Derdimiz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek!
Hemen her zaman yaptığımız gibi, bu hafta da “haftalık değerlendirme” yapacağız... Geçen hafta, birçok olaya imza attık... “Sivil Toplum Kurluşlarımız”ın, başta Somali olmak üzere Afrika’da yürüttüğü “yardım faaliyetleri”ne “en geniş yer veren gazete” olmanın yanı sıra, “Suriye’deki katliam”ları da en ince ayrıntısına kadar duyurmanın gayreti içinde olduk.
Malûm, geçen haftanın en önemli olaylarından biri de “YAŞ kararları” idi... YAŞ toplantısının ardından yapılan “atama”lar ve “bir yıl uzatma” kararları 4 Ağustos günü televizyon ve radyolardan açıklandığında, birçok insan, bu “kritik karar”ların Akit’te nasıl yer alacağını merak ediyordu.
BARDAĞIN DOLU TARAFI
Öyle ya;
“Org. Koşaner ve 3 Kuvvet Komutanı”nın istifalarının ardından başlayan “4 saatlik kriz”den sonra toplanan YAŞ’ta; Org. Aslan Güner kızak bir göreve getirilmiş, Org. Saldıray Berk de emekli edilmişti ama, “Balyoz sanığı generaller”in görev süreleri de bir yıl uzatılmıştı!..
Buna, acaba Akit ne diyecekti?..
Akit, bardağın “dolu” tarafına mı, yoksa “boş” tarafına mı bakacaktı?..
İnsanlar bunu merak ediyordu.
Hemen her zaman, kendine “bağcıyı dövmeyi” değil, “üzüm yemeyi” şiar edinen Akit, bu defa da olaya “olumlu” yaklaştı ve 5 Ağustos günü, okuyucusunun karşısına şu başlıkla çıktı:
“Reste rest
Jeste jest”
Doğrusu da buydu...
Çünkü, Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı ve 3 Kuvvet Komutanı’nın “istifa resti”ne karşılık “rest”le karşılık vermiş ve “Siz bilirsiniz” diyerek, bir anlamda; “Memlekette komutan mı yok?.. Onların içinden birilerini kuvvet komutanlıklarına getirir ve yola onlarla devam ederiz” mesajı vermişti...
Yani, reste rest!..
Aynı Tayyip Erdoğan; “istifacılar kervanı”na katılmayan, bunun da ötesinde YAŞ toplantısında “eşbaşkan” görüntüsü vermeyen Org. Necdet Özel’in “makul talepleri”ne ise “jest”le karşılık vermiş ve “tutuklu 14 general”in durumları masaya geldiğinde, onların “terfi” etmelerine şiddetle karşı çıkmış ama “görevlerinin, bir defaya mahsus, bir yıl süreyle uzatılmasına” onay vermişti!..
Yani, jeste jest!..
Önümüzdeki bir yıllık süre içinde, sözkonusu 14 general, eğer “tahliye” edilir veya mahkemeye çıkıp “beraat” ederlerse, durumları yeniden gözden geçirilecek... Ama, bir “değişiklik” olmazsa, gelecek yılki Yüksek Askerî Şûra’da “emekli”ye sevkedilecekler!..
Görüldüğü gibi;
Org. Necdet Özel’in “makul talep”lerini, Başbakan Erdoğan da “makul” karşıladı ve böylece; belki de “muhtemel istifa”ların önünü kesmiş oldu.
Ortada, böyle bir “olumlu hava” varken, “arı kovanına çomak sokmak” ve “ortalığı kızıştırmak”, elbette Akit’e yakışmazdı...
Dedik ya;
Biz, “üzüm yemek”ten yanayız, “bağcıyı dövmek”ten yana değil!..
Çünkü biz, ülkemizi seviyoruz...
DANIŞTAY CİNAYETİ VE LİNÇ!
“Yemek” deyince; ortaya çıkan “internet andıcı” olayına da kısaca değinmek istiyoruz.
Malûm, 17 Mayıs 2006’da işlenen Danıştay Cinayeti’nin üzerinden henüz “10-15 dakika” geçmeden, birçok televizyon kanalında, eski gazetemiz Vakit hakkında, adeta bir “linç kampanyası” başlatılmıştı...
Özellikle “kartel”in televizyonları; “Danıştay üyelerinin Vakit tarafından hedef gösterildiğini” söylemeye, “Vakit’in manşet haberinin kupürü”nü de “belge” diye dakkabaşı ekranlara getirmeye başlamışlardı...
Ertesi günkü gazeteler de; yine Vakit’i hedef tahtasına oturtmuşlar ve “Hedef manşetten, kurşun avukattan” diyerek “linç kampanyası”nı sürdürmüşlerdi...
İddialara göre;
Danıştay’ın “başörtüsü” ile ilgili kararını eleştiren “Vakit’in haberinin kupürü” cinayet sanığı Av. Alparslan Arslan’ın otomobilinde çıkmıştı... Demek oluyordu ki; Alparslan Arslan, “Vakit’in haberlerinden etkilenerek” işlemişti bu cinayeti!..
Uzatmayalım...
17 Mayıs’ta başlayıp, 18 Mayıs’ta sürdürülen bu “linç kampanyası”na, 19 Mayıs’ta şu cevabı vermiştik;
“Tükürdüğünüzü yalayacaksınız!”
Çünkü biz, “çiğ yememiştik ki, karnımız ağrısın!”
Bizim; “alnımız ak, başımız dik”ti!..
Hiçbir “illegal kişi ve kuruluş”la bağımız olmadığı gibi, biz; “insan hayatının kutsallığı”na inanan bir gazeteydik!..
Dolayısıyla; ne Alparslan Arslan’la bir bağımız olabilirdi, ne de onun işlediği “menfur cinayet”le!..
Kaldı ki;
Alparslan Arslan, belki de hayatında bir defa olsun “Vakit’i eline almayan” bir adamdı... Dahası, arabasında “Vakit’in kupürü”nün yanı sıra, Milliyet gazetesi de bulunmuştu... Evinde yapılan aramada ise “bir tek Vakit gazetesi bulunamamış”, buna karşılık yığınla “Türk Solu” dergisi elegeçirilmişti!..
Ancak, bütün bunlar görmezden gelinmiş, amacın “Vakit’i yemek” olduğu ortaya çıkmıştı.
O dönemde, herkesin takdirle karşıladığı gibi, “dik bir duruş” sergilemiş ve asla tırsmamıştık!..
Bugüne kadar nice “badire”ler atlatan, nice “ekonomik linç kampanyası”na maruz kalan, Cenab-ı Allah’ın lûtfu ile nice “sabotaj plânı”ndan kurtulan Vakit, bundan da, yine Allah’ın yardımıyla kurtulurdu.
İşte bu inançla; 19 Mayıs günü, “Tükürdüğünüzü yalayacaksınız” demiştik.
LİNÇ, KARARGÂH İŞİ!
Allah’a şükürler olsun ki;
Aradan geçen 5 yılda; “Vakit’in haklılığı” tek tek çıktı ortaya... “Danıştay cinayeti”nin arkasında, nice “karanlık kişi ve odak”ların bulunduğu tek tek deşifre oldu.
Ortaya çıktı ki;
Vakit’e yönelik “linç kampanyası” bir “proje” dahilinde yürütülmüş, medya “kendisine verilen rol”e göre hareket etmiştir!..
Evet, evet;
“Hedef manşetten, kurşun avukattan” türü başlıklar, “emir-komuta zinciri” içinde atılmıştır!..
Bu başlıkların, bir “karargâh işi” olduğu açık ve net biçimde ortaya çıkmıştır.
Malûm; “Başbakan, bakanlar, milletvekilleri ve cemaat üyeleri hakkında kara propaganda yapmak” için Genelkurmay bünyesinde oluşturulan “internet siteleri”yle ilgili soruşturma esnasında, savcılar “çok çarpıcı doküman”lara ulaştılar.
Sözkonusu birimin başında bulunan Albay Dursun Çiçek’in, basına yansıyan “itiraf”ları, sadece “Hükümet üyeleri”nin değil, Vakit’in başına da nasıl bir çorap örülmek istendiğini gözler önüne sermiştir.
Dursun Çiçek’in, “İnternet Andıcı belgeleri gerçektir” dediği belgelerde;
“Malûm gazete, Cumhuriyet’e atılan molotofkokteylinin ardından başlatılan geniş çaplı incelemenin ilk sonuçlarına istinaden ve görülen lüzum üzerine aşağıdaki bilgilerin ilgili medya kuruluşlarına servis yapılması uygun görülmüştür. Servisi alan medya kuruluşlarında haber ve yorumların bu bilgiler doğrultusunda farklı kaynaklardan edinilmiş izlenimi yaratacak şekilde farklı üsluplarla kaleme alınması için gereğini rica ederiz” denildiği ortaya çıkmıştır ki; bu belgeler, gerek Danıştay Cinayeti, gerek Ergenekon soruşturması sürecinde, “kartel medyası”nın, resmen ve alenen “manipülasyona alet” olduğunu gözler önüne sermiştir.
HİÇ OLMAZSA ÖZÜR DİLESİNLER!
Hani, demiştik ya;
“Tükürdüğünüzü yalayacaksınız!”
“Gerçek” olduğu Dursun Çiçek tarafından da “itiraf” edilen “internet andıcı belgeleri”nden sonra, “manipülasyona alet” olan ve bir “piyon” olarak kullanılan meslektaşlarımızdan, hiç olmazsa bir “özür” beklemek hakkımız olsa gerek.
Hayır, “tükürdüklerini yalamalarını” istemiyoruz... Ama; “Bir halt ettik işte!.. O zamanlar karargâh güçlüydü ve biz de onların çirkin emellerine alet olduk” deyip, hiç olmazsa, Dursun Çiçek’in yaptığı “itiraf” gibi bir itirafta bulunsunlar!..
İçinde bulunduğumuz süreçte, herkes “demokrasi ve özgürlük havarisi” kesildi ya; böyle yapmakla “5 yıl öncesi”ni unutturduklarını sanmasınlar!..
Biz unutsak da,
“Arşiv”ler unutmuyor!..
Biz unutsak da, “gerçek”ler, işte böyle bir gün ortaya çıkıyor.
Uzun lâfın kısası;
Allah’a şükürler olsun ki; gazetemizin “karanlık taraklar”da bezinin olmadığı bir defa daha, hem de “belge”lerle günyüzüne çıkmıştır.
Selâm ve saygılarımızla...