Türk basını bu isimlerden kurtulmalıdır.

Türk basını bu isimlerden kurtulmalıdır.

Türk medyası değişti mi, değişmeli mi, değişecek mi? Hayır değişmedi; evet değişmeli ve mutlaka değişecek..

Şu husus, sosyolojik bir gerçekliğe işaret eder; o da şudur:

Bir semtte yol yokken oraya birileri gecekonduvari evler yapıyorsa o semt gelişmez..

Ama geniş bir sahaya önce düzgün yollar yapılıyorsa o yolun mücavir alanının gelişme göstermesi kaçınılmaz bir durumdur.

Dolayısıyla Türk medyası yolsuz bir semte benzemektedir.

Üstelik medya “yolsuzluk” haberlerini sıkça yapmasına rağmen!

Elbette Türk medyası teknik imkanlar bakımından muazzam bir gelişme göstermiştir.

Özellikle 1994'te Hürriyet'i satın alan Aydın Doğan ile 1985'te Sabah'ı kuran Dinç Bilgin arasındaki keskin rekabet, Türk basınının “teknik” yönden büyük bir ilerleme kaydetmesini sağladı.

Ama bu, sadece bu kadardı; “şekil” vardı ama “içerik” arzu edilen seviyede değildi.

İşte bu yüzden gecekonduyu andırıyordu..

Çünkü basın tıpkı gecekonduda yaşayanlar gibi dünyaya açılıyordu ama kapısının önü çamurdan geçilmiyordu!

Evet Türk basını mutlaka değişmeli ve özellikle köşe yazarlığı müessesesi hem içerik olarak hem de sayıyla kendine gelmelidir.

Lüzumsuz lüzumsuz adamlar köşeleri işgal etmekte ve yeni yeteneklerin önünü tıkamaktadır.

Kemalist ideolojinin iliklere kadar işlediği bir “düşün” dünyasında bazı onurlu ve donanımlı kalemlerin haysiyetleri ayaklar altına alınmaktadır.

Başbakan'ın “uçağına binmeyi” onursuzluk olarak görme gafletinde bulunanlar, askeri vesayetin “kucağına oturmayı” kişisel ikballerinin basamağı olarak görmeyi elbette sorgulamaz..

Evet bazı köşe yazarları miadını doldurmuştur; yıllardır aynı konuları üstelik aynı cümlelerle tekrarlayıp işleyen yazarlarla Türk basını irtifa kaybetmektedir.

Tamam; iktidara hoş görünmek için takla atan bazı yazarları eleştirelim..

Ama iktidara değil de askere ve özellikle devletin ideolojik formasyonundan gıdalanan ve nemalananları da eleştirelim..

Yılın 365 günü yazan ve 30 yıldır yazan Oktay Ekşi'nin demokratik açılımlara yol vermek yerine önüne set koymak için didinmesine ses çıkarmayacak mıyız?

Ayetlerin anlamını tetkik etmeyen, tetkik etse bile tefsir edemeyen, tefsir edenleri de tehdit eden Özdemir İnce'ye ses çıkaranlara kulaklarımızı mı tıkayacağız?

Muhakkak ki medyada yaş tek başına bir kriter değildir..

Örneğin bir tarafta yaşı 40'larda olup kafası da 40'lı yıllarda dolaşan Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun, Mustafa Balbay, Mustafa Mutlu, Ruhat Mengi gibi isimler..

Diğer tarafta ise yaşı 80'lerde olup dimağı billur gibi olan bir İlter Türkmen; yaşı 65 olup kendini sürekli yenileyen bir Mehmet Barlas, bir Mehmet Ali Birand..

İlhan Selçuk, Çetin Altan ve Hasan Pulur'un da yaşı 80'i aşmış durumda ama bu isimler 70'lerde ve kısmen 80'lerde etkili isimlerdi..

Bu isimlerin bu topluma verecekleri hiçbir şey kalmamıştır; çünkü sürekli kendilerini tekrar etmektedir..

(Pardon, İlhan Selçuk'u ayırıyorum.. Çünkü kendileri kendini sürekli tekrar eden biri değildir.. Değildir zira her ay fikir değiştirmektedir!.)

Evet Çetin Altan da miadını doldurmuştur; ama ne mutlu ona ki Mehmet Altan ve Ahmet Altan gibi iki “vizyoner vâris”i vardır..

Çünkü bu isimler Güngör Mengi, Oktay Ekşi, Melih Aşık, Rahmi Turan, Tufan Türenç gibi kalkıp “Askeri Şûrâ kararlarını bakalım Cumhurbaşkanı Gül onaylayacak mı? Gül'ün en çetin sınavı budur..” diye yazmazlar..

Bu isimler işin bu boyutuna bakmayıp “Askeri Şura kararları yargı denetimine tâbi tutulmalıdır..” diye yazarlar..

Başörtüsü nedeniyle tören alanına alınmayan Tevhide'ye Başbakan Erdoğan'ın telefon açmasını değil, Başbakan'ın Tevhide'yi arama ihtiyacı olmadığı bir Türkiye'yi arzu eden yazılar yazarlar..

Ve başları da belaya girer; çünkü Türk basınının başına bela olan isimlerin hışmına uğrarlar..

Dolayısıyla basında bir “yuvalanma” vardır; yuvarlana yuvarlana çığ gibi büyüyüp şahsi egolarını tatmin edenler vardır..

Arka sayfanın sağ üst köşesine erotik fotoğraflar koyup bu fotoğrafın altına bir de viski şişesi koyarak çağdaş oldukları vehmine kapılanlar vardır..

Çünkü 3. sayfaya haber lazımdır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi