Somali ve Suriye: ‘İnsanlık sınırı’
“Çağın ayıbı bu” dedi masamdaki genç diplomat. “Hangisi?” dedim, “Somali’deki açlık mı, Suriye’deki katliâm mı?” Uzun toplantı sonunda etkin bir yardım teşkilatının temsilcisi kulağıma eğilip “Biz toplantıyı yapıp bitirene kadar on beş çocuk öldü bile!” dedi ve ekledi: “Artık konuşmaktan çok yapmak lâzım! Resmî zevat biraz arazidekilere kulak vermeli!”
“İnsanlık sınırı” tabiri Somali için de Suriye için de durumu anlatabilecek en doğru kelime.
Somali’de ‘beklenen tehlike’ için İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve bazı uluslararası yardım kurumları aylar öncesinden zemin çalışmalarına başlamışlardı zaten. Çünkü vaziyet hem çetrefil hem çok müşkül hem de bir teşkilatın veya bir devletin altından kalkamayacağı kadar devasa boyutlarda. Katar Kızılayı ile birlikte ‘gıda dağıtımı’ için bölgede gerekli tüm alt yapıyı kuran İHH’nın Başkan Vekili Hüseyin Oruç’a dün öğle saatlerinde son durumu sorduğumda, Somali’deki dramı “Göstere göstere gelen bir felâket” diye tavsif etti ve “Bu nokta çok önemli” diyerek ekledi: “Şayet mart ayından beri yapılan çağrılar dikkate alınsaydı binlerce insan ölmez, Kenya ve Etiyopya’daki kamplarda yüz binlercesi toplanmazdı. Bundan çok ders çıkartmamız lazım.”
Bölgede merkezî kuvvetli bir hükümetin olmaması bilakis hâlen bir savaşın cereyan ediyor olması iç bölgelere ulaşmak için özel ve üzerinde iyi çalışılmış bir mekanizmanın kurulmasını gerektiriyor. ‘Ulaşım’ ve ‘güvenlik’ başkent Mogadişu dışındaki yerleşim yerlerine ulaşmanın önündeki iki engel. Başta Türkiye olmak üzere hükümetler ve uluslararası kurumlar Somali dengelerini ve arazi şartlarını iyi hesap ederek bu yardımları ulaştırmazlarsa Eş-Şebab ve hükümet arasında yeni bir çatışma alanının doğmasına sebep olabilirler. Bunun engellenmesi için olabildiğince tarafsız aktörlerle çalışılmalı. Yardımların Mogadişu altındaki bölgelere, Afgoye Koridoru’ndaki yüz binlere ulaştırılması acilen aşılması gereken en kritik ve zor problem.
Bir insani yardım kuruluşu yöneticisi “Koordinasyon, felâket anında en son düşündüğümüz şeydir” demişti. ‘İnsani yardım’ın etkili olabilmesi içinse en az yardımın toplanması kadar ‘doğru’ yardımın toplanması, yerine ‘doğru’ ulaştırılması ve ‘yeterli’ yardımın ‘sürekli’ hale getirilmesi de çok önemli faktörler.
Türkiye, Somali konusunda biraz geç de olsa Ramazan bereketiyle ‘uyandı’ ve kurumların başında, hamdolsun, doğru isimlerin bulunması ‘tâlih’iyle ilk defa bir tür ‘koordinasyon’ içinde yardım elini muhtaçlara uzatmaya başladı. ‘Koordinasyon’ tam manasıyla tahakkuk etmese de kampanyaların sahiplenilmesine vesile oldu ve gelecek için ümit verici arayışlar olarak kayda geçti.
‘İnsani yardım’ hassas ve hayati bir mesele; güvenle besleniyor, itina ve ihtiyatla sürüyor. “İnfak ve insani yardım kurumlar üzerinden zayıfladı” bilgisini almıştım Somali kampanyaları yeni başladığında. Bir kurum başkanı “Mevcut yardımları eldekilerden yapıyoruz” demişti üzüntüyle. İlk haftanın sonunda ‘Ramazan bereketi’ ile bu durum da değişti hamdolsun; yardımlar artarak Somali için akıyor şu günlerde.
Şu sıralar bir yandan ‘gecikmeden’ ve ‘etkili’ bir şekilde yardım kampanyalarına katılırken öte yandan mekanizmaları da çalışır vaziyette elden geçirme ve gözlemleme imkânı buluyoruz. Bu, en az yardımlar kadar mühim. Somalili masumlar 1432 Ramazanında tüm Müslümanları hem rikkate getiriyorlar şefkatlerini çekiyorlar hem de imtihanlarına vesîle oluyorlar.
Diyanet İşleri Başkanı’nın ifadesiyle “küresel ölçekteki açgözlülük” İslâm dünyasını da esir etti maalesef; Somali bu esaretten kurtarıyor samimi Müslümanları. Kimse “Somali’ye yardım ediyorum” diye değerlendirmesin durumu, aslında, “Somali bize yardım ediyor.”
1432 Ramazanının vicdanları kanatan bir diğer hâdisesi ise Suriye’de yaşanan katliam. Devirlerinin tamamlandığını, ecellerinin geldiğini gördükleri oranda hırçınlaşan, yeni durumlarını bir türlü kabullenmek istemeyen Suriye yönetiminin hırsı, İran’ın başını çektiği ‘mezhebî nüfuz kaygısı’ ve ‘küresel hesaplar’ eklendiğinde ortaya dehşet verici bir zulüm çıkıyor. İkna sınırları, psikolojik eşikler aşıldıkça Suriye karanlık bir iç savaşa doğru sürükleniyor. ‘Türkiye müdahalesi’ gibi zaman zaman hamaset kokan senaryolar da dâhil yeni ve tuzaklarla dolu bir krizle karşıya karşıya olduğumuz muhakkak. Yıllar önce Suriye üzerine tez hazırlarken gördüklerimden sonra Suriye’yle yaşadığımız ‘yalancı bahar’dan hep ürkmüştüm. ‘Beşşar Esad’ maskesi onbinlerce mazlumun âhını ve kanını taşıyamadı. Bu satırları yazarken Davutoğlu’nun Esad’la görüşmesi üç saati bulmuştu. Ajanslar ‘hava gergin’ notunu geçiyorlardı. Gerginlik normal, bayram ziyareti değil ki bu!
Somali ve Suriye için duayı ve yardımları artıralım lütfen.
Not: Gelişmelerle alakalı yeni yazıları www.muhsinmeric.com adresinden takip edebilirsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.