Yardım için fırsat
Neyse ki Afrika’da ‘insanlığın ölümü’ne karşı çare arayışları başladı. Aynı dünyayı paylaşan, fakat ‘ayrı dünyalar’da yaşayan insanların varlığı, dünyanın ve hayatın bir gerçeği. Belki de bunu, ‘kıyamet alameti’ de saymak lazım. Bir yanda ‘ihtiyaçtan fazla yemek’ sebebiyle hasta olanlar, öte yanda ‘bir kaşık çorba’ bulamadığı ya da bir yudum su içemediği için hastalanan ya da ölen çocuklar, insanlar... Bu durum kayamet alameti değil de nedir?
Somali başta olmak üzere ‘Afrika boynuzu’ diye tabir edilen ülkelerde ciddî bir açlık ve susuzluk sıkıntısı yaşanıyor.
Hadisenin bu boyuta gelmesinde ‘Komşusu açken tok yatanlar’ olarak hepimizin sorumluluğu var. Niçin bir ay ya da bir yıl önce insanlık ciddî ikâz edilip büyük bir yardım kampanyası başlatılmadı da ‘bıçak kemiği kırdıktan sonra’ çare arayışına başlandı?
Afrika’ya yardım için başlatılan kampanyalar geç kalmış kampanyalardır, ama yine de sevindiricidir. Başta İslâm İşbirliği Teşkilatı (ki, eski adıyla İKT) olmak üzere çok sayıda sivil toplum kuruluşu da açlık, susuzluk ve sefaletin iktidar olduğu bu ülkerere yardım için seferber olmuş durumdalar. Adını sayamadığımız yardım kuruluşları alınmasınlar, ama İHH, Kimse yok mu, Yardımeli gibi kuruluşlar Afrika’da insanlığın ölümüne sessiz kalmadılar. Daha önceden de devam eden yardım çalışmaları, son haberlerin duyulmasıyla birlikte hız kazandı. Bu noktada İİT’nin (İslâm İşbirliği Teşkilatı) yardım çalışmalarını koordine edecek olması da çok isabetli. Çünkü açlığın ve susuzluğun kol gezdiği, insanların bir kap yemek ve bir bardak su için ülkeden ülkeye göçmeye mecbur kaldığı bu yerlerde ‘istikrar’ da yok. Yani, sadece para ya da da gıdanın olması da tek başına yetmiyor. Bunları muhtaç olan insanlara uygun yollarla ulaştırabilmek lazım. Maalesef, gelen haberler “İç işlerimize karışmayın, bizim otoritemize zarar veriyorsunuz” gibi düşüncelere sahip grupların o ülkelerde hüküm sürdüğünü gösteriyor. Bir yanda insanlar ölüyor, sefalet içinde yaşıyor ve öte yandan da iktidar mücadelesi yapanlara rastlanıyor. Bu da ayrı bir çelişki...
Bu noktada Diyanet İşleri Başkanlığının yardım çağrısı da çok önemli. Basit ve pratik bir çağrı yapıldı: Her evden bir fitre, her evden bir iftar Afrika’daki muhtaçlara gönedirilsin. Kabaca, her evden 20 TL ile 50 TL arasında yapılacak bir yardım, bu felâketin önünü alabilir.
Peki, bu miktar bir yardımda bulunmak çok mu zor? Mutlaka Türkiye’de de fakirler, yardıma muhtaç olanlar vardır. Fakat 20 ya da 50 TL’lik yardımda bulunabilecek milyonlarca insanımız var. Üstelik bu yardımlar, Türkiye’de yapacağımız yardımları da engellemez. Bu çağrı öncelikle durumu müsait olanlaradır. Zaten maddî imkânı uygun olanlar, imkânları nisbetinde bu yardımları yapsa değil Afrika’da, dünyada fakir, aç ve susuz hiç kimse kalmayabilir. Gerek Diyanet İşleri Başkanlığının ve gerekse İslam İşbirliği Teşkilatının bu konuda öncü olması, yapılacak yardımların geçekten muhtaçlara ulaşması için ‘çatı’ görevi yapması çok önemli.
Hacıların, hocaların, siyasetçilerin, ‘aydın’ların ve sözü dinlenen herkesin bu noktada üzerine düşeni yapması lazım. Elbirliği ile bir kampanya yürütülebilirse, sadece çocukların değil; bütün bir insanlığın Afrika çöllerinde açlıktan ölmesine mani olunabilir.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı da yaptığı bir açıklamada, Afrika genelinde kişi başına kullanılan su miktarının dünya ortalamasının dörtte birinden de az olduğuna dikkat çekilmiş. (AA, 29 Temmuz 2011) Hepimiz, kullandığımız yuzun çeyreğini kullanmak mecburiyetinde kaldığımızı hayal edelim. Ya da Afrika’daki susuzluğu anlayabilmek için bir ay boyunca bu şekilde yaşamaya çalışalım. Belki o zaman kalplerimiz yumuşar ve elimiz cebimize gider...
Hem Ramazan ayı hayırda yarışmak için iyi bir fırsat değil mi? Öyle ise bu ayı değerlendirelim vesselam...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.