalist zırzopluğun altından kalkılabilinir mi?
Acıyorum Kemal beyin durumuna...
Biz bunları düşünürken Türk Silahlı Kuvvetler üst kademesinden kopmalar zuhur eyledi...
Genelkurmay başkanı ile Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri komutanları ani bir kararla emekliliklerini istediler...
Sebep nedir acaba?
Işık Koşaner paşa açıklık getirdi...
“Ergenekon tutukluları terfi etsinler” diyordu... Dahası, “tutukluluk durumlarının kaldırılması” isteniyordu...
Askeriyede emirin demiri kestiğini duyardık, fakat topluca demokratik iradeye kafa tutmayı yeni duyduk...
Velhasılı kelam, askerin işine akıl ermez...
PKK eşkıyalarını toplu halde çembere alıp imha etmek üzere iken bir yerlerden bir emir gelip “Aman ha imha etmeyin... Bir koridor açın çıksınlar...” dendiğini hadisenin içinde yaşayanlardan duymuştuk...
Ne yani?
Türk-Kürt kadınının başındaki örtüye karışmak generallerin hakkı mı?
Lenin sakallılara söz söylenmezken sünnet üzre sakal bırakan Müslüman erkeklerin sakalına savaş açmak, İmam-Hatip çıkışlıların bazı çok önemli kurumlara alınmaması generalleri neden ilgilendirsindi...
Çocuklarımızın zıpırlaşıp öğrenme hassasiyeti kalkıncaya kadar Kur’an kurslarına gönderilmemesi için dayatan komutanlar değil miydi?
Dindarları “mürteci” ilan edip “birinci tehdit” sayan generaller hep gitsinler ki Türkiye rahata kavuşa...
İyi oldu iyi...
Tıpkı HSYK /Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu/ üyelerinin toplu istifa etmelerinde ne mükemmel hayr çıkmıştı... Yine öyle olur inşallah...
Bu benim son yazımdır... İyi/kötü okumak zahmetine katlananlara teşekkür ettiğim gibi, dostlara Allah’a ısmarladık diyorum...
Kim bilir hangi ağaç hangi kuşu bekliyor
Kim bilir hangi uyku hangi düşü bekliyor
Dün gitti tutamayız, yarın bizim değil ki
Kim bilir hangi bahar hangi kışı bekliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.