Hikmetle anlatmak, delil göstermek, ispat etmek
İman esasları, İslâm şartları Allah’ın emri olduğu için edâ edilir. Buna, ihlâs denir. İhlâs, sırf emredildiği için yapılmasıdır.
Ancak, Hâlık-ı Hakîm, yarattığı bir nesneye onlarca, yüzlerce hikmet, fayda ve güzellik kattığı gibi, ibadet, emir ve nehiylerine de binlerce hakikatler yerleştirmiştir.
Dolayısıyla İslâmın hakikatlerinin hikmetlerini aklen, mantıken, ilmen, fennen ispat ve izah etmek mümkündür. Zira, Kur’ân ispat eder ve delil getirerek ispatı emreder! “İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütlerle çağır ve onlarla olan mücâdeleni en güzel şekilde yap.” 1
İslâmiyet daima tecelli ve fikirlerin genişlemesi nispetinde hakikati geliştirir. İslâm’ın gerçekleri belgeyle kuşanmıştır. Daima akıllara danışır ve ezelden ebede geçerli olan, hikmete uygunluk arz eden yolu takip eder.
Kur’ân, “O mücrimler hoş görmese de Allah kelimeleriyle hakkı ispat eder” 2 fermanıyla ispat yolunu nazara verir. Kur’ân, en mükemmel irşat ve dâvet kitabı olduğundan, tebliğin temel çerçevesini, “Mü’min kullarıma şunu söyle ki, kâfirlere karşı en güzel sözü söylesinler; hiddet göstermeksizin delilleri en güzel bir şekilde ortaya koysunlar” 3 şeklinde çizer. Hz. Musa’ya (as), “İşte bu ikisi, Firavun ve ileri gelenlerine karşı Rabbinden sana iki delil, iki ispattır” 4 diye verilen “mu’cize belgesi” konuşturulur.
Âyet, “delil” demektir. Kur’ân’ın ibareleri âyet olduğu gibi, yaratılan her şey kevnî bir âyettir: “İnsanlar devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?” 5 “Kesin olarak inananlar için yeryüzünde âyetler vardır.” 6 “Ölü toprak onlar için mühim bir delildir. Biz ona yağmurla hayat verdik ve ondan dane çıkardık. İşte onlar bundan yerler.” 7
Gayet tabiî ki, önce hikmetleri kendimize anlatmalı, nefsimizi ikna etmeli, aklımızı doyurmalı. “Hem Risâletü’n-Nur, en evvel tercümanının nefsini iknaa çalışır, sonra başkalara bakar. Elbette nefs-i emmaresini tam ikna eden ve vesvesesini tamamen izale eden bir ders, gayet kuvvetli ve halistir ki, bu zamanda cemaat şekline girmiş dehşetli bir şahs-ı manevî-i dalâlet karşısında tek başıyla galibâne mukabele eder.” 8
Dipnotlar:
1- Kur’ân, Nahl Sûresi, 125.
2- Age., Yûnus Sûresi, 82.
3- Age. İsrâ Sûresi, 53.
4- Age. Kasas Sûresi, 32.
5- Age. Gaşiye Sûresi, 17-20.
6- Age. Zâriyât Sûresi, 20.
7- Age. Yâsîn Sûresi, 33.
8- Kastamonu Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, s. 13.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.